Soya, Japonya ve Çin gibi doğu Asya ülkelerinin en önemli tarımsal ürünlerinden biri olarak, yüzyıllardan beri, buradaki insanların temel besinlerini oluşturmuştur. Anavatanının doğu Asya, muhtemelen Çin olduğuna inanılan soya, insanoğlu tarafından kültüre alınan ve yetiştirilen en eski bitkilerden bir tanesidir. Çin kaynaklarında, M.Ö. 2838 yıllarında soya bitkisinin varlığından bahsedilmektedir. Bugün tarımı yapılan soya bitkisinin yabani formlarına, Çin ve Kore’de rastlanmaktadır. Yine, Çin kaynaklarında, soya bitkisinin, Çin medeniyetinde önemli görülen ve kutsal sayılan beş önemli bitkiden (çeltik, soya, buğday, arpa ve darı) biri olduğu, soya ekimlerinin her yıl Çin kralının da katıldığı görkemli törenlerle yapıldığı belirtilmektedir..
Sanayide pek çok alanda kullanılabilen soya taneleri
Bugün, dünyada yaklaşık 90.000.000 hektarlık alanda soya tarımı yapılmakta ve yıllık 200.000.000 ton civarında bir üretim gerçekleşmektedir. Dünyada en fazla soya ekimi ve üretimi yapılan ülkeler sırasıyla, ABD, Brezilya, Arjantin, Çin ve Hindistan dır (FAO, 2004 yılı verileri). Bu ülkelere ait üretim değerleri çizelge 1. de verilmiştir.
Çizelge 1. Dünyada en fazla soya üreten ülkeler (2004)
Ülkeler
|
Ekiliş
(Ha)
|
Üretim
(Ton)
|
Verim (Kg/da)
|
A.B.D
|
29.930.060
|
85.012.800
|
284.0
|
BREZİLYA
|
21.519.700
|
49.793.000
|
231.4
|
ARJANTİN
|
14.320.000
|
31.500.000
|
220.0
|
ÇİN
|
9.700.135
|
17.600.280
|
181.4
|
HİNDİSTAN
|
6.900.000
|
7.500.000
|
108.7
|
DÜNYA
|
91.145.361
|
206.407.627
|
226.5
|
Kaynak: FAO Statistical DataBase (www.fao.org)
Soya bitkisi, tanesindeki ortalama % 18-20 yağ, % 40 protein, % 30 karbonhidrat, % 5 mineral madde (fosfor, potasyum, kalsiyum, kükürt, magnezyum vb) ve çok sayıdaki vitaminlerle (en çok A ve B), ayrıca proteinin yapısında zengin ve değerli amino asitler bulundurması nedeniyle, "harika bitki" olarak da anılmaktadır. Ayrıca, omega-3 yağ asidi olarak da bilinen linolenik asit yönünden oldukça zengindir. Omega-3 yağ asidi, vücut tarafından yapılamamakta ve dışarıdan alınmak zorundadır. Kalp rahatsızlıkları, kandaki kolestrol dengesinin düzenlenmesi ve kemik erimesi (osteoporoz)’ ne karşı mutlak surette alınması zorunlu olan Omega-3 (linolenik) yağ asidi miktarı, soyada % 5-11 arasında değişmektedir. Bu miktar, mısırda % 0.5, zeytinde % 0.5 ve ayçiçeğinde % 0.5 tir. Bu rakamlardan da anlaşıldığı gibi soya, mısır, zeytin ve ayçiçeğinden 10-20 kat daha fazla omega-3 yağ asidi (Linolenik) içermektedir. Bu omega-3 yağ asidi, balıklarda bulunan omega-3 yağ asidinden yapı olarak farklı, ancak aynı etkiye (faydaya) sahiptir. Bünyesindeki bu yararlı maddeler dolayısıyla da, tanelerine "besin hapı" da denmektedir. Soya yağı tüketimi, ülkemizde istenen düzeye ulaşamamıştır. Bunda en önemli etken, içerdiği omega-3 (linolenik asid) yağ asidinin vermiş olduğu balık yağı kokusu ve faydaları konusunda insanların yeterince bilgi sahibi olamamasıdır. Omega-3 bilindiği gibi, balıklarda bol miktarda bulunan bir yağ asidi olup, daha önce de bahsedildiği gibi¸insan vücudu için çok gereklidir. Bu nedenle, bazıları için itici gelse de, soya yağının mutlak surette tüketilmesi sağlık açısından yararlı olacaktır.
İnsan beslenmesinin yanında, hayvan yemi olarak da iyi bir besin kaynağıdır. Soya küspesi, hayvan yemi olarak, içerdiği yüksek orandaki protein (% 50) nedeniyle, özellikle de kümes hayvanları için çok yararlıdır ve bunların günlük beslenme programlarına konmaktadır.
