8 Şubat 2014 Cumartesi

Biberiye (Kuşdili otu) (Rosmarinus Officinalis)




Biberiye (Kuşdili otu) (Rosmarinus Officinalis)


TAKIM: Tubiflorales
FAMİLYA: Lamiaceae
CİNS: Rosmarinus
TÜR: Rosmarinus Officinalis L.


MAHALLİ ADLARI: Kuşdili, Hasaban, Lacivert Gül, Itırların Prensi


Dünyanın birçok yerinde kültürü yapılmaktadır. Başta Türkiye olmak üzere özellikle Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerde 1500-1700 m yüksekliklere kadar yetişme ortamı bulmuştur. Çok sayıda varyete ve forma sahiptir. Akdeniz havzası başta olmak üzere ılıman ve sıcak iklim bölgelerinde kültüre alınmıştır. Akdeniz ülkelerinde yabani olarak yetişir. Yayıldığı ülkeler Portekiz, Yugoslavya, Fransa, İspanya, Tunus, Fas, Cezayir ve İtalya'dır.
Ülkemizin batı ve güney kıyılarında yabani olarak yetişir. Park ve bahçelerde yetiştirilir. Baharat v.b. Amaçlarla kültürü yapılamaz. Baharat olarak da fazla kullanılmaz. Uçucu yağ üretimi yok denecek kadar azdır. Bunun yanında, birçok ülkede doğal yetişen biberiye toplanmakta ve değerlendirilmektedir. Ancak istatistiği tutulmamaktadır. Bu nedenle rakamla ekonomik önemi belirtilememektedir...





BİTKİSEL ÖZELLİKLERİ:

Çalımsı karakterli bir bitkidir. Sapı lifsi yapıda, ince, narin, çok dallı ve diktir. Genç dalları dört köşelidir. Yaprakları karşılıklı, sapsız ve kulakçıksızdır. Yaprakları çam yapraklarına benzer. Yaprak ayası uzunca, oldukça etli, üst tarafı tüysüz, koyu renkli; alt tarafı ise çok tüylü ve beyazımtrak yeşil renklidir. Yaprak kenarları alt tarafa doğru kıvrık olup kışın yapraklarını dökmez. Yaprakları dil şeklinde, 2-3 cm uzunlukta, 2-4 mm genişliktedir. Yaprak ayası derimsi, dar, şeritsi veya mızraksıdır. Yaprak ucu küttür. Taban kısmı çok kısa sap şeklinde daralmıştır.
Çiçekleri, dalların ucunda ve yaprak koltuklarında küçük topluluklar halindedir. Bütün sene çiçeklidir. Ve çiçekleri bir eksen üzerinde salkım şeklindedir. Çanak yaprakları tüp şeklinde, iki dudaklı ve çok tüylüdür. Taç yaprakları da tüp şeklinde ve iki dudaklıdır. Çiçekleri mavimsi beyaz, mor ve eflatun renklidir. Üst dudakta iki dar lop, alt dudakta üç dar lop bulunur. Alt dudağın orta lobu diğerlerinden daha büyük ve çukurdur. Stamerler iki tanedir. Flament, korolla tüpünden daha uzun, kıvrık, mor renklidir ve tabanında küçük bir diş yapısında çıkıntısı vardır. Dişi organ iki karperli, stilusu uzun ve kıvrık, stigması iki parçalıdır. Çiçeklerinde nektarium bulunur. Meyvesi esmer, küçük fındıksı yapıdadır. Yapraklarında %8 tanen, %1-2 uçucu yağ ve acı madde bulunur.




















FAYDALANMA YÖNLERİ
En ucuz baharatlardandır. Mutfakta et, sebze, omlet,çorba, sos ve salatalar da, hemen hemen her türlü gıdada sevilerek tüketilir. Gıda sanayinde baharat ve yan ürünleri başta olmak üzere, alkolsüz içecek, çeşni ürünü ve etlerde, ayrıca şekerleme, dondurma ve fırın ürünlerinde kullanılır. Gıda sanayinin kullanımının dışında, son zamanlarda sentetikler kadar etkili biberiye antioksidanları üretilmekte ve değerlendirilmektedir. Ayrıca parfümeri, kozmetik ve eczacılıkta kullanılır. Özellikle spazm çözücü, romatizma, gargara, tavman, burkulmalara karşı fiziksiyon, idrar söktürücü, tenter, ateş düşürücü, astım ve birçok hastalığa karşı faydalıdır.

















İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ 
Yetiştiği yerler yazları kurak, kışları yağışlı geçen bölgelerdir. 1500-1700 m yüksekliğe kadar yayılmasında iklim değişikliklerine dayanıklı olması ve serin iklim koşullarında da rahatlıkla üretilebilmesi etkendir. Toprak isteği yönünden fazla seçici bir bitki değildir. 
EKİM-DİKİM: Kendisi doğal olarak yetişmekte olan bir bitkidir. Tohumlarını saçarak koloniler oluşturmaktadır. Tohumları ekilerek kolay üretilebildiği gibi, çok koku yayan biberiye bitkileri vejetatif olarak çelik alma yoluyla da üretilebilir. Bahçelerde,tarlalarda ve kısmen gölgelik yerlerde rahatlıkla yetiştirilir.
BAKIM: Kendisi ürediği için bakımı hakkında yeterli bilgimiz yoktur. Fakat, bakımında fazla zorluk çekilmeyeceği anlaşılmaktadır. 
HASAT-TOPLAMA: Biberiye, akdeniz kıyılarında işlenmemiş bölgelerde bütün yıl çiçek açan bir bitkidir. Bu bitkinin bütün yıl çiçek açan dalları toplanır, demet yapılır ve gölgede kurutulur. Böylece her zaman kullanılır. 
VERİM: Doğadan toplandığı için dekara verimini söylemek isabetli olmaz. Ancak sık ekilmiş bir biberiye kolonisinden bir kişi filizleri kırarak günde 400-700 kg yaş drog toplayabilir 5-7 kg yaş drogtan ise 1kg kuru drog elde edilir. 
MUHAZAFA -PAZARLAMA
Elde edilen yaş filizli, çiçekli droglar gölgede kurutulurlar. Kutularda tarla ve çuvallarda saklanır, pazarlanır. Satın alınırken iyi saklanmış olmasına, kokusunun azalıp azalmamasına, böçek ilacı yapılmamış olmasına dikkat edilmelidir.

7 Şubat 2014 Cuma

Petunia (Petunya)




Petunia (Petunya)

Balkonlarinizin neselenmesini istiyorsaniz bu yaz mutlaka petunya dikin. Sonbahar bitene kadar (iyi bakildigi takdirde) doya doya bu guzellikleri izleyebilirsiniz. Ben ilk defa petunya alip diktim. Eger hersey yolunda giderse guzel bir balkonum olacak..


Bunun disinda bugunlerde benimde belki bazilariniz gibi cebellestigim bir problem var. Allahtan petunyalarla ilgili degil henuz ama hercai meneklerimle ilgili. Iki saksi meneksem (toplam 13 renk) birden buyuk bir bocek saldirisina maruz kaldilar. Tahminim APHIDS(greenfly) adi verilen kucuk yesil bocekler menekselerimin hayatini zindana ceviren. Cok uzuldum ve kizdim:(( Tabi caresine hemen bakamadigim icin cogaldilar ve butun cicedkleri istila ettiler. Bende oldugu gibi bir saksi cicegi cope attim. Ikinci saksiya baktim o da boceklenmeye baslamis. Hatta yandaki sardunyalari da ziyaret etmeye karar vermisler. Neyseki bugun yaptigim arastirmalar sonucunda bir cozum buldum. Umarim ise yarar. Bu boceklerden kurtulmak icin tavsiye edilenler sunlar:..



-Once az sayida iseler elinizle oldurun.

-Boceklenmis yapraklari ve cicekleri elinizle koparip atin (ciceklerinizden mumkun oldugunca uzaga tabi, geri gelmelerini istemezsiniz sanirim).

-Boceklerin goruldugu yere kuvvetli bir sekilde su fiskirtin.

-Herhangi bir sebze yagi ile sivi deterjani karistirip boceklerin goruldugu yerlere sıkın. Malisef olcunun kaca kac olacagini vermemisler. Bu yuzden hislerimizi kullanacagiz artik.


Ogrendigim kadariyla petunyalar susuz kalmaktan hoslanmazlarmis. Ozellikle yaz aylarinda gunde bir bazen ise iki defa sulamak gerekiyormus. Asiri sulamamaya da dikkat cekiyorlar. Eger yapraklari sararmaya baslamissa cok su veriliyor anlamina geliyor.






Neyse biraz da guzel seyler yazalim. Petunyalar hizli buyur. Sardunyalarla ayni saksiya dikildiginde cok guzel bir kombinasyon olustururlar. Bunu mutlaka denemeliyim. Gariban hercai menekselerimden kalan dikdortgen saksiya ayni renk tonuna sahip petunya ve sardunya dikmeyi planliyorum.

Petunyalariniza ayda bir bitki besini vermeyi unutmayin. Olmus cicekleri kopartin ve bitkinin uclarindan biraz kirin ki daha fazla cicek acsin. Mumkun oldugu kadar isik alan ve yakici sicak olmayan bir yere koyun.

Sakın adına aldanıp, bahçem yok diye üzülmeyin. Bahçe petunyası, petunyayı bugün ki yerine taşıyan emektar klasik petunyadır. İster bahçenizde bordürlerde ve çiçek tarhlarında, isterseniz saksı içinde hatta yoğurt kabında dahi zahmetsiz, sizden çok şey beklemeden yetişir. Oysa diğer tüm petunyalardan bir artısı vardır onun. Bahçe petunyası en yoğun kokan, parfümü gün boyunca taze yaz kokularına karışan bir geleneksel petunyadır. Yeni hibritler gibi rengarenk açmasa da, aynı bitki üzerinde dahi farklılık gösteren leylak, mor ve kırmızı mor renklerinin tonlarında yaz boyu açar.
Petunya, 25 - 35 cm büyüyen, güneş yarı gölge, verimli, geçirgen gübreli toprak seven, yaz boyu çiçeksiz kalmayan tek yıllık bir bitkidir.



Tüm yaz boyunca bahçe kenarlarını, büyük, küçük saksılarınızı, gerek evinizin terasında gerekse bahçenizin verandasında göz dolduran çiçekleri ile süsleyecek olan Petunya’ya merhaba deyin. Petunya tohumdan çok kolay yetiştirilen, bakımı, büyütmesi çok kolay bir çiçek. 14 günde filizlenecek olan Petunya, yaz boyu çiçeksiz kalmayacak bir bitki.