Tarımsal açıdan da yararları vardır. Bir baklagil bitkisi olması nedeniyle, toprağın serbest azotunu köklerindeki nodüllerde bağlayarak, masrafsız olarak hem kendine besin maddesi temin etmekte, hem de kendisinden sonra gelecek bitkiye hazır besin elementi sunmaktadır. Ayrıca, bir çapa bitkisi olması nedeniyle de, tarladaki ot mücadelesinde (ot populasyonunun azalmasında) fayda sağlar. Bahsedilen bu özellikleri, soyanın iyi bir münavebe bitkisi olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu özelliklerinin yanında, sanayi'de de en çok kullanılan bitkilerden bir tanesidir. İçerdiği yüksek orandaki protein nedeniyle, soya eti yapımında, un, süt, yoğurt ve peynir yapımında, boya, muşamba, tutkal gibi daha bir çok sanayi ürünü imalatında kullanılmaktadır. Soyadan elde edilen sanayi ürünü sayısı 200’e yaklaşmıştır. Kısaca, her yönüyle faydalı bir bitki olan soya, Dünyanın en değerli sanayi bitkileri arasında yerini almıştır. FAO verilerine göre, 2004 yılı Dünya ekiliş alanının, 91.145.361 ha. olması ve toplam üretimin de 206.407.627 ton olması, soyanın dünyaca öneminin bilindiğine bir kanıttır.
Hem beslenme hem de sanayi açısından son derece değerli bir bitki olan soya, ülkemiz tarımındaki hak ettiği yeri maalesef henüz alamamıştır. Ülkemizde soyanın ilk olarak Ordu ilinde I. Dünya savaşı yıllarında yetiştirilmeye başlandığı bilinmektedir. Ordu ve Samsun illerinde 1980 yılına kadar yetiştirilen soya, bu yıllarda Akdeniz bölgesine de götürülmüş, ana ürün yanında, II. ürün programına da alınmıştır. İlk yıllarda gerekli ilgiyi görmüş ve yayım çalışmaları ile ekiliş alanları yavaş yavaş bir miktar artmıştır. Devlet tarafından 1981 yılında destekleme kapsamına alınmasıyla üretiminde artışlar yaşanmıştır. Öyle ki, desteklemenin sona erdiği 1987 yılında ekiliş alanı 112.000 hektara ulaşmış ve 250.000 ton ürün elde edilmiştir. Destekleme kapsamına 1991 yılında tekrar alınmış ve bu destek 1993 yılı sonuna kadar sürdürülmüş ve 1994 yılından itibaren de destek kapsamından çıkarılmıştır. Destek kapsamından çıkarılması sonucunda gerekli ilgi ve desteği bulamayınca, tarımdaki yerini kaybetme noktasına gelmiştir. Son yıllarda, devlet tarafından tekrar destekleme prim ödemesi kapsamına alınan birkaç bitkiden birisidir. Çiftçiler, üreterek satışını yaptığı soya ürününün her kg’ı için belirli bir destekleme primi almaktadır.
Ülkemize girişinden bu yana, ekiliş alanları açısından hep çalkantılı dönemler geçirmiştir. Örneğin, ekiliş alanı 1980 yılında 3.000 ha. iken, 1987 yılında 112.000 hektara kadar yükselmiş, 10 yıl sonra, 1997 yılında 19.000 hektara gerilemiş ve 2000 yılında ise, 15.000 hektarda karar kılmıştır. FAO’nun verilerine göre ise, 2004 yılında, ekim alanı 14.000 hektar, üretim miktarı 50.000 ton ve ortalama verim, dekara 357 kg olmuştur. Türkiye’ye ait 2000-2004 dönemi soya üretim değerleri çizelge 2. de verilmiştir. Halen, Karadeniz bölgesinde, Ordu ve Samsun illerinin yanında, Akdeniz bölgesinde Antalya ve Çukurova bölgelerinde (Adana ve Osmaniye) ekimi yapılmaktadır. Bazı bölgelerde, “Çorum fasulyesi” veya “şeker fasulyesi” diye bilinen bitki, aslında soya bitkisidir.
Çizelge 2. Türkiye Soya ekiliş ve üretim durumu (2000-2004)
2000
|
2001
|
2002
|
2003
|
2004
| |
Ekiliş (Ha)
|
15.000
|
17.000
|
23.000
|
27.000
|
14.000
|
Üretim (Ton)
|
44.500
|
50.000
|
75.000
|
85.000
|
50.000
|
Verim (Kg/da)
|
296.7
|
294.1
|
326.1
|
314.8
|
357.1
|
Kaynak: FAO Statistical DataBase (www.fao.org)
Yıllık soya üretimimiz kendi ihtiyaçlarımızı karşılamaktan çok çok uzaktır. Ülkemizdeki yağ açığının kapatılması ve özellikle hayvancılığımıza (özellikle kümes hayvancılığı) yem temini amacıyla her yıl yurt dışından soya, soya yağı ve soya küspesi ithal edilmektedir. FAO’ nun 2004 rakamlarına göre, yurt dışından ithal ettiğimiz soya ve soya ürünlerinin tane olarak karşılığı yıllık yaklaşık 1.500.000-2.000.000 ton dur. Kendi ürettiğimiz yıllık 60.000-70.000 ton ile mukayese edersek, şu andaki soya üretimimizi 25-30 kat arttırmak zorunda olduğumuz gayet açıktır.