Sakın yetiştirememekten de korkmayın, çünkü diğer tüm tohumlarımız gibi yaz neşesi Ne istediğinizi biliyoruz. Güneş azıcık ucunu gösterdi mi, bahçe, teras, veranda, balkon çiçeklensin istiyorsunuz. Ama bir yandan da havalar ısınınca ektiğiniz tohumlar, neredeyse yaz ortası çiçekleniyor, daha doyamadan da güz geliyor. İşte o yüzden siz çiçek sevenlerin sabırsızlığını da bildiğimiz için, petunyaları nasıl Mayıs'ın 15'inde evde, 1 Haziranda bahçede üstü çiçek çiçek hazır beklesin diye, evde başlatma kılavuzunu hazırladık. İhtiyacınız olan tüm bilgi orada. Tek yapmanız gereken, şimdiden tohumları alıp, evde yaz için filizlendirmeye başlamanız. Yaza ne mi kaldı, Petunyalara sorarsanız, şunun şurasında hiçbir şey.

Gaillerdia (gayret) Çiçeği

Gaillerdia (gayret) Çiçeği

Evinizi, balkonunuzu, bahçelerinizi güzel renkleriyle süsleyen Gayret Çiçeği
Gaillardia bileşikgiller (asteraceae) familyasından Kuzey Amerika’ ya özgü olan bir bitki cinsidir. Yazın çiçeklenen bazı türleri, özellikle G.aristata ve G:pulchella bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Bu bitkilerde çoğunun, tabanda toplanmış yada gövde boyunca almaşık olarak dizilmiş tüylü yaprakları vardır. İri çiçek başları, ortadaki koyu mor renkli tüpsü çiçekler ile bunları çevreleyen sarı, turuncu yada beyaz dilsi çiçeklerden oluşur. Çok güzel ve gösterişli çiçeklere sahip olduğu için bahçelerde fazlaca kullanılır. Otsu bir bitkidir. Çiçeklerinin renkleri sarı, kırmızı, kahverengimsi ve karışık renklerde olabilir. Uzun boylu, zarif çiçek yapısı ve renklerinin çarpıcılığıyla tanınır. Taç yapraklarının uçlarına gidildikçe belirginleşen sarı tonları, gayardi çiçeğine farklı bir renk armonisi katar. Bordür ve grup bitkisi olarak kullanılabilir. Değişik çiçek renkleriyle bir arada kullanıldığında daha çarpıcı görünür. kaya bahçelerinde güzel görünüm verir. Fidanlıklardan fidesini 8-10 TL’ye satın alabilirsiniz.
Otsu bitkilerdir. Sarı, kırmızı, kahverengimsi sarı ve karışık renklerde açarlar.  7,5 – 10cm büyüklüğünde yarı katmerli çiçekleri olan koyu kırmızıdan sarıya, çoğu kuşaklı ve iki renkli bir bitkidir. Mayıs ayından Ekim ayına kadar çiçek verir. Çiçek aranjmanları ve bordürler için idealdir. Erken ekim yapıldığında ilk sezonda çiçek verir.
Geçirgen, oldukça kumlu topraklarda sağlıklı gelişim gösterir. Başka bir yere nakletmek isterseniz titiz davranmayı ve bu işlemi bahar aylarında yapmayı unutmayın.
İnce yapılıdır ve dikine gelişim gösterir. Bir yere dikilip köklendikten sonra güneşli ya da yarı gölge koşullar dışında özel bir bakıma ihtiyacı yoktur. Yerini severse gürleşir ve sıklaşır. Mayıs ayında, artmaya başlayan hava sıcaklıklarıyla birlikte bahçenize davet edebilirsiniz. Yaz ayları için ideal bir bitkidir. Kendini çoğaltma özelliği de vardır. Dökülen tohumları bulunduğu ortama yayılarak bitkiniz kendini çoğaltır ve dolgun bir görünüm gösterir..


Evinizin balkonunda, bahçesinde, apartmanınızın bahçesinde rahat bir şekilde  çiçek tohumlarını kullanarak çiçeklerinizi yetiştirebilirsiniz, peyzaj çalışması yapabilirsiniz.
Toprağı kalitesiz, fazlaca güneşli, sert rüzgârlı, kuru havalı, sıcak, kurak ve bakımına özen gösterilmeyen bahçeler için en ideal bir bitkidir.  Ama ağır killi topraklar için aynı şey geçerli değildir. Deniz kenarlarında deniz dalgalarının ıslatıp tuzladığı topraklarda sorun çıkarmaz.
Ne kadar çok güneş o kadar iyidir onun için. Gölgeli yerleri hiç sevmez. Aşırı sıcak bölgelerde seyrek sıcak ve yarı gölgeli yerlerde yetiştirebilirsiniz.
Susuzluğa dayanıklı bir bitkidir. Dayanıklı diye susuz bırakmayın. Özellikle çiçeklenme döneminde çok suya ihtiyacı vardır. Yaz aylarında toprak kurudukça fazla bekletmeden sulayın.
Üretimi: İlkbaharda dip sürgünlerinden ve kökten ayırma yöntemiyle yapılır. Sonbahar dikiminde bitkiler zarar görür. Çelikleme yöntemiyle ya da tohumla üretebilirsiniz. Ancak çelikler don görmeyen bir ortamda kışlatılmalıdır. İklimsel koşullar uygunsa ve mart ayında ekim yapılabilirse, aynı yılın sonbaharında çiçeklenmeyi sağlayabilirsiniz. Ekimi yaptıktan iki hafta sonra çimlenirler. Gayardi çiçeği, köklerinden ayrılarak, farklı yerlere de dikilebilir. Toprak ısındığında bahçede istenilen yerlere dikebilirsiniz. Bahçe tanzimlerinde, grup çiçek tarhlarının aralarına renk katması için de kullanabilirsiniz.
Tohumla da üretimi kolaydır. Yukarıda bahsettiğim gibi tohumları sayesinde kendini çoğaltan bitkidir. Tohumları taç yapraklarını döktükten sonra bitki üzerinde biraz kurumaya bırakın. Sonra kuruyan tohumları bitki üzerinden kesin ve kuru serin yerde muhafaza edin. Tohumları bulunduğu yuvadan çıkarın ve bir müddet daha kurumaya bırakın. Bu tohumları ilkbahar ayında donları geçtikten sonra güneş alan uygun gördüğünüz bahçeye, balkon saksısına ekin. Üst toprağını kalın yapmayın çimlenmesi uzun sürer. Hatta tohumları serpin sulayın. Çimlenene kadar da susuz bırakmayın. İki hafta içinde tohumlar çimlenmeye başlayacaktır. Ve bitkinizi artık yetiştirmiş olacaksınız. (Denemenizi tavsiye ederim ben yaptım ve çok da güzel oldular. 10 saksılı bitkiden 10 saksılı bitki çıkmıştı.)

AĞAÇ MİNELEREİ (LANTANA)


AĞAÇ MİNELEREİ (LANTANA)
Yaprak döken ve herdemyeşil çalılardır. Göz alıcı çiçekleri vardır. Ağaç Minelerinin Asya, Afrika ve Amerika’ da yayılım gösteren 150’den fazla türü vardır. Yılın çoğunda çiçeklidirler. Bundan dolayı kıymetli peyzaj materyalidir. Sıcağı seven bu bitkiler, don olmayan yerlerde herdemyeşil kalırlar. Soğuk iklimlerde ise mevsimlik olurlar. Hızlı büyüyen çalılardır. Sıcağı, kurağı ve zayıf topraklara tolere ederek bu tip problemli yerler için çözüm oluştururlar. Güney bölgemize bolca kullanılmaktadır.
Çiçek sepetlerinde ve bodur çit olarak kullanabilirsiniz. Ağaç Minelerinin bakımı kolaydır ve çok az bir sulama ve gübreleme gerektirirler.  Bahar başı ve sonbaharda kuvvetli budama,  güzel bir form ve bol çiçekleme sağlar. En çok bilinen ve kullanılan iki türü olmasına rağmen bunların pek çok farklı çiçek rengi ve bitki formunda melezi vardır. Üretilmeleri çelikle olur. Budama sonrası kalan bitkileri, uygun torf-perlit karışımına 10- 15cm boyunda sokun. Düzgün sulama periyodu oluşturun. Zamanla köklenme gösterecektir. Daha sonra istediğiniz yere şaşırtın.
Ağaç Minesi(Lantana camara)
Güney ve Batı kıyı bölgelerimizde bol miktarda yetiştirilir. 1-2m boy yapar. Bu gürbüz çalın bezeme değeri yüksek ve tüylü yaprakları vardır. Kışı ılık geçen bölgelerde bütün yıl çiçekli olan bu bitki, soğuk bölgelerde Haziran-Eylül arasında çiçeklenir. Düz tepeli, 5cm çapında olan çiçek demetleri bitkiyi örter. Önceleri sarı olan çiçekler zamanla kırmızı renge dönüşürler. Tropik Amerika kökenli bitkilerdir. Ilıman sahil kesimlerimiz dışında kışın dışarıda yetiştirilmesi güçtür.
Sürüngen Ağaç Minesi(Lantana montevidensis)
30 cm. geçmeyen boyuyla bodur ve yayılıcı bir türdür. Lavanta çiçekleriyle yılın büyük bir kısmında bahçeleri dekore eder. Boyu kadar da yayılım yapar. Kurak ve problemli yerlerde, yamaçların kaplanmasında, tek tek ya da gruplar halinde, kenar oluşturmada kullanılabilirler. Asma sepet saksılarda mükemmel göz alıcı olurlar. Güney Amerika kökenli bitkilerdir.

İrlanda Yosunu (Arenaria Verna)


Otsu yer örtücülerdir. Yosunu andıran küçük, koyu yaprakları vardır. Pek çok iklimde yetişebilen, bol güneşe toleranslı, uzun ömürlü ve dayanıklı bir türdür. Ufak, beyaz çiçekleri vardır ve yazın açarlar. Basamak taşlarının veya çim taşlarının arasını doldurmakta çok kullanışlıdırlar. İrlanda Yosunlarını küçük bahçelerde çimen yerine kullanabilirsiniz. Şark bahçelerinde ya da ağaçsı ortamlar da çok güzel vurgu yaparlar. Ülkemizde pek tanınmazlarsa da dış ülkelerde son derece popüler olmuş bitkilerdir.
Dikmek için düz ve küçük İrlanda Yosunu parçalarını keserek rutubetli toprağa 15cm. aralarla yerleştirin. Sonbahardan ilkbahara uzanan zaman aralığında dikmek en uygundur
Kışları ılık yerlerde bol güneş ve hafif gölge yerler uygunken; kışları sert geçen yerlerde suyunun çekilmesini önlemek için gölge yerler daha iyidir. Kökler yüzeyde olduğundan düzenli sulayın ve hafifçe gübreleyin. Kendi kendine tohumlanır ve dağınık bahçelerde otlanabilir. Salyangozlar problem olabilir.  Üretilmeleri tohum ve ayırmayla olur.

Cennet Kuşu Çalısı (Caesalpinia Gilliesii)


Herdemyeşil çalılardır. Göz alıcı çiçekleri vardır. Paşabıyığı ismiyle de bilinen bu ilginç tür, çok uzun yıllardır ülkemizde tanınmakta ve kullanılmaktadır. Yaz başı veya yaz ortası belirten ve üç dört ay bitki üzerinde kalan 5-7cm. çapındaki çiçekleriyle son derece dikkat çekici bir bitkidir. Sarı çiçek demetlerinin saç benzeri tüysü uzantıları vardır. Anavatanları Arjantin ve Uruguay’dır. Akdeniz ve Ege sahil kesimlerimiz için uygun bir bitkidir. Donlardan zarar görmemesi için  korunaklı yerlere dikilmeli bu sayede İstanbul ve Karadeniz sahillerinde de uyum sağlayabilir.
Genelde yayılıcı çalı karakterinde olan bu bitkiler, uygun budandıkları zaman fevkalade gösterişli küçük bir vurgu ağacı olabilir. 2-4cm. boy ve 1,5-3m. yayılım yapabilirler. Tam güneş alan kısımlara, nemli topraklara ve  iyi drene olan topraklara dikilmelidir. Üretilmeleri çelik, tohum veya kök sürgünleriyle olur.

6 Şubat 2014 Perşembe

Tansiyonda yeşil çay uyarısı


JAPONYA’da biliminsanları, yeşil çay içmenin yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan nadolol isimli ilacın etkinliğini önemli oranda azalttığını tespit ettiklerini açıkladı.

Araştırmacılar, ilacı aldıktan sonra yeşil çay tüketen 10 tansiyon hastası üzerinde yaptıkları testler sonucunda, yeşil çayın ilacın içindeki beta blokerinin kana karışmasını  dörtte üç oranında engellediğini söyledi.

Gribe savaş açan bitkiler

Tüm çevremizdekilerin hapşırıp burnunu çektiği bugünlerde, bağışıklığınızı güçlendirecek ve sizi gripten koruyacak afrodizyak bitkileri sıralıyoruz.


Karabiber meyvesi değerli bir baharat olarak yemeklere lezzet katmasının ötesinde çeşitli biyolojik etkileri bakımından da değerlidir. Uçucu yağının yanı sıra piperidin ve pirolidin alkamitler türevi bileşikler arasında piperin önemli bir bileşenidir. Yapılan çalışmalarda santral sinir sistemi üzerinde uyarıcı, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkileri tespit edilmiştir..

Yüzyıllardır koruyucu etkisiyle bilinen, soğuk algınlığı ve boğaz ağrısında ilk tercih olan zencefil kökü, hoş kokusu ve ferahlatıcı özelliğiyle vazgeçilmez bütünleyicisi olan limon ile buluştuğunda soğuk algınlığından sindirim sorunlarına kadar bir çok rahatsızlığa iyi geliyor. Diğer taraftan, zencefil safra salgısını artırması nedeniyle bilhassa yağlı yemeklerden sonra sindirime yardımcı olmakta, sancıyı gidermektedir. Yangı giderici etkisi nedeniyle artrit gibi yangılı hastalıklarda şikayetlerin hafifletilmesinde yararlanılmaktadır..

Limon ve balla birlikte hazırlanan çayı soğuk algınlığında, boğaz ağrısında ve öksürüklerde etkilidir. Ayrıca, zencefil, bağışıklık sistemini güçlendirmesinin yanısıra, zayıflamaya yardımcı bir bitki olarak da biliniyor. Sağlığına özen gösterirken farklı lezzetler deneyerek keyif almak isteyenler için zencefil ve limon kabuğu vazgeçilmez bir ikili..


Mürver bitkisinin içerisindeki flavonoitler ve antosiyaninler antioksidan etkisinin yanı sıra bağışıklık sistemini uyarıcı etki gösterir ve vücudun direncini artırır.Zeytin yaprağı yürütülen deneysel çalışmalarda kuvvetli iltihap giderici ve ağrı kesici etkisine bağlı olarak romatizma ve osteoartrit gibi sorunlarda kullanılır..

Melisa yapraklarının sulu özütünün uçuk virüsü üzerindeki antiviral etkisi ilk olarak Cohen et al. dikkatini çekmiş ve çeşitli araştırma grupları tarafından etkili olduğu virüsler ve etkili bileşenlerine yönelik bilimsel araştırmalara yayımlanmıştır. Yapılan çalışmalarda melisa yapraklarının hem sulu özütünün ve hem de yapraklardan elde edilen uçucu yağın antiviral etkisinin bulunduğu gösterilmiştir.
Hava değişimlerinin etkilerinin yoğun bir şekilde hissettirmeye başlamasıyla, insanlar ağız ve boğazda görülen iltihapların tedavisinde öncelikle bitkilere başvurur. Adaçayı, özellikle bitkinin içerdiği uçucu bileşenlerin ağız ve boğazda yerleşen enfeksiyon ve iltihaplarda (farenjit, jinjivit gibi) yararlı olduğu bilinmektedir.

Brokoli uzun ömür güçlü kemikler sağlıyor


Zengin vitamin içeriği, yüksek oranda lif içermesi ve kalori değerinin düşük olması nedeniyle beslenme yönünden önemli bir sebze türü olan brokolinin, çocukların kemik gelişimini olumlu etkilediği, daha çok yaşlılarda görülen kemik erimelerine karşı koruyucu özellik gösterdiği belirtiliyor.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Balkaya, brokolinin insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle son zamanlarda pazar ve marketlerde aranan bir sebze türü olduğunu belirterek, "Besin içeriği zenginliği nedeniyle tüketimi artan brokoli, özellikle kemik erimelerine karşı koruyucu, yüksek tansiyon ve şişmanlığa karşı da etkilidir" dedi.

Türkiye'de brokoli üretiminin yıllık 30 bin tonun üzerine çıktığını belirten Balkaya, şöyle konuştu:

"Brokoli, zengin vitamin içeriği, yüksek oranda lif içermesi ve kalori değerinin düşük olması nedeniyle beslenme yönünden oldukça önemli bir sebze türü. İçeriğindeki A ve C vitaminleri, potasyum, magnezyum mineralleri yönünden zengindir. Kalsiyum, demir ve potasyum minerallerince oldukça zengin olan brokoli, çocukların kemik gelişimini olumlu yönde etkilemektedir. Yaşlılarda görülen kemik erimelerine karşı koruyuculuk özelliği göstermektedir. Ayrıca yüksek tansiyon ve şişmanlığa karşı etkili olduğu birçok araştırma sonucunda belirlenmiştir."
"UZUN YAŞAM İÇİN AVANTAJ SAĞLAYAN SEBZE TÜRÜ"
Brokolinin sadece uygun bir beslenmeyi temin etmekle kalmadığına değinen Balkaya, "Aynı zamanda sağlıklı ve uzun yaşam için avantaj sağlayan bir sebze türüdür. Bu nedenle tüketimi önemlidir" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Balkaya, brokolinin faydaları anlaşıldıkça tüketiminin de arttığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Brokoli düşük kalorili olması ve yüksek oranda lif içermesi nedeniyle dengeli beslenme için sofralardan eksik edilmemesi gereken sebzedir. 100 gram yenebilir taze brokoli 3,3 gram protein, 4,4 gram karbonhidrat, 0,2 gram yağ, 4 gram lif, 105 miligram kalsiyum, 464 miligram potasyum, 82 miligram fosfor, 1,3 miligram demir, 114 miligram vitamin C ve A içermektedir."

5 Şubat 2014 Çarşamba

Sulama Sistemleri

Sulama Sistemleri




1. Tarımda Sulama :
Tarımda sulama, bitkinin ihtiyaç duyduğu ve yağışlarla karşılanamayan suyun toprakta bitkinin kök bölgesine gereken yer ve zamanda verilmesidir. Sulamada esas ilke tarla başına kadar getirilmiş suyun, en az kayıpla bütün tarlaya üniform bir şekilde yayılmasıdır. Sulama konusunda pek çok sistem vardır. Bu sistemlerden sulamada birinin seçilmesi tarlanın tesviyesinin düzgün olup olmamasına, yetiştirilen mahsulün cinsine, toprağın kimyasal ve fiziksel özelliklerine, sulama suyunun miktarına ve kalitesine, çiftçi alışkanlıklarına, bazı sulama yöntemlerinin ek yatırımı gerektirmesi nedeniyle oradaki çiftçilerin ekonomik durumuna ve bölgenin rüzgar, sıcaklık, oransal nem, yağış gibi iklim koşullarına bağlıdır. Tesviyeli arazilerde bütün sulama sistemleri uygulanabildiği halde tesviyesiz arazilerde yağmurlama sulama, hakim rüzgarı şiddetli bir bölgede yağmurlama sulama sistemi yerine ya damla sulama yada karık sulama daha uygun bir sulama sistemi tercih edilmelidir.
2. Yüzey Sulama Yöntemleri:
  • Salma Sulama Yöntemi : Suyun tarla başı kanallarından tarla üzerinde rasgele yayılmaya bırakılmasıdır. Randımanı en düşük yöntemdir. Bu yöntemle tarlanın her tarafını eşit olarak sulamak mümkün değildir. Ülkemizde kullanım alanının çok sınırlı olması gerekirken, sulama kültürünün düşük olduğu yörelerde işçilikten kaçınmak için yapılmaktadır.
  • Uzun Tava Yöntemi: Genellikle sık ekilen hububat, yonca, ot ve benzeri bitkiler için kullanılır. Tesviye edilmiş araziler, birbirine paralel seddelerle ayrılırlar. Tarla başından saptırılan sulama suyu, iki sedde arasına yayılarak suyun arazi sonuna kadar akışı sağlanmaktadır.
  • Adi Tava(göllendirme) Sulama yöntemi: Arazi eğiminin düz ve düze yakın olduğu ince bünyeli toprakların sulanmasında uygulanmaktadır. Sık aralıkla yetiştirilen bitkilerin özellikle çeltik ve meyve bahçelerinin sulanması yapılmaktadır.
  • Karık Sulama Yöntemi :Sulama suyunun, bitki sıraları arasında eğim doğrultusunda açılankarıklara verilmesi ile sıraya ekilen mısır, ayçiçeği, pamuk, meyve ve sebzeler için uygundur.
3.Yağmurlama Sulama Yöntemi:
Yağmurlama sulama yönteminde su doğal yağışa benzer biçimde toprak yüzeyine serpilmek suretiyle uygulanır. Bu yöntemde su kapalı borularla mekanik püskürtücülere kadar taşınır ve püskürtücülerden suyun toprağa yağdırılması küçük orifis ve memelerle basınç altında yapılır. Sistemin çalışması için gerekli basınç genellikle pompalarla sağlanır. Engebeli arazilere uygundur.
4. Mini-spring Yöntemi:
Yağmurlama sulama ile damla sulama arasında bir yöntem olup, ince borularla tarlaya dağıtılan su küçük yağmurlama başlıkları ile araziye dağıtılmaktadır. Sabit bir sistem değildir gerektiğinde toplanabilmektedir. Engebeli araziler ile meyve bahçelerinde ağaç altları için uygundur.
5. Toprak Altı Sulama Yöntemi:
Toprak altı sulama sun’i yolla toprak altına su ilavesiyle taban suyu seviyesinin düzenleme faaliyeti olarak tanımlanabilir. Bu yöntemde su seviyesi kök bölgesinde su ve hava miktarının en iyi şekilde kombine edilmesini sağlayacak yükseklikte muhafaza edilmektedir.
6. Damla Sulama Yöntemi:
Damla sulama entansif sulu tarımda kullanılmak üzere geliştirilmiş olan bir yöntemdir. Damla sulaması toprak yüzeyine veya yüzeyin hemen altına yerleştirilen küçük çaplı orifis yardımıyla arıtılmış suyu toprak yüzeyine veya içerisine veren bir sistemdir. Bu sistem suyun belirlenmiş bir desene alçak basınç altında verilmesine imkan sağlar. Bu sistemde su yaygın boru ağı aracılığı ile her bitkiye kadar götürülür. Öte yandan bitkilere verilecek gübreler de sulama suyu ile birlikte verilebilir (fertigation). Kısaca sistemin esası bitkinin ihtiyaç duyduğu su ve besin maddesi miktarını optimum seviyede tutmaktırBu yöntem sera, meyve, sebze bahçelerinde en çok kullanılan ve ekonomik su kullanımı sağlayan bir yöntemdir.
 ÜRÜNÜNÜZ BOL VE KAZANCINIZ BEREKETLİ OLSUN!