Bazı ülkeler, soyayı stratejik bir bitki olarak kabul etmiş ve üretimine büyük önem vermiştir. Örneğin, A.B.D’ nin 2004 yılı soya üretimi yaklaşık 85.000.000 ton dur. Diğer bir ifadeyle, Dünya yıllık soya üretiminin % 40’ından fazlasını tek başına üretebilmektedir. Bu nedenle de, A.B.D Dünyanın en fazla soya ihracatı yapan ülkesi haline gelmiştir. Her yıl yaklaşık 7-10 milyar dolarlık soya ihraç etmektedir. Örneğin, A.B.D’ nin 2003 yılı soya ihracat geliri 9.7 milyar dolar olmuştur. Brezilya ise, 2004 yılında 10 milyar dolarlık soya ihracatı gerçekleştirmiştir.
Soya, dik büyüyen, dallanabilen, küçük çalı görünümlü, sap ve yaprakları gri, kahverengi ve bunların değişik tonları gibi farklı renklerdeki tüylerle kaplı, yetişme şartlarına bağlı olarak 30 cm ile 2 m arasında boylanabilen, beyaz veya mor renklerde çiçeğe sahip, her birinde 1-5 arasında tane bulunabilen baklalar oluşturan, kazık köklü, köklerinde havanın serbest azotunu bağlayabilen Rhizobium japonicum. bakterilerinin bulunduğu nodüller oluşturan, fotoperiyoda duyarlılığı nedeniyle, kuzey yarım küreden ekvatora kadar uzanan alan içerisinde 13 ayrı olgunluk grubuna (000-X) ayrılan, yazlık karakterde, baklagiller grubundan bir kısa gün bitkisidir.
SOYA TARIMI
Çeşit Seçimi: Daha önce de belirtildiği gibi, soya çeşitleri, 13 ayrı olgunluk grubuna ayrılmıştır. Dünyanın kuzey bölgelerinde, “000”, “00” ve “0” grubundaki soya çeşitleri uyum sağlarken, kuzeyden güneye gidildikçe, “I”, “II” ve “III” gruptaki çeşitlerin daha iyi uyum sağladıkları görülmektedir. Daha da aşağılarda, “IV”, “V” ve “VI” gruptaki çeşitler ve sonuçta ekvator bölgesinde ise, “VII”, “VIII”, “IX” ve “X” gruba dahil soya çeşitleri en iyi uyumu sağlamışlardır. Ülkemiz açısından ise, Trakya bölgesinden başlayarak Çukurova bölgesine kadar uzanan alanlar için, “0” grubu ile “V” grup arasındaki olgunluk grubuna dahil çeşitler rahatlıkla yetiştirilebilir. Bir bölge için uygun çeşit seçiminde, o bölgenin soya yetiştirmeye elverişli toplam gün sayısının bilinmesinde fayda vardır. Eğer, tarıma elverişli günlerin sayısı sınırlı ise, o bölge için erkenci çeşitlerin seçilmesi daha uygun olacaktır. Yine aynı şekilde, bu süre çok uzun ise, daha geççi çeşitlerin seçilmesi gerekmektedir. Örneğin, yetişme dönemi sınırlı olan Trakya bölgesi için, “00”, “0” ve “I” gruptaki soya çeşitleri uygun iken, Karadeniz bölgesinde, “II” ve “III” gruptaki soya çeşitleri ve Çukurova bölgesi için de, “III”, “IV” ve “V” gruptaki soya çeşitlerinin seçilmesi daha uygun olacaktır..
Mor çiçekli bir soya bitkisi
Bir bölge için çeşidin yanlış seçilmesi, o çeşidin o bölgede olgunlaşmasını tamamlayamamasına neden olabilir. Bu nedenle, çeşit seçiminde çok dikkatli davranılmalı, eğer var ise, o bölgedeki tarımsal kuruluşların yürütmüş olduğu deneme ve çiftçi şartlarında kurmuş olduğu demonstrasyon çalışmalarından elde edilen sonuçlar çok iyi değerlendirilmeli ve bunlardan faydalanılmalıdır.
Toprak İsteği ve Tarla Hazırlığı: Soya, toprak isteği bakımından çok da seçici bir bitki değildir. Hemen hemen her türlü toprakta rahatlıkla yetişebilir. Ancak, diğer bazı bitki türlerinde de olduğu gibi, geçirgenliği iyi, suyu göllendirmeyen, fakat su tutma kapasitesi iyi, toprak pH’ sı 5.5-7.0 arasında olan tınlı topraklar, soya tarımı için ideal topraklardır. Eğer, buğday veya sonbaharda (yaz dönemi sonu) hasadı yapılan diğer bir bitkiden sonra ekilecekse, tarla sonbaharda pullukla 20 cm derinlikte sürülerek bırakılmalıdır. Mart veya Nisan aylarında, tarla yüzeyinde gelişen yabancı otların durumuna göre, bu tip otların yok edilmesi için 2. bir toprak işleme, daha yüzlek olarak yapılır. Daha sonra, ekim zamanına yakın bir dönemde, gerekli ekim öncesi gübreler ve eğer varsa, yabancı ot ilaçları da toprağa karıştırılarak, diskaro ve diğer yüzeysel işleyen aletlerle tohum yatağı hazırlığı yapılmalıdır.