Dr. Sami SÜZER
Yetiştirme Tekniği Bölüm Başkanı

Kanola Yetiştiriciliği ve Tarımı



1. KANOLA TARIMININ ÖNEMİ: Bir yağ bitkisi olan kanola (Brasicca napus Oleifera sp.), ülkemize Balkanlardan gelen göçmenlerle kolza ve rapiska adı ile 1960 yıllarında getirilmiştir. Kanola ekilişi son yıllarda, başta Trakya olmak üzere ülkemiz genelinde uygun ilklim koşullarında hızla artmaktadır. Kanada'lı bitki ıslahçıları 1970'li yıllarda kolza bitkisi üzerinde yaptıkları yoğun ıslah araştırmalarıyla elde ettikleri, yağında %2'nin altında erusik asit ve küspesinin her gramında 30 mikromol'ün altında glukozinolat içeren, yeni çeşitlere kanola adını vermişlerdir.
Kanola tohumlarında %40-50 arası yağ bulunmaktadır. Kışlık ve yazlık çeşitleri bulunan kanolanın yağında insan sağlığı için çok faydalı olan %63 oranında Omega-9 ve %11 oranında Omega-3 yağ asitleri bulunmaktadır. Kanola tohumlarından elde edilen ham yağ rafineri edildikten sonra daha çok sofralık olarak tüketildiği gibi metanol ile katalizör eşliğinde normal basınç ve ısıda estere biyodizele dönüştürülerek disel motorlarda B-%20 oranında yakıt olarak kullanılmaktadır.
Kanola ülkemizin bitkisel yağ açığını kapatması, organik maddece toprağın yapısını düzeltmesi, küspesinde %38-40 arası protein bulunması, arı ve arıcılara erken ilkbaharda bol nektar sağlaması bakımından dünyada da çok fazla ekilen bir yağ bitkisidir.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ: Kanola bitkisinin kışlık ve yazlık tipleri bulunmaktadır. Ülkemizde genellikle kışlık kanola tarımı yapılmaktadır. Kışlık kanola -15oC'ye kadar soğuklara dayanabilmektedir. Ancak kışa girerken kuvvetli bir kök oluşturması ve yapraklarının rozetleşmesini tamamlamış olması gerekmektedir. Bunun için kanola, eylül ayında tavlı toprağa ekilmeli ve zamanında çıkış yapmalıdır. Bitki çıkışı için kurak yıllarda gerekirse bir defa yağmurlama sulama yapılarak kış gelmeden bitkilerin yeterince kuvvetlenmesi sağlanmalıdır.
Kanola bitkisi çok kumlu topraklar dışında hemen hemen her toprakta yetişmektedir. Toprak yüzeyinin tesviyesi iyi olmalıdır, çünkü su tutan, göllenen tarım alanlarında zarar görmektedir. En iyi yetiştiği toprak, Ph:6.5-7.5 arası, humuslu derin yapılı nötr veya hafif alkali ve hafif asit topraklardır.
3. TOPRAK HAZIRLIĞI: Ön bitki hububat olduğunda kanola ekilecek tarla gölge tavında veya düşen yağışlardan sonra 15 cm derinlikte pulluk ile sürüm yapılır. Sürüm ile anız toprağın altına gömülür, daha sonra gerekirse ekim öncesi gübre santrifüj gübre makinesi ile verilerek goble disk çekildikten sonra yabancı ot ilacı uygulanıp tırmık ve merdane çekilir.
4. GÜBRELEME: Gübreleme, öncelikle toprak analizine göre yapılmalıdır. Genel bir tavsiye olarak kanola tarımında dekardan 350 kg’ın üzerinde tane verimi alabilmek için saf olarak 15 kg/da azot, toprakta ihtiyaç varsa 5-6 kg/da arası fosfor ve 6-8 kg/da arası potasyum yeterli olmaktadır. Azotlu gübrelerin kanola tarımında ideal uygulanması üçe bölünerek yapılır. Ekimle birlikte birinci azotlu gübrelemede amonyum sülfat (%21) veya 18-46-0 ile 20-20-0+1Zn kompoze gübrelerinin birinden 25 kg/da, ikinci uygulama şubat ayındaüre 10 kg/da, üçüncü uygulama mart ayı içersinde amonyum sülfat (%21) veya amonyum nitrat(%26N)'tan 15-20 kg/da arası tarlaya verilir. Toprakta kükürt(4kg/da), magnezyum(4kg/da), çinko ve bor(30 g/da) gibi besin maddelerine ihtiyaç varsa gerekli gübreleme mineral veya sıvı gübrelerle yapılır.
5. YABANCI OT MÜCADELESİ: Hızlı gelişme yeteneğine sahip yabancı otlar gerekli ekim öncesi veya ekim sonrası herbisitler ile ilaçlama yapılmaz ise özellikle kanolanın kış devresindeki döneminde faydalı tarla alanını kaplayarak ve bitki besin maddelerine ortak olarak önemli oranda zarar yaparlar. Bu nedenle kanola için kritik ilk gelişme döneminde yabancı otlarla kimyasal veya mekanik olarak yabancı ot mücadelesi yapılmalıdır. Trakya’da bazı çiftçiler kanolada yabancı ot mücadelesinde başarılı olarak ekimden bir-iki hafta önce toprağa karıştırılan Trifularalin’den 100-150 cc/da arası; ekim sonrası ve çıkış öncesi Azotrax®'dan 200 cc/da, çıkış sonrası görülebilecek dar yapraklı buğday, yulaf gibi otlara karşı Propaquizafop’dan40 cc/da, Agil Extra®dan 35 cc/da, Formula® veya Targa Super®’den 100cc/da; geniş yapraklı yabancı otlara karşı da lontral® isimli herbisitten 100 cc/da kullanmaktadırlar.
Kanola bitkileri 30-40 cm olunca görülebilecek bazı besin maddesi noksanlıkları, hastalık ve zararlılara karşı dekara 50 g tebuconazole + 15g lambda kleothrin + 1 kg magnezyum sülfat + 100 g bor uygulaması yapılabilir.
6. EKİM ZAMANI: Trakya gibi kışım ısının -15oC'lere düştüğü karasal iklime sahip bölgelerde kanola ekimi olabildiğince erken eylül ayı içersinde yapılmalı, bitkiler de mutlaka ekim ayında çıkış yaparak kışa 6-8 yaprak arasında (rozet devresi) girmeli ve kuvvetli bir kök sistemi ile soğuklara dayanıklılık kazanmalıdır.
7. TOHUMLUK: Tercih edilecek kanola tohumluğu ekileceği bölgede denenmiş, çimlenme oranı yüksek, üretim izinli ve kış soğuklarına dayanıklı olması gerekmektedir. Ülkemizde KIŞLIK olarak Elvis, Embleme, ES Hydromel, EGC-7461, PR46W31, Nelson, Petrol, Smart, Likord, Licrown, Oase, Bristol, Californium, Capitol, Eurol ve YAZLIK olarak Heres, SARY, Orkan,Gladiator ve Licasmos çeşitleri üretim izinlidir. Üreticiler, ürünlerinin yağında erusik asit olmaması için her yıl sertifikalı yeni tohumluk almalarında fayda görülmektedir.
8. TOHUM MİKTARI VE EKİM YÖNTEMİ: Kanola ekimi yonca ekim makinesi gibi küçük tohumları ekebilen mekanik (şanzımanlı) hububat ekim makinesi ile 15-17 cm sıra arası ve 4-5 cm sıra üzeri olmak üzere ekilebilir. Dekara yaklaşık 500 g tohumluk, çıkışta 1 m² de 60 ile 100 arasında bitki sıklığı için yeterli olmaktadır. Ekim derinliği 2 cm 'den fazla olmamalı ve ekim işlemi sonrası düzgün bir çıkış için tarlaya mutlaka bir merdane çekilmelidir.
9. EKİM NÖBETİ: Kanola yetiştiriciliğinden yüksek verim alabilmek için mutlaka münavebe yapılmalıdır. Kanolanın gireceği bazı münavebe modelleri 1. Model: Buğday + Kanola + Fiğ + Ayçiçeği veya 2. Model:Arpa + Kanola + Buğday+Ayçiçeği.
10. HASTALIK VE ZARARLILAR: Şu an için önemli hastalık görülmemesine karşın, bazı zararlıları toprak pireleri, tarla salyongozu, sap hortumlu böceği, lahana böceği ve yaprak bitidir. Kanola tarlasında çiçeklenme öncesi ve çiçeklenme döneminde görülebilecek lahana böceği gibi zararlılara karşı 15 g/dalambda cleothrin gibi uygun bir pestisitarıların çalışmadığı akşam saatlerinde uygulanabilir.
11. HASAT VE DEPOLAMA: Kanola, çeşidin erkenciliğine bağlı olarak çiçeklenmeden 40 ile 50 gün sonra hasat olumuna gelir. Trakya'da 20 haziran civarında kanola hasadı yapılmaktadır. Kanola hasat olumuna geldiğinde üsten birkaç kapsül çatlar, bitkilerin sap, yaprak ve kapsülleri tamamen kuruyup kahverengine dönüşür. Hasat sırasında kapsüllerdeki danelerin rutubeti % 9.0’ı geçmemeli, biçerdöverin pervanesi en üste kaldırılmalı, en ağır devirde dönmeli,
balaban devri düşürülmeli, elekler tamamen kapalıya yakın olmalı, biçerdöver hızı maksimum 4 km/sa olmalı, rüzgarlık devri düşürülmelidir.
Hasat edilen ürün yaş ise harman yerinde 3-4cm kalınlığında serilerek iyice kurutulup emniyetli bir depolama için tane rutubeti muhakkak % 8’in altına düşürülmelidir.
12. SONUÇ: Kanola tarımında yüksek ve kaliteli ürün, iyi toprak hazırlığı, zamanında ekim, bilinçli gübreleme, sulama, yabancı otlar, zararlılar ve hastalıklar ile mücadele yaparak alınabilir. Kanola tarımı konusunda daha geniş teknik bilgi en yakın Tarımsal Araştırma Enstitüsü ile Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerinden alınabilir.
ÜRÜNÜNÜZ BOL VE KAZANCINIZ BEREKETLİ OLSUN!


Dr. Sami SÜZER

Ziraat Yüksek Mühendisi

Yetiştirme Tekniği Bölüm Başkanı

Soya Yetiştiriciliği ve Tarımı


Soya, Japonya ve Çin gibi doğu Asya ülkelerinin en önemli tarımsal ürünlerinden biri olarak, yüzyıllardan beri, buradaki insanların temel besinlerini oluşturmuştur. Anavatanının doğu Asya, muhtemelen Çin olduğuna inanılan soya, insanoğlu tarafından kültüre alınan ve yetiştirilen en eski bitkilerden bir tanesidir. Çin kaynaklarında, M.Ö. 2838 yıllarında soya bitkisinin varlığından bahsedilmektedir. Bugün tarımı yapılan soya bitkisinin yabani formlarına, Çin ve Kore’de rastlanmaktadır. Yine, Çin kaynaklarında, soya bitkisinin, Çin medeniyetinde önemli görülen ve kutsal sayılan beş önemli bitkiden (çeltik, soya, buğday, arpa ve darı) biri olduğu, soya ekimlerinin her yıl Çin kralının da katıldığı görkemli törenlerle yapıldığı belirtilmektedir..

Sanayide pek çok alanda kullanılabilen soya taneleri
Bugün, dünyada yaklaşık 90.000.000 hektarlık alanda soya tarımı yapılmakta ve yıllık 200.000.000 ton civarında bir üretim gerçekleşmektedir. Dünyada en fazla soya ekimi ve üretimi yapılan ülkeler sırasıyla, ABD, Brezilya, Arjantin, Çin ve Hindistan dır (FAO, 2004 yılı verileri). Bu ülkelere ait üretim değerleri çizelge 1. de verilmiştir.
Çizelge 1. Dünyada en fazla soya üreten ülkeler (2004)
Ülkeler
Ekiliş
(Ha)
Üretim
(Ton)
Verim (Kg/da)
A.B.D
29.930.060
85.012.800
284.0
BREZİLYA
21.519.700
49.793.000
231.4
ARJANTİN
14.320.000
31.500.000
220.0
ÇİN
9.700.135
17.600.280
181.4
HİNDİSTAN
6.900.000
7.500.000
108.7
DÜNYA
91.145.361
206.407.627
226.5
Kaynak: FAO Statistical DataBase (www.fao.org)
Soya bitkisi, tanesindeki ortalama % 18-20 yağ, % 40 protein, % 30 karbonhidrat, % 5 mineral madde (fosfor, potasyum, kalsiyum, kükürt, magnezyum vb) ve çok sayıdaki vitaminlerle (en çok A ve B), ayrıca proteinin yapısında zengin ve değerli amino asitler bulundurması nedeniyle, "harika bitki" olarak da anılmaktadır. Ayrıca, omega-3 yağ asidi olarak da bilinen linolenik asit yönünden oldukça zengindir. Omega-3 yağ asidi, vücut tarafından yapılamamakta ve dışarıdan alınmak zorundadır. Kalp rahatsızlıkları, kandaki kolestrol dengesinin düzenlenmesi ve kemik erimesi (osteoporoz)’ ne karşı mutlak surette alınması zorunlu olan Omega-3 (linolenik) yağ asidi miktarı, soyada % 5-11 arasında değişmektedir. Bu miktar, mısırda % 0.5, zeytinde % 0.5 ve ayçiçeğinde % 0.5 tir. Bu rakamlardan da anlaşıldığı gibi soya, mısır, zeytin ve ayçiçeğinden 10-20 kat daha fazla omega-3 yağ asidi (Linolenik) içermektedir. Bu omega-3 yağ asidi, balıklarda bulunan omega-3 yağ asidinden yapı olarak farklı, ancak aynı etkiye (faydaya) sahiptir. Bünyesindeki bu yararlı maddeler dolayısıyla da, tanelerine "besin hapı" da denmektedir. Soya yağı tüketimi, ülkemizde istenen düzeye ulaşamamıştır. Bunda en önemli etken, içerdiği omega-3 (linolenik asid) yağ asidinin vermiş olduğu balık yağı kokusu ve faydaları konusunda insanların yeterince bilgi sahibi olamamasıdır. Omega-3 bilindiği gibi, balıklarda bol miktarda bulunan bir yağ asidi olup, daha önce de bahsedildiği gibi¸insan vücudu için çok gereklidir. Bu nedenle, bazıları için itici gelse de, soya yağının mutlak surette tüketilmesi sağlık açısından yararlı olacaktır.
İnsan beslenmesinin yanında, hayvan yemi olarak da iyi bir besin kaynağıdır. Soya küspesi, hayvan yemi olarak, içerdiği yüksek orandaki protein (% 50) nedeniyle, özellikle de kümes hayvanları için çok yararlıdır ve bunların günlük beslenme programlarına konmaktadır.
Tarımsal açıdan da yararları vardır. Bir baklagil bitkisi olması nedeniyle, toprağın serbest azotunu köklerindeki nodüllerde bağlayarak, masrafsız olarak hem kendine besin maddesi temin etmekte, hem de kendisinden sonra gelecek bitkiye hazır besin elementi sunmaktadır. Ayrıca, bir çapa bitkisi olması nedeniyle de, tarladaki ot mücadelesinde (ot populasyonunun azalmasında) fayda sağlar. Bahsedilen bu özellikleri, soyanın iyi bir münavebe bitkisi olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu özelliklerinin yanında, sanayi'de de en çok kullanılan bitkilerden bir tanesidir. İçerdiği yüksek orandaki protein nedeniyle, soya eti yapımında, un, süt, yoğurt ve peynir yapımında, boya, muşamba, tutkal gibi daha bir çok sanayi ürünü imalatında kullanılmaktadır. Soyadan elde edilen sanayi ürünü sayısı 200’e yaklaşmıştır. Kısaca, her yönüyle faydalı bir bitki olan soya, Dünyanın en değerli sanayi bitkileri arasında yerini almıştır. FAO verilerine göre, 2004 yılı Dünya ekiliş alanının, 91.145.361 ha. olması ve toplam üretimin de 206.407.627 ton olması, soyanın dünyaca öneminin bilindiğine bir kanıttır.
Hem beslenme hem de sanayi açısından son derece değerli bir bitki olan soya, ülkemiz tarımındaki hak ettiği yeri maalesef henüz alamamıştır. Ülkemizde soyanın ilk olarak Ordu ilinde I. Dünya savaşı yıllarında yetiştirilmeye başlandığı bilinmektedir. Ordu ve Samsun illerinde 1980 yılına kadar yetiştirilen soya, bu yıllarda Akdeniz bölgesine de götürülmüş, ana ürün yanında, II. ürün programına da alınmıştır. İlk yıllarda gerekli ilgiyi görmüş ve yayım çalışmaları ile ekiliş alanları yavaş yavaş bir miktar artmıştır. Devlet tarafından 1981 yılında destekleme kapsamına alınmasıyla üretiminde artışlar yaşanmıştır. Öyle ki, desteklemenin sona erdiği 1987 yılında ekiliş alanı 112.000 hektara ulaşmış ve 250.000 ton ürün elde edilmiştir. Destekleme kapsamına 1991 yılında tekrar alınmış ve bu destek 1993 yılı sonuna kadar sürdürülmüş ve 1994 yılından itibaren de destek kapsamından çıkarılmıştır. Destek kapsamından çıkarılması sonucunda gerekli ilgi ve desteği bulamayınca, tarımdaki yerini kaybetme noktasına gelmiştir. Son yıllarda, devlet tarafından tekrar destekleme prim ödemesi kapsamına alınan birkaç bitkiden birisidir. Çiftçiler, üreterek satışını yaptığı soya ürününün her kg’ı için belirli bir destekleme primi almaktadır.
Ülkemize girişinden bu yana, ekiliş alanları açısından hep çalkantılı dönemler geçirmiştir. Örneğin, ekiliş alanı 1980 yılında 3.000 ha. iken, 1987 yılında 112.000 hektara kadar yükselmiş, 10 yıl sonra, 1997 yılında 19.000 hektara gerilemiş ve 2000 yılında ise, 15.000 hektarda karar kılmıştır. FAO’nun verilerine göre ise, 2004 yılında, ekim alanı 14.000 hektar, üretim miktarı 50.000 ton ve ortalama verim, dekara 357 kg olmuştur. Türkiye’ye ait 2000-2004 dönemi soya üretim değerleri çizelge 2. de verilmiştir. Halen, Karadeniz bölgesinde, Ordu ve Samsun illerinin yanında, Akdeniz bölgesinde Antalya ve Çukurova bölgelerinde (Adana ve Osmaniye) ekimi yapılmaktadır. Bazı bölgelerde, “Çorum fasulyesi” veya “şeker fasulyesi” diye bilinen bitki, aslında soya bitkisidir.
Çizelge 2. Türkiye Soya ekiliş ve üretim durumu (2000-2004)
 