Gübreleme: Soya bitkisi, köklerinde oluşturduğu nodüller içerisinde bulunan rhizobium japonicum bakterileri yardımıyla, toprak havasında bulunan serbest azotu, bağlayarak yarayışlı hale getirebilmektedir. Diğer bir ifadeyle, kendi ihtiyaç duyduğu azotunu kendisi üretebilmektedir. Bu nedenle, soya tarımında, azotlu gübrelemeye pek ihtiyaç duyulmamaktadır. Ancak, bitkilerin nodüllerini oluşturuncaya kadar geçecek süre içerisinde ihtiyaç duyabileceği az miktarda bir azotlu gübre uygulaması ekimden önce yapılabilir. Bunun miktarı, dekara 3-5 kg saf azotu geçmemelidir. Aşırı yapılan azotlu gübre uygulamasının, bitkilerde oluşacak nodüllerin sayısını ve bakterilerin topraktaki havanın serbest azotunu bağlamadaki etkinliklerini önemli derecede azalttığı bilinmektedir. Yine, bu miktarda azotun yanında bir miktar da fosforlu gübre uygulaması yapılmalıdır. Bu amaçla, kompoze bir gübre olan diamonyum fosfat-DAP (% 18 N-% 46 P) ideal bir gübre olarak düşünülebilir. Yine, toprakta potasyum eksikliği söz konusu ise, potasyum içeren gübreler de uygulanmalıdır. Soya bitkisi, her ne kadar azotlu gübre uygulamasına ihtiyaç göstermiyorsa da, fosfor ve potasyum ihtiyaçları çok fazladır. Genel bir kural olarak, soya tarımında, ideal bir tane verimi için, saf olarak dekara 3-5 kg N (azot), 8-10 kg P (fosfor) ve 10-12 kg K (potasyum) gübresinin ekimden önce toprağa karıştırılması gerekmektedir. Burada, en önemli konu, tüm gübreleme işleminden önce, bir toprak tahlilinin yaptırılması gerekmektedir. Tahlil sonucuna göre, en uygun gübreleme şekli belirlenmelidir. Genel olarak, ülkemiz toprakları, özellikle potasyum açısından zengin durumdadır. Bu nedenle, potasyum uygulaması pek gerekmeyebilir. Azot, fosfor ve potasyum gibi ana besin maddelerinin yanında, bazen, bazı iz elementlerin de eksikliği söz konusu olabilir. Bu durumda, eksikliği görülen bu elementlerin, yaprak gübrelemesi şeklinde üstten uygulama ile bitkiye verilmesi gerekebilir. Bakteri aşılaması yapılamıyor ise, kullanılacak saf azot miktarı birkaç kg daha arttırılabilir.
Soyada, eğer bakteri aşılaması yapılmış ve bitki köklerinde nodoziteler oluşmuş ve bu nodoziteler faal durumda ise, üst gübrelemeye gerek yoktur. Eğer ekimden önce bakteri aşılaması yapılmış veya daha önceki yıllarda bakteri ile aşılanmış soya üretimi yapılmış bir tarlaya tekrar soya ekilmiş ise, çıkıştan yaklaşık 15-20 gün sonra, bitki köklerinde nodoziteler oluşmaya başlar. Nodozitelerin sayısı (bitki başına yaklaşık 15-20 adet) ve faal olup olmadıkları kontrol edilmelidir. Faal olanların iç kısmı kırmızı-pembe renklidir....
Aşılama sonucu köklerde oluşmuş nodüller
ve bakterinin aktif (faal) olduğunun göstergesi
olan içi kırmızı renkli nodül
Eğer, bitki köklerindeki nodozite sayısı yeterli değilse ve faal olmayan (iç kısımları beyaz-açık renk) nodozite oranı yüksek ise, azot bağlama gerçekleşemez. Böyle durumlarda, çiçeklenme döneminde bir miktar üst gübreleme (dekara 3-5 kg saf azot) yapılması yararlı olacaktır. Bu amaçla, dekara 15 kg % 26’lık amonyum nitrat veya 12 kg % 33.5’luk amonyum nitrat kullanılmalıdır. Nodozite içerisindeki bakteriler aktif ise, iç kısımlar pembemsi-kırmızı renktedir.
Bakteri Aşılaması: Daha önce de değinildiği gibi, soya bitkisi, köklerinde oluşturduğu nodoziteler (nodüller) içerisinde, simbiyotik (ortak) olarak yaşayan ve soya bitkisine özgü Rhizobium japonicum bakterileri yardımıyla toprak havasında bulunan serbest azotu (% 79 N) bağlayarak yararlı hale getirebilmekte ve kendi azot ihtiyacını karşılayabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, bu işi bedavaya, hiçbir girdi gerektirmeden yapmaktadır. Bu nedenle, eğer bir tarlada soya tarımı yapılacak ise, ve o alanda daha önceden hiç soya yetiştirilmemişse, ekimden önce soya tohumlarının bakteri ile aşılanması gerekmektedir. Ancak, şunu da belirtmek lazım ki, soyanın bakteri ile aşılanması, tane veriminde ekstra bir artış sağlamamaktadır.
Aşılamanın en büyük amacı, soyanın ihtiyaç duyduğu veya duyacağı azot elementinin hiçbir ekstra girdiye gerek olmadan, bedava olarak temin edilmesidir. Aşılama yapılmadan, ancak bitkinin ihtiyacı olan azotlu gübrelemenin dışarıdan uygulanması ile de, ideal tane verimi almak mümkündür. Ancak bu uygulama, ekstra bir girdiyle yapılacağından, üretim maliyetinde bir artışa neden olacaktır. Bu nedenle, eğer ihtiyaçlar bedava olarak temin ediliyorsa, neden aşılama yapılmasın?