2000
2001
2002
2003
2004
Ekiliş (Ha)
15.000
17.000
23.000
27.000
14.000
Üretim (Ton)
44.500
50.000
75.000
85.000
50.000
Verim (Kg/da)
296.7
294.1
326.1
314.8
357.1
Kaynak: FAO Statistical DataBase (www.fao.org)
Yıllık soya üretimimiz kendi ihtiyaçlarımızı karşılamaktan çok çok uzaktır. Ülkemizdeki yağ açığının kapatılması ve özellikle hayvancılığımıza (özellikle kümes hayvancılığı) yem temini amacıyla her yıl yurt dışından soya, soya yağı ve soya küspesi ithal edilmektedir. FAO’ nun 2004 rakamlarına göre, yurt dışından ithal ettiğimiz soya ve soya ürünlerinin tane olarak karşılığı yıllık yaklaşık 1.500.000-2.000.000 ton dur. Kendi ürettiğimiz yıllık 60.000-70.000 ton ile mukayese edersek, şu andaki soya üretimimizi 25-30 kat arttırmak zorunda olduğumuz gayet açıktır.
Bazı ülkeler, soyayı stratejik bir bitki olarak kabul etmiş ve üretimine büyük önem vermiştir. Örneğin, A.B.D’ nin 2004 yılı soya üretimi yaklaşık 85.000.000 ton dur. Diğer bir ifadeyle, Dünya yıllık soya üretiminin % 40’ından fazlasını tek başına üretebilmektedir. Bu nedenle de, A.B.D Dünyanın en fazla soya ihracatı yapan ülkesi haline gelmiştir. Her yıl yaklaşık 7-10 milyar dolarlık soya ihraç etmektedir. Örneğin, A.B.D’ nin 2003 yılı soya ihracat geliri 9.7 milyar dolar olmuştur. Brezilya ise, 2004 yılında 10 milyar dolarlık soya ihracatı gerçekleştirmiştir.
Soya, dik büyüyen, dallanabilen, küçük çalı görünümlü, sap ve yaprakları gri, kahverengi ve bunların değişik tonları gibi farklı renklerdeki tüylerle kaplı, yetişme şartlarına bağlı olarak 30 cm ile 2 m arasında boylanabilen, beyaz veya mor renklerde çiçeğe sahip, her birinde 1-5 arasında tane bulunabilen baklalar oluşturan, kazık köklü, köklerinde havanın serbest azotunu bağlayabilen Rhizobium japonicum. bakterilerinin bulunduğu nodüller oluşturan, fotoperiyoda duyarlılığı nedeniyle, kuzey yarım küreden ekvatora kadar uzanan alan içerisinde 13 ayrı olgunluk grubuna (000-X) ayrılan, yazlık karakterde, baklagiller grubundan bir kısa gün bitkisidir.
SOYA TARIMI
Çeşit Seçimi: Daha önce de belirtildiği gibi, soya çeşitleri, 13 ayrı olgunluk grubuna ayrılmıştır. Dünyanın kuzey bölgelerinde, “000”, “00” ve “0” grubundaki soya çeşitleri uyum sağlarken, kuzeyden güneye gidildikçe, “I”, “II” ve “III” gruptaki çeşitlerin daha iyi uyum sağladıkları görülmektedir. Daha da aşağılarda, “IV”, “V” ve “VI” gruptaki çeşitler ve sonuçta ekvator bölgesinde ise, “VII”, “VIII”, “IX” ve “X” gruba dahil soya çeşitleri en iyi uyumu sağlamışlardır. Ülkemiz açısından ise, Trakya bölgesinden başlayarak Çukurova bölgesine kadar uzanan alanlar için, “0” grubu ile “V” grup arasındaki olgunluk grubuna dahil çeşitler rahatlıkla yetiştirilebilir. Bir bölge için uygun çeşit seçiminde, o bölgenin soya yetiştirmeye elverişli toplam gün sayısının bilinmesinde fayda vardır. Eğer, tarıma elverişli günlerin sayısı sınırlı ise, o bölge için erkenci çeşitlerin seçilmesi daha uygun olacaktır. Yine aynı şekilde, bu süre çok uzun ise, daha geççi çeşitlerin seçilmesi gerekmektedir. Örneğin, yetişme dönemi sınırlı olan Trakya bölgesi için, “00”, “0” ve “I” gruptaki soya çeşitleri uygun iken, Karadeniz bölgesinde, “II” ve “III” gruptaki soya çeşitleri ve Çukurova bölgesi için de, “III”, “IV” ve “V” gruptaki soya çeşitlerinin seçilmesi daha uygun olacaktır..

Mor çiçekli bir soya bitkisi
Bir bölge için çeşidin yanlış seçilmesi, o çeşidin o bölgede olgunlaşmasını tamamlayamamasına neden olabilir. Bu nedenle, çeşit seçiminde çok dikkatli davranılmalı, eğer var ise, o bölgedeki tarımsal kuruluşların yürütmüş olduğu deneme ve çiftçi şartlarında kurmuş olduğu demonstrasyon çalışmalarından elde edilen sonuçlar çok iyi değerlendirilmeli ve bunlardan faydalanılmalıdır.
Toprak İsteği ve Tarla Hazırlığı: Soya, toprak isteği bakımından çok da seçici bir bitki değildir. Hemen hemen her türlü toprakta rahatlıkla yetişebilir. Ancak, diğer bazı bitki türlerinde de olduğu gibi, geçirgenliği iyi, suyu göllendirmeyen, fakat su tutma kapasitesi iyi, toprak pH’ sı 5.5-7.0 arasında olan tınlı topraklar, soya tarımı için ideal topraklardır. Eğer, buğday veya sonbaharda (yaz dönemi sonu) hasadı yapılan diğer bir bitkiden sonra ekilecekse, tarla sonbaharda pullukla 20 cm derinlikte sürülerek bırakılmalıdır. Mart veya Nisan aylarında, tarla yüzeyinde gelişen yabancı otların durumuna göre, bu tip otların yok edilmesi için 2. bir toprak işleme, daha yüzlek olarak yapılır. Daha sonra, ekim zamanına yakın bir dönemde, gerekli ekim öncesi gübreler ve eğer varsa, yabancı ot ilaçları da toprağa karıştırılarak, diskaro ve diğer yüzeysel işleyen aletlerle tohum yatağı hazırlığı yapılmalıdır.
Gübreleme: Soya bitkisi, köklerinde oluşturduğu nodüller içerisinde bulunan rhizobium japonicum bakterileri yardımıyla, toprak havasında bulunan serbest azotu, bağlayarak yarayışlı hale getirebilmektedir. Diğer bir ifadeyle, kendi ihtiyaç duyduğu azotunu kendisi üretebilmektedir. Bu nedenle, soya tarımında, azotlu gübrelemeye pek ihtiyaç duyulmamaktadır. Ancak, bitkilerin nodüllerini oluşturuncaya kadar geçecek süre içerisinde ihtiyaç duyabileceği az miktarda bir azotlu gübre uygulaması ekimden önce yapılabilir. Bunun miktarı, dekara 3-5 kg saf azotu geçmemelidir. Aşırı yapılan azotlu gübre uygulamasının, bitkilerde oluşacak nodüllerin sayısını ve bakterilerin topraktaki havanın serbest azotunu bağlamadaki etkinliklerini önemli derecede azalttığı bilinmektedir. Yine, bu miktarda azotun yanında bir miktar da fosforlu gübre uygulaması yapılmalıdır. Bu amaçla, kompoze bir gübre olan diamonyum fosfat-DAP (% 18 N-% 46 P) ideal bir gübre olarak düşünülebilir. Yine, toprakta potasyum eksikliği söz konusu ise, potasyum içeren gübreler de uygulanmalıdır. Soya bitkisi, her ne kadar azotlu gübre uygulamasına ihtiyaç göstermiyorsa da, fosfor ve potasyum ihtiyaçları çok fazladır. Genel bir kural olarak, soya tarımında, ideal bir tane verimi için, saf olarak dekara 3-5 kg N (azot), 8-10 kg P (fosfor) ve 10-12 kg K (potasyum) gübresinin ekimden önce toprağa karıştırılması gerekmektedir. Burada, en önemli konu, tüm gübreleme işleminden önce, bir toprak tahlilinin yaptırılması gerekmektedir. Tahlil sonucuna göre, en uygun gübreleme şekli belirlenmelidir. Genel olarak, ülkemiz toprakları, özellikle potasyum açısından zengin durumdadır. Bu nedenle, potasyum uygulaması pek gerekmeyebilir. Azot, fosfor ve potasyum gibi ana besin maddelerinin yanında, bazen, bazı iz elementlerin de eksikliği söz konusu olabilir. Bu durumda, eksikliği görülen bu elementlerin, yaprak gübrelemesi şeklinde üstten uygulama ile bitkiye verilmesi gerekebilir. Bakteri aşılaması yapılamıyor ise, kullanılacak saf azot miktarı birkaç kg daha arttırılabilir.
Soyada, eğer bakteri aşılaması yapılmış ve bitki köklerinde nodoziteler oluşmuş ve bu nodoziteler faal durumda ise, üst gübrelemeye gerek yoktur. Eğer ekimden önce bakteri aşılaması yapılmış veya daha önceki yıllarda bakteri ile aşılanmış soya üretimi yapılmış bir tarlaya tekrar soya ekilmiş ise, çıkıştan yaklaşık 15-20 gün sonra, bitki köklerinde nodoziteler oluşmaya başlar. Nodozitelerin sayısı (bitki başına yaklaşık 15-20 adet) ve faal olup olmadıkları kontrol edilmelidir. Faal olanların iç kısmı kırmızı-pembe renklidir....