Aşılama için, ekimden hemen önce, tohumlar bir beton zemin üzerine veya bir plastik veya metal fıçı içerisine konarak, bir miktar su çok ince şekilde püskürtülerek nemlendirilir (tohumlar ıslatılmamalıdır).
Her 100 kg tohum için, 1 litre su çok ince zerrecikler halinde püskürtülerek kullanılmalıdır. Nemlendirilen tohumlar, üzerine gerekli miktarda bakteri ilave edilerek iyice karıştırılır. Genellikle, 100 kg tohuma 200-300 gram bakteri yeterli olmaktadır. Aşılamada kullanılacak bakteriler toz halde veya sıvı halde olabilir. Bunlarda, bakteri yoğunluğu çok çok fazladır.
Bunların yanında, özellikle ülkemizde Toprak-Gübre Araştırma Enstitüsü (Ankara) tarafından üretilen ve dağıtımı yapılan soya bakterileri, pit kültürü (bir çeşit topraklı karışım) şeklindedir. Bu tip bakteri kullanılacak ise, 100 kg tohum için 1 kg bakteri kültürü kullanılmalıdır. Daha önce de değinildiği gibi, bu tip bakteri kültürü, Ankara’da bulunan Toprak-Gübre Araştırma Enstitüsünden veya bu konuda çalışan diğer kuruluşlardan temin edilebilir.
Aşılama yapılan tohumlar bekletilmeden hemen ekilmelidir. Ertesi güne bırakılmamalıdır. Aşılama yapıldıktan en geç 4 saat içerisinde, hazırlanan tohumlar ekilmelidir. Eğer, diğer güne kalacaksa, aynı şekilde tekrar aşılama yapmak gerekir.
Aşılamada kullanılacak bakteriler, kullanılacağı zamana kadar, güneş (ışık) görmeyen, gölge ve serin bir ortamda, +4 oC’de muhafaza edilmelidir. Bu amaçla, buzdolapları kullanılabilir (Buzdolaplarının sebze-meyve bölümü olan en alttaki kısımda sıcaklık + 4 oC dir). Aksi takdirde, bakteriler canlılığını kaybeder ve aşılamadan beklenen fayda gerçekleşemez. Burada dikkat edilmesi gereken bir konu da, bakteri aşılaması yapıldıktan sonra veya aynı anda hem bakteri aşılaması hem de fungisid (mantar öldürücü tohum ilacı) uygulaması yapılmamalıdır. Eğer, hem bakteri aşılaması hem de fungusid uygulaması yapılacak olursa, bakteriler bundan zarar görür ve yine aşılamadan beklenen yarar gerçekleşemez. Ayrıca, bakteri ile aşılanmış tohumlar, bakterilerin canlılıklarını koruyabilmesi için hiçbir surette kireç veya inorganik gübrelerle temas etmemelidir.
Diğer bir aşılama yöntemi ise, daha önce soya yetiştirilmiş bir tarlanın üstten 15-20 cm derinliğinden alınan toprağın, ilk defa soya yetiştirilecek tarla yüzeyine serpilerek direkt olarak toprağın aşılanmasıdır. Bunun yanında, soya geçmişi olan bir tarladan alınan toprağın, ekilecek olan soya tohumları ile karıştırılması da bir çeşit aşılama yerine geçecektir.
Ekim Zamanı: Soya, yazlık bir baklagil bitkisidir. Bu nedenle, ekimi bahar ayında yapılır. Normal olarak, iyi ve zamanında bir çimlenme ve çıkış için, toprak sıcaklığının 10-12 oC olması durumunda ekim yapılmalıdır. Bu zaman ise, eğer I. ürün (ana ürün) olarak ekilecekse, bölgelerimize göre değişmekle beraber, Nisan ayının son haftası ile Mayıs ayının ilk yarısı arasındaki dönemdir...
Çıkıştan 7-10 gün sonraki Soya fidecikleri
II. Ürün olarak ise, Trakya bölgesinde Haziran ayının ikinci yarısında, hatta güney illerimizde çok erkenci çeşitler Temmuz ayı içerisinde de ekilebilir. İkinci ürün olarak ekilecekse, ekimin zamanında yapılması gerekir. Eğer, ekimde herhangi bir gecikme olursa, olgunlaşma dönemi ve dolayısıyla hasat, yağışlı bir döneme denk gelebilir. Bu da, ürün kaybına neden olabilir.
Ekim işlemi, mümkün olduğunca yeterli toprak tavında yapılmalıdır. Çünkü, soya bitkisi, mısıra göre daha hassastır. Mısır tohumu, tane ağırlığının % 30’u kadar nemi bulunca çimlendiği halde, soya tohumu çimlenebilmesi için kendi ağırlığının % 50’si kadar nem’e ihtiyaç duymaktadır. Ekim derinliği olarak, toprak yapısına da bağlı olarak, 2.5-5.0 cm arası en uygun derinliktir. Daha derine ekimler, çıkışı yavaşlatacaktır. Toprak sıcaklığı henüz optimum dereceye ulaşmadan erken ekim yapılacaksa, biraz daha sığ ekim tercih edilebilir.
Sıra Arası Mesafesi: Soya, değişik sıra aralıkları kullanılarak ekilmektedir. Bazı ülkelerde ve aynı ülkelerin değişik bölgelerinde, 20-25 cm den başlayarak 100 cm’e kadar değişebilen sıra arası mesafeleri kullanılarak soya tarımı yapılmaktadır. Geniş sıra aralıkları kullanılarak ekim yapıldığı zaman, özellikle sıra arası 40-45 cm ve üzerinde, yabancı ot kontrolünün mekanik olarak yapılması daha kolay hale gelmektedir. Ancak, geniş sıra aralıklarında devamlı çıkış gösterecek olan yabancı otların aralıksız olarak mücadelesi ekstra bir maliyet getirecektir.
Dar sıra aralıklarında yapılan ekimler nedeniyle, soya bitkisi ile yabancı ot birbirleriyle rekabete giremeyeceğinden, yabancı otlar soya tarafından erken dönemde bastırılacak ve ekstra bir yabancı ot mücadelesi gerekmeyecektir. Yapılan hemen hemen tüm çalışmalarda, soya veriminin, dar sıra aralıklarında (25-40 cm) daha yüksek olduğu belirlenmiştir..
Sıra arası 70 cm olarak ekilmiş bir soya tarlası
Genelde dar sıraların kullanılması, tane verimi açısından tavsiye edilmektedir. Çünkü, dar sıra aralıklarında, sıra aralarının erken dönemde soya tarafından kapatılması nedeniyle, güneş ışığından daha fazla faydalanma söz konusudur. Bu durum, fotosentezi olumlu yönde etkileyerek, bitki tarafından oluşturulacak ve depolanacak kuru madde miktarını arttırarak tane verimini yükseltecektir. Yine dar sıralara yapılan ekimler sonucu, artan bitki boyu ile birlikte, toprak seviyesi ile alt bakla arasındaki mesafe de artacak ve hasat kayıpları en aza inecektir. Bu da, elde edilecek tane verimini olumlu etkileyecektir.
Elde bulunan alet ve makine imkanlarına göre, 60-70 cm sıra arası kullanılabileceği gibi, kısa-orta boylu çeşitler seçilerek, 25-40 cm sıra aralığı da kullanılarak yatma problemi önlenmiş veya azaltılmış olur. Trakya bölgesinde ayçiçeği ekimlerinde kullanılan pünömatik (havalı) mibzerler ve yine güney bölgelerimizde pamuk ve diğer ürünlerin ekiminde kullanılan mibzerler, soya ekimi için de rahatlıkla kullanılabilir. Bu makinelerde, sıra arasını 25-30 cm’e kadar indirmek de mümkündür..
Sıra üzeri mesafesi 5 cm olarak ekilmiş soyalar..
Gelişmekte olan soya fideleri
Tohumluk Miktarı: Dekara atılacak tohumluk miktarı, kullanılacak sıra aralığına ve seçilen çeşidin bin tane ağırlığına göre değişiklik gösterir. Eğer, 25-40 cm sıra aralığı kullanılacaksa, çeşidin bin tane ağırlığına göre, 6-12 kg tohumluk; eğer 60-70 cm sıra aralığı kullanılacaksa yine çeşidin bin tane ağırlığına bağlı olarak 3.5-6.0 kg tohumluk yeterli olacaktır. Sıra üzeri mesafesi, hem dar sıra hem de geniş sıra aralığı ekimlerinde 4-5 cm olmalıdır. Ancak, dar sıra aralığındaki ekimlerde, çeşitlere bağlı olarak, yatmayı önlemek veya en azından azaltmak amacıyla, sıra üzeri mesafesi bir miktar arttırılabilir..
Olgunlaşmış ve tohumluk olarak kullanılabilecek
soya taneleri
Diğer bir konu ise, kullanılacak tohumluğun hastalıksız ve yabancı otlardan temizlenmiş ve sertifikalı olmasına dikkat etmek gerekir. Ayrıca, tohum kabuğu çatlamış veya başka nedenlerle zarar görmüş tohumlar kullanılmamalıdır. Aksi takdirde, buralardan enfeksiyon kapması çok kolay olduğundan, tohumların çürümesi söz konusudur ve sonuçta çıkış problemleri yaşanabilir.
Sulama: Soya, yazlık bir bitki olduğundan, gelişmesini yaz döneminin sıcak zamanlarında da sürdürür. Bu nedenle, toprakta yeterli nem ister. Toprakta yeterli nem bulunması, soya bitkisinin gelişmesi ve optimum tane verimi için çok önemlidir. Gerekli olan bu nem, yağışlarla sağlanabildiği gibi, yağışların yetersiz olduğu durumlarda da, sulama ile sağlanmalıdır.
Soya bitkisi, fide döneminde, çiçeklenme öncesi dönemde (çiçeklenme başlamadan bir hafta öncesi ve tam çiçeklenme başlangıcı arasındaki dönem), bakla oluşum ve bakla dolum (tane dolum) dönemlerinde olmak üzere dört ayrı dönemde, su stresine hassastır. Bu dönemlerin herhangi birinde meydana gelebilecek bir su stresi (kuraklık), gelişmeyi ve verimi olumsuz yönde etkileyecektir. Eğer bu dönemlerde, yeterli yağış alınabiliyor ise, sulamaya gerek duyulmadan soya yetiştirilmesi mümkündür. Yağışlar yetersiz veya dağılımı düzensiz ise diğer bir ifadeyle, su ihtiyacının fazla olduğu dönemlerde yağış alınamıyorsa, mutlaka sulama suyu ile gerekli toprak neminin sağlanması gerekmektedir. Bunu şu şekilde de özet olarak ifade etmek mümkündür. “Soyayı, sulama yapmadan yetiştirebilirsiniz, ancak susuz olmaz”.