Aşılama sonucu köklerde oluşmuş nodüller
ve bakterinin aktif (faal) olduğunun göstergesi
olan içi kırmızı renkli nodül
Eğer, bitki köklerindeki nodozite sayısı yeterli değilse ve faal olmayan (iç kısımları beyaz-açık renk) nodozite oranı yüksek ise, azot bağlama gerçekleşemez. Böyle durumlarda, çiçeklenme döneminde bir miktar üst gübreleme (dekara 3-5 kg saf azot) yapılması yararlı olacaktır. Bu amaçla, dekara 15 kg % 26’lık amonyum nitrat veya 12 kg % 33.5’luk amonyum nitrat kullanılmalıdır. Nodozite içerisindeki bakteriler aktif ise, iç kısımlar pembemsi-kırmızı renktedir.
Bakteri Aşılaması: Daha önce de değinildiği gibi, soya bitkisi, köklerinde oluşturduğu nodoziteler (nodüller) içerisinde, simbiyotik (ortak) olarak yaşayan ve soya bitkisine özgü Rhizobium japonicum bakterileri yardımıyla toprak havasında bulunan serbest azotu (% 79 N) bağlayarak yararlı hale getirebilmekte ve kendi azot ihtiyacını karşılayabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, bu işi bedavaya, hiçbir girdi gerektirmeden yapmaktadır. Bu nedenle, eğer bir tarlada soya tarımı yapılacak ise, ve o alanda daha önceden hiç soya yetiştirilmemişse, ekimden önce soya tohumlarının bakteri ile aşılanması gerekmektedir. Ancak, şunu da belirtmek lazım ki, soyanın bakteri ile aşılanması, tane veriminde ekstra bir artış sağlamamaktadır.
Aşılamanın en büyük amacı, soyanın ihtiyaç duyduğu veya duyacağı azot elementinin hiçbir ekstra girdiye gerek olmadan, bedava olarak temin edilmesidir. Aşılama yapılmadan, ancak bitkinin ihtiyacı olan azotlu gübrelemenin dışarıdan uygulanması ile de, ideal tane verimi almak mümkündür. Ancak bu uygulama, ekstra bir girdiyle yapılacağından, üretim maliyetinde bir artışa neden olacaktır. Bu nedenle, eğer ihtiyaçlar bedava olarak temin ediliyorsa, neden aşılama yapılmasın?
Aşılama için, ekimden hemen önce, tohumlar bir beton zemin üzerine veya bir plastik veya metal fıçı içerisine konarak, bir miktar su çok ince şekilde püskürtülerek nemlendirilir (tohumlar ıslatılmamalıdır).
Her 100 kg tohum için, 1 litre su çok ince zerrecikler halinde püskürtülerek kullanılmalıdır. Nemlendirilen tohumlar, üzerine gerekli miktarda bakteri ilave edilerek iyice karıştırılır. Genellikle, 100 kg tohuma 200-300 gram bakteri yeterli olmaktadır. Aşılamada kullanılacak bakteriler toz halde veya sıvı halde olabilir. Bunlarda, bakteri yoğunluğu çok çok fazladır.
Bunların yanında, özellikle ülkemizde Toprak-Gübre Araştırma Enstitüsü (Ankara) tarafından üretilen ve dağıtımı yapılan soya bakterileri, pit kültürü (bir çeşit topraklı karışım) şeklindedir. Bu tip bakteri kullanılacak ise, 100 kg tohum için 1 kg bakteri kültürü kullanılmalıdır. Daha önce de değinildiği gibi, bu tip bakteri kültürü, Ankara’da bulunan Toprak-Gübre Araştırma Enstitüsünden veya bu konuda çalışan diğer kuruluşlardan temin edilebilir.
Aşılama yapılan tohumlar bekletilmeden hemen ekilmelidir. Ertesi güne bırakılmamalıdır. Aşılama yapıldıktan en geç 4 saat içerisinde, hazırlanan tohumlar ekilmelidir. Eğer, diğer güne kalacaksa, aynı şekilde tekrar aşılama yapmak gerekir.
Aşılamada kullanılacak bakteriler, kullanılacağı zamana kadar, güneş (ışık) görmeyen, gölge ve serin bir ortamda, +4 oC’de muhafaza edilmelidir. Bu amaçla, buzdolapları kullanılabilir (Buzdolaplarının sebze-meyve bölümü olan en alttaki kısımda sıcaklık + 4 oC dir). Aksi takdirde, bakteriler canlılığını kaybeder ve aşılamadan beklenen fayda gerçekleşemez. Burada dikkat edilmesi gereken bir konu da, bakteri aşılaması yapıldıktan sonra veya aynı anda hem bakteri aşılaması hem de fungisid (mantar öldürücü tohum ilacı) uygulaması yapılmamalıdır. Eğer, hem bakteri aşılaması hem de fungusid uygulaması yapılacak olursa, bakteriler bundan zarar görür ve yine aşılamadan beklenen yarar gerçekleşemez. Ayrıca, bakteri ile aşılanmış tohumlar, bakterilerin canlılıklarını koruyabilmesi için hiçbir surette kireç veya inorganik gübrelerle temas etmemelidir.
Diğer bir aşılama yöntemi ise, daha önce soya yetiştirilmiş bir tarlanın üstten 15-20 cm derinliğinden alınan toprağın, ilk defa soya yetiştirilecek tarla yüzeyine serpilerek direkt olarak toprağın aşılanmasıdır. Bunun yanında, soya geçmişi olan bir tarladan alınan toprağın, ekilecek olan soya tohumları ile karıştırılması da bir çeşit aşılama yerine geçecektir.
Ekim Zamanı: Soya, yazlık bir baklagil bitkisidir. Bu nedenle, ekimi bahar ayında yapılır. Normal olarak, iyi ve zamanında bir çimlenme ve çıkış için, toprak sıcaklığının 10-12 oC olması durumunda ekim yapılmalıdır. Bu zaman ise, eğer I. ürün (ana ürün) olarak ekilecekse, bölgelerimize göre değişmekle beraber, Nisan ayının son haftası ile Mayıs ayının ilk yarısı arasındaki dönemdir...

Çıkıştan 7-10 gün sonraki Soya fidecikleri
II. Ürün olarak ise, Trakya bölgesinde Haziran ayının ikinci yarısında, hatta güney illerimizde çok erkenci çeşitler Temmuz ayı içerisinde de ekilebilir. İkinci ürün olarak ekilecekse, ekimin zamanında yapılması gerekir. Eğer, ekimde herhangi bir gecikme olursa, olgunlaşma dönemi ve dolayısıyla hasat, yağışlı bir döneme denk gelebilir. Bu da, ürün kaybına neden olabilir.
Ekim işlemi, mümkün olduğunca yeterli toprak tavında yapılmalıdır. Çünkü, soya bitkisi, mısıra göre daha hassastır. Mısır tohumu, tane ağırlığının % 30’u kadar nemi bulunca çimlendiği halde, soya tohumu çimlenebilmesi için kendi ağırlığının % 50’si kadar nem’e ihtiyaç duymaktadır. Ekim derinliği olarak, toprak yapısına da bağlı olarak, 2.5-5.0 cm arası en uygun derinliktir. Daha derine ekimler, çıkışı yavaşlatacaktır. Toprak sıcaklığı henüz optimum dereceye ulaşmadan erken ekim yapılacaksa, biraz daha sığ ekim tercih edilebilir.
Sıra Arası Mesafesi: Soya, değişik sıra aralıkları kullanılarak ekilmektedir. Bazı ülkelerde ve aynı ülkelerin değişik bölgelerinde, 20-25 cm den başlayarak 100 cm’e kadar değişebilen sıra arası mesafeleri kullanılarak soya tarımı yapılmaktadır. Geniş sıra aralıkları kullanılarak ekim yapıldığı zaman, özellikle sıra arası 40-45 cm ve üzerinde, yabancı ot kontrolünün mekanik olarak yapılması daha kolay hale gelmektedir. Ancak, geniş sıra aralıklarında devamlı çıkış gösterecek olan yabancı otların aralıksız olarak mücadelesi ekstra bir maliyet getirecektir.
Dar sıra aralıklarında yapılan ekimler nedeniyle, soya bitkisi ile yabancı ot birbirleriyle rekabete giremeyeceğinden, yabancı otlar soya tarafından erken dönemde bastırılacak ve ekstra bir yabancı ot mücadelesi gerekmeyecektir. Yapılan hemen hemen tüm çalışmalarda, soya veriminin, dar sıra aralıklarında (25-40 cm) daha yüksek olduğu belirlenmiştir..

Sıra arası 70 cm olarak ekilmiş bir soya tarlası
Genelde dar sıraların kullanılması, tane verimi açısından tavsiye edilmektedir. Çünkü, dar sıra aralıklarında, sıra aralarının erken dönemde soya tarafından kapatılması nedeniyle, güneş ışığından daha fazla faydalanma söz konusudur. Bu durum, fotosentezi olumlu yönde etkileyerek, bitki tarafından oluşturulacak ve depolanacak kuru madde miktarını arttırarak tane verimini yükseltecektir. Yine dar sıralara yapılan ekimler sonucu, artan bitki boyu ile birlikte, toprak seviyesi ile alt bakla arasındaki mesafe de artacak ve hasat kayıpları en aza inecektir. Bu da, elde edilecek tane verimini olumlu etkileyecektir.
Elde bulunan alet ve makine imkanlarına göre, 60-70 cm sıra arası kullanılabileceği gibi, kısa-orta boylu çeşitler seçilerek, 25-40 cm sıra aralığı da kullanılarak yatma problemi önlenmiş veya azaltılmış olur. Trakya bölgesinde ayçiçeği ekimlerinde kullanılan pünömatik (havalı) mibzerler ve yine güney bölgelerimizde pamuk ve diğer ürünlerin ekiminde kullanılan mibzerler, soya ekimi için de rahatlıkla kullanılabilir. Bu makinelerde, sıra arasını 25-30 cm’e kadar indirmek de mümkündür..

Sıra üzeri mesafesi 5 cm olarak ekilmiş soyalar..

Gelişmekte olan soya fideleri
Tohumluk Miktarı: Dekara atılacak tohumluk miktarı, kullanılacak sıra aralığına ve seçilen çeşidin bin tane ağırlığına göre değişiklik gösterir. Eğer, 25-40 cm sıra aralığı kullanılacaksa, çeşidin bin tane ağırlığına göre, 6-12 kg tohumluk; eğer 60-70 cm sıra aralığı kullanılacaksa yine çeşidin bin tane ağırlığına bağlı olarak 3.5-6.0 kg tohumluk yeterli olacaktır. Sıra üzeri mesafesi, hem dar sıra hem de geniş sıra aralığı ekimlerinde 4-5 cm olmalıdır. Ancak, dar sıra aralığındaki ekimlerde, çeşitlere bağlı olarak, yatmayı önlemek veya en azından azaltmak amacıyla, sıra üzeri mesafesi bir miktar arttırılabilir..

Olgunlaşmış ve tohumluk olarak kullanılabilecek
soya taneleri
Diğer bir konu ise, kullanılacak tohumluğun hastalıksız ve yabancı otlardan temizlenmiş ve sertifikalı olmasına dikkat etmek gerekir. Ayrıca, tohum kabuğu çatlamış veya başka nedenlerle zarar görmüş tohumlar kullanılmamalıdır. Aksi takdirde, buralardan enfeksiyon kapması çok kolay olduğundan, tohumların çürümesi söz konusudur ve sonuçta çıkış problemleri yaşanabilir.
Sulama: Soya, yazlık bir bitki olduğundan, gelişmesini yaz döneminin sıcak zamanlarında da sürdürür. Bu nedenle, toprakta yeterli nem ister. Toprakta yeterli nem bulunması, soya bitkisinin gelişmesi ve optimum tane verimi için çok önemlidir. Gerekli olan bu nem, yağışlarla sağlanabildiği gibi, yağışların yetersiz olduğu durumlarda da, sulama ile sağlanmalıdır.
Soya bitkisi, fide döneminde, çiçeklenme öncesi dönemde (çiçeklenme başlamadan bir hafta öncesi ve tam çiçeklenme başlangıcı arasındaki dönem), bakla oluşum ve bakla dolum (tane dolum) dönemlerinde olmak üzere dört ayrı dönemde, su stresine hassastır. Bu dönemlerin herhangi birinde meydana gelebilecek bir su stresi (kuraklık), gelişmeyi ve verimi olumsuz yönde etkileyecektir. Eğer bu dönemlerde, yeterli yağış alınabiliyor ise, sulamaya gerek duyulmadan soya yetiştirilmesi mümkündür. Yağışlar yetersiz veya dağılımı düzensiz ise diğer bir ifadeyle, su ihtiyacının fazla olduğu dönemlerde yağış alınamıyorsa, mutlaka sulama suyu ile gerekli toprak neminin sağlanması gerekmektedir. Bunu şu şekilde de özet olarak ifade etmek mümkündür. “Soyayı, sulama yapmadan yetiştirebilirsiniz, ancak susuz olmaz”.
Sulamanın tava usulü yapılması tercih edilmelidir. Çünkü, bu tip sulamalarda tarla yüzeyi düzgün ve engebesiz olmakta ve biçer-döver ile hasat sırasında makine çok rahat çalışabilmekte ve sonuçta hasat kayıpları en aza inebilmektedir. Oluşturulacak tavalar, biçer-döverin tabla genişliği ile orantılı olmalıdır. Sulama suyunun debisine göre, tabla genişliğinin bir veya iki katı genişlikte tavalar meydana getirilebilir.
Sulama, tava usulü yapılabileceği gibi, yağmurlama şeklinde veya karık usulü (sıra aralarına su verilmesi) şeklinde de yapılabilir. Yine, tava usulünde olduğu gibi, yağmurlama yönteminde de tarla yüzeyi düzgün-engebesiz olduğu için, hasat sırasında biçer-döver çok rahat çalışabilecek ve hasat kayıpları en aza inecektir...