Sulamanın tava usulü yapılması tercih edilmelidir. Çünkü, bu tip sulamalarda tarla yüzeyi düzgün ve engebesiz olmakta ve biçer-döver ile hasat sırasında makine çok rahat çalışabilmekte ve sonuçta hasat kayıpları en aza inebilmektedir. Oluşturulacak tavalar, biçer-döverin tabla genişliği ile orantılı olmalıdır. Sulama suyunun debisine göre, tabla genişliğinin bir veya iki katı genişlikte tavalar meydana getirilebilir.
Sulama, tava usulü yapılabileceği gibi, yağmurlama şeklinde veya karık usulü (sıra aralarına su verilmesi) şeklinde de yapılabilir. Yine, tava usulünde olduğu gibi, yağmurlama yönteminde de tarla yüzeyi düzgün-engebesiz olduğu için, hasat sırasında biçer-döver çok rahat çalışabilecek ve hasat kayıpları en aza inecektir...
Soyada karık usulü sulama
İlk sulama, bitki boyu 8-10 cm’e ulaştığı zaman yapılmalıdır. İlk suyun geciktirilerek daha geç dönemde verilmesi, bitki boyunda bir kısalmaya neden olur. Bitki boyunun kısa kalması sonucu, bitki üzerinde oluşacak baklalar toprak seviyesine daha yakındır ve hasatta bu baklaların kaybı, diğer bir ifadeyle biçer-döver ile alınamama riski artar. Bu ise, birim alandan alınacak tane verimini azaltır.
İkinci sulama, çiçeklenme döneminde, çiçeklenme başlangıcından bir hafta önceki dönemle, % 50 çiçeklenmenin olduğu dönem arasında yapılmalıdır.
Üçüncü sulama ise, bakla oluşum dönemi ile baklaların şişmeye başladığı dönem arasında verilmelidir.
Eğer gerek duyulursa, üçüncü sulamadan sonra (yaklaşık 15 gün sonra), baklaların tam olarak doldurulmasına yardımcı olmak için bir sulama daha yapılabilir...
Soyada yağmurlama sulama
Sulama sayısının gereksiz yere arttırılması, bitkinin olum dönemine geç ulaşmasına neden olacaktır. Bu nedenle, aşırı sulamadan kaçınılmalıdır.
Bakım: Soya tarımında en önemli bakım işleri, yabancı otlarla, hastalık ve zararlılarla mücadeledir. Soya ekiminden önce, çıkış öncesi herbisitler (yabancı ot öldürücüler) kullanılabildiği gibi, çıkış sonrası yeşil aksama uygulanabilecek herbisitler de mevcuttur.
Ekim öncesi veya ekimden hemen sonra çıkış öncesi herbisitler uygulanmış olsa dahi, sulanan bir bitki olduğundan ileri dönemlerde yabancı ot çıkışı olacaktır. Daha önce de değinildiği gibi, eğer ekimler 25-40 cm sıra aralığında yapılmışsa, yabancı ot mücadelesi pek problem olmayacaktır. Çünkü, dar sıra aralıklarında soya bitkisi sıra aralarını daha erken dönemlerde kapatarak, sıra aralarından çıkabilecek yabancı otları bastıracaktır. Eğer, ekim 60-100 cm gibi geniş sıra aralıklarında yapılmış ise, sıra aralarını mekanik olarak işlemek kolay olduğundan, soya bitkileri fide döneminde iken ve henüz çok fazla boylanmadan bir-iki kez sıra aralarını çapalayarak yabancı otların gelişimi önlenmelidir. Sıra aralarının çapalanması, yabancı otları yok ettiği gibi, toprağı da havalandırarak soya gelişimini olumlu yönde etkiler.
Sıra aralarının traktörle çapalanması
Soyada, hem dar yapraklı hem de geniş yapraklı yabancı otları görmek mümkündür. Çapalamanın yapılamayacağı durumlarda, otların yoğunluğuna göre seçilecek bir herbisit ile ilaçlama yapılması gerekir. Bu amaçla, belirli sıralarda traktör için daha geniş aralar bırakılarak, ilaçlama işleri problemsiz olarak yapılabilir.