Soyada karık usulü sulama
İlk sulama, bitki boyu 8-10 cm’e ulaştığı zaman yapılmalıdır. İlk suyun geciktirilerek daha geç dönemde verilmesi, bitki boyunda bir kısalmaya neden olur. Bitki boyunun kısa kalması sonucu, bitki üzerinde oluşacak baklalar toprak seviyesine daha yakındır ve hasatta bu baklaların kaybı, diğer bir ifadeyle biçer-döver ile alınamama riski artar. Bu ise, birim alandan alınacak tane verimini azaltır.
İkinci sulama, çiçeklenme döneminde, çiçeklenme başlangıcından bir hafta önceki dönemle, % 50 çiçeklenmenin olduğu dönem arasında yapılmalıdır.
Üçüncü sulama ise, bakla oluşum dönemi ile baklaların şişmeye başladığı dönem arasında verilmelidir.
Eğer gerek duyulursa, üçüncü sulamadan sonra (yaklaşık 15 gün sonra), baklaların tam olarak doldurulmasına yardımcı olmak için bir sulama daha yapılabilir...

Soyada yağmurlama sulama
Sulama sayısının gereksiz yere arttırılması, bitkinin olum dönemine geç ulaşmasına neden olacaktır. Bu nedenle, aşırı sulamadan kaçınılmalıdır.
Bakım: Soya tarımında en önemli bakım işleri, yabancı otlarla, hastalık ve zararlılarla mücadeledir. Soya ekiminden önce, çıkış öncesi herbisitler (yabancı ot öldürücüler) kullanılabildiği gibi, çıkış sonrası yeşil aksama uygulanabilecek herbisitler de mevcuttur.
Ekim öncesi veya ekimden hemen sonra çıkış öncesi herbisitler uygulanmış olsa dahi, sulanan bir bitki olduğundan ileri dönemlerde yabancı ot çıkışı olacaktır. Daha önce de değinildiği gibi, eğer ekimler 25-40 cm sıra aralığında yapılmışsa, yabancı ot mücadelesi pek problem olmayacaktır. Çünkü, dar sıra aralıklarında soya bitkisi sıra aralarını daha erken dönemlerde kapatarak, sıra aralarından çıkabilecek yabancı otları bastıracaktır. Eğer, ekim 60-100 cm gibi geniş sıra aralıklarında yapılmış ise, sıra aralarını mekanik olarak işlemek kolay olduğundan, soya bitkileri fide döneminde iken ve henüz çok fazla boylanmadan bir-iki kez sıra aralarını çapalayarak yabancı otların gelişimi önlenmelidir. Sıra aralarının çapalanması, yabancı otları yok ettiği gibi, toprağı da havalandırarak soya gelişimini olumlu yönde etkiler.

Sıra aralarının traktörle çapalanması
Soyada, hem dar yapraklı hem de geniş yapraklı yabancı otları görmek mümkündür. Çapalamanın yapılamayacağı durumlarda, otların yoğunluğuna göre seçilecek bir herbisit ile ilaçlama yapılması gerekir. Bu amaçla, belirli sıralarda traktör için daha geniş aralar bırakılarak, ilaçlama işleri problemsiz olarak yapılabilir.
Ekim öncesi toprağa karıştırılarak kullanılan ilaçlara, tek yıllık dar yapraklı otlar ile küçük tohumlu bazı geniş yapraklı otlar için kullanılan Dinitroanilines grubundan “Treflan”, ve geniş yapraklı otlar için kullanılan İmidazolinones grubundan “Pursuit”, örnek olarak verilebilir. Treflan, ekimden hemen sonra henüz çıkışlar başlamadan da uygulanabilir. Pursuit, çıkış sonrası da kullanılabilir. Sulfonyl üreas grubundan, “Classic”, hem çıkış öncesi hem de çıkış sonrasında olmak üzere iki dönemde geniş yapraklı yabancı otlar için kullanılabilir. Aynı şekilde, Acetaniliades grubundan, “Dual” ve “Lasso”, hem çıkış öncesi hem de çıkış sonrasında dar yapraklı otlar için uygulanabilir. Geniş yapraklı otlar için, Linuron ekimden sonra çıkıştan hemen önce kullanılabilir. Yine, özellikle geniş yapraklı otların mücadelesinde etkili bir şekilde kullanılan Benzonthiadiazole grubundan “Basagran”, çıkış sonrasında yabancı otların yeşil aksamına uygulanabilir. Soyanın gelişme döneminde, ortaya çıkabilecek bazı dar yapraklı yabancı otların mücadelesinde, “Aramo 50”, dekara 100 g dozunda yabancı otların yeşil aksamına uygulanabilecek diğer bir herbisit olarak sayılabilir.

Çıkış sonrası yeşil aksama uygulanan yabancı ot ilaçlaması
Burada bahsedilen herbisitler, soya tarımında, değişik dönemlerde ve zamanlarda kullanılabilecek ilaçlara birkaç örnek teşkil etmektedir. İlaç isimleri, zaman zaman üretici firmalara ve kullanılan etkili maddelere göre bazı değişiklikler gösterebileceğinden veya piyasaya daha etkili yeni ilaçlar sürülebileceğinden, yukarıda örnek olarak verilen bazı ilaçları piyasada bulmak mümkün olmayabilir. Bu nedenle, herbisit kullanmadan veya satın almadan önce, piyasada araştırma yapmak veya ilgili kuruluşlara danışmak gerekir. Burada, şunu da unutmamak gerekir ki, özellikle bu tip herbisitlerin yanlış kullanılması, bitkilerde geri dönüşü imkansız bazı zararlar meydana getirebileceğinden, kullanırken çok dikkat edilmesi, zamanında ve tavsiye edilen uygun dozlarda ve aletlerle uygulanmasına özen gösterilmelidir.
Bakla dolum döneminde bir soya bitkisi
Hastalık ve zararlılar için, belirli aralıklarla tarla kontrol edilerek herhangi bir hastalık gelişimi ve zararlıların varlığı gözlenmelidir. Bitki özsuyunu emen yaprak bitleri gibi bazı böceklerin, virüs taşıyıcıları oldukları unutulmamalı ve görüldüklerinde veya görülmeden önce tedbir olarak bitkiler ilaçlanmalıdır. Diğer zararlılar ve ortaya çıkabilecek bazı hastalıklar için zamanında mücadele yapılmasına özen gösterilmelidir.
Zararlılar olarak, kırmızı örümcek, kokulu yeşil böcek, çekirge, yeşil kurt, ve özellikle Akdeniz ve Ege sahil bölgelerinde beyaz sinek, pamuk yaprak kurdu ve pamuk çizgili yaprak kurdu, soya bitkisine en fazla zarar veren böcekler olarak sayılabilir.
Önemli hastalıklar olarak ise, tohum, fide, kök, sap ve bakla çürüklükleri, antraknoz, yaprak yanıklıkları, tomurcuk yanıklığı, nematod ve virüs hastalıkları sayılabilir. Tarla içerisinde, virüs bulaşmış birkaç bitki görüldüğünde, taşınmayı önlemek için bu bitkiler hemen sökülerek tarladan uzaklaştırılmalı, ya derin gömülmeli ya da yakılarak imha edilmelidir.
Hasat: Soya bitkisi, çeşitlere ve bölgelere bağlı olarak ekimden itibaren yaklaşık 90 gün içerisinde olgunluğunu tamamlayarak hasada uygun hale gelmektedir. Bazı çeşitlerde, bu süre, 120-140 güne, hatta 150 güne kadar da uzayabilir.
Hasat zamanı gelmiş bir soya tarlası
Hasat zamanı gelmiş soya bitkisinde, yapraklar sararıp kurumaya ve dökülmeye başlar. Özellikle, alt kısımdaki baklalar içerisindeki taneler oldukça sertleşmiş olup dişle kırılması çok zordur. Bitki üzerindeki tüm baklalar renk değiştirmiştir. Çeşitlere bağlı olarak, bu baklalar gri, sarı veya kahverenginde olabilir. Hasat sırasında, bitki üzerinde hiç yeşil bakla kalmamalıdır. Bitki üzerinde kalacak yeşil baklalar, normal kurumuş ürünün nem oranını yükseltirler.
Hasat işlemi, normal biçerdöverlerle rahatlıkla yapılabilir. Ancak, makinenin hız, kesici tabla, batör, kontrabatör ve elek gibi bazı ayarlarının hasat işlemi öncesinden yapılması gerekir. Örneğin, tabla dönme hızının biçerdöverin hareket hızından % 25 daha fazla olmasına ve biçerdöverin hareket hızının sabit tutulmasına özen gösterilmelidir.

Soyanın biçer-döverle hasadı
Bitkide oluşan baklaların toprak seviyesinden olan yüksekliği göz önünde bulundurularak, hasatta kayıpları önlemek veya azaltmak için, kesici tabla toprak seviyesinden uygun bir yükseklikte olmalıdır. Tarlanın topografik şartlarına da bağlı olarak mümkün olduğunca alçaktan biçilmelidir.
Hasat zamanında, tane nemi % 13-16 arasında olmalıdır. Eğer hasat işlemi, % 12 den daha az nem durumunda yapılacak olursa taneye zarar verilebilir. Hasat sonrası kurutma yapılmayacaksa, hasat için en uygun nem oranı % 13-14 arasıdır. Ancak, biçerdöverin iyi ayarlanması ve hasat sonrası kurutma yapmak şartı ile, % 15-16 nem civarında da hiçbir problem yaşamadan hasat yapmak mümkündür.
Soya hasadı sonrası ürünün boşaltılması
Hasat zamanı gelmiş soya tarlasında hasat işlemi hemen vakit kaybetmeden başlatılmalıdır. Eğer, hasat zamanı geciktirilirse, baklalar çatlar ve tane kaybı olur, bu da verimi düşürür. Diğer yandan, hasat zamanında yapılamaz ise, yağışlı bir döneme rastlayabilir, bu da ürünün belki de tamamen tarlada kalmasına neden olabilir.

Ziraat Yüksek Mühendisi-Dr. Metin BABAOĞLU

Kaynak: http://ttae.gov.tr/ Teşekkürler

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top