Ekim öncesi toprağa karıştırılarak kullanılan ilaçlara, tek yıllık dar yapraklı otlar ile küçük tohumlu bazı geniş yapraklı otlar için kullanılan Dinitroanilines grubundan “Treflan”, ve geniş yapraklı otlar için kullanılan İmidazolinones grubundan “Pursuit”, örnek olarak verilebilir. Treflan, ekimden hemen sonra henüz çıkışlar başlamadan da uygulanabilir. Pursuit, çıkış sonrası da kullanılabilir. Sulfonyl üreas grubundan, “Classic”, hem çıkış öncesi hem de çıkış sonrasında olmak üzere iki dönemde geniş yapraklı yabancı otlar için kullanılabilir. Aynı şekilde, Acetaniliades grubundan, “Dual” ve “Lasso”, hem çıkış öncesi hem de çıkış sonrasında dar yapraklı otlar için uygulanabilir. Geniş yapraklı otlar için, Linuron ekimden sonra çıkıştan hemen önce kullanılabilir. Yine, özellikle geniş yapraklı otların mücadelesinde etkili bir şekilde kullanılan Benzonthiadiazole grubundan “Basagran”, çıkış sonrasında yabancı otların yeşil aksamına uygulanabilir. Soyanın gelişme döneminde, ortaya çıkabilecek bazı dar yapraklı yabancı otların mücadelesinde, “Aramo 50”, dekara 100 g dozunda yabancı otların yeşil aksamına uygulanabilecek diğer bir herbisit olarak sayılabilir.
Çıkış sonrası yeşil aksama uygulanan yabancı ot ilaçlaması
Burada bahsedilen herbisitler, soya tarımında, değişik dönemlerde ve zamanlarda kullanılabilecek ilaçlara birkaç örnek teşkil etmektedir. İlaç isimleri, zaman zaman üretici firmalara ve kullanılan etkili maddelere göre bazı değişiklikler gösterebileceğinden veya piyasaya daha etkili yeni ilaçlar sürülebileceğinden, yukarıda örnek olarak verilen bazı ilaçları piyasada bulmak mümkün olmayabilir. Bu nedenle, herbisit kullanmadan veya satın almadan önce, piyasada araştırma yapmak veya ilgili kuruluşlara danışmak gerekir. Burada, şunu da unutmamak gerekir ki, özellikle bu tip herbisitlerin yanlış kullanılması, bitkilerde geri dönüşü imkansız bazı zararlar meydana getirebileceğinden, kullanırken çok dikkat edilmesi, zamanında ve tavsiye edilen uygun dozlarda ve aletlerle uygulanmasına özen gösterilmelidir.
Bakla dolum döneminde bir soya bitkisi
Hastalık ve zararlılar için, belirli aralıklarla tarla kontrol edilerek herhangi bir hastalık gelişimi ve zararlıların varlığı gözlenmelidir. Bitki özsuyunu emen yaprak bitleri gibi bazı böceklerin, virüs taşıyıcıları oldukları unutulmamalı ve görüldüklerinde veya görülmeden önce tedbir olarak bitkiler ilaçlanmalıdır. Diğer zararlılar ve ortaya çıkabilecek bazı hastalıklar için zamanında mücadele yapılmasına özen gösterilmelidir.
Zararlılar olarak, kırmızı örümcek, kokulu yeşil böcek, çekirge, yeşil kurt, ve özellikle Akdeniz ve Ege sahil bölgelerinde beyaz sinek, pamuk yaprak kurdu ve pamuk çizgili yaprak kurdu, soya bitkisine en fazla zarar veren böcekler olarak sayılabilir.
Önemli hastalıklar olarak ise, tohum, fide, kök, sap ve bakla çürüklükleri, antraknoz, yaprak yanıklıkları, tomurcuk yanıklığı, nematod ve virüs hastalıkları sayılabilir. Tarla içerisinde, virüs bulaşmış birkaç bitki görüldüğünde, taşınmayı önlemek için bu bitkiler hemen sökülerek tarladan uzaklaştırılmalı, ya derin gömülmeli ya da yakılarak imha edilmelidir.
Hasat: Soya bitkisi, çeşitlere ve bölgelere bağlı olarak ekimden itibaren yaklaşık 90 gün içerisinde olgunluğunu tamamlayarak hasada uygun hale gelmektedir. Bazı çeşitlerde, bu süre, 120-140 güne, hatta 150 güne kadar da uzayabilir.
Hasat zamanı gelmiş bir soya tarlası
Hasat zamanı gelmiş soya bitkisinde, yapraklar sararıp kurumaya ve dökülmeye başlar. Özellikle, alt kısımdaki baklalar içerisindeki taneler oldukça sertleşmiş olup dişle kırılması çok zordur. Bitki üzerindeki tüm baklalar renk değiştirmiştir. Çeşitlere bağlı olarak, bu baklalar gri, sarı veya kahverenginde olabilir. Hasat sırasında, bitki üzerinde hiç yeşil bakla kalmamalıdır. Bitki üzerinde kalacak yeşil baklalar, normal kurumuş ürünün nem oranını yükseltirler.
Hasat işlemi, normal biçerdöverlerle rahatlıkla yapılabilir. Ancak, makinenin hız, kesici tabla, batör, kontrabatör ve elek gibi bazı ayarlarının hasat işlemi öncesinden yapılması gerekir. Örneğin, tabla dönme hızının biçerdöverin hareket hızından % 25 daha fazla olmasına ve biçerdöverin hareket hızının sabit tutulmasına özen gösterilmelidir.
Soyanın biçer-döverle hasadı
Bitkide oluşan baklaların toprak seviyesinden olan yüksekliği göz önünde bulundurularak, hasatta kayıpları önlemek veya azaltmak için, kesici tabla toprak seviyesinden uygun bir yükseklikte olmalıdır. Tarlanın topografik şartlarına da bağlı olarak mümkün olduğunca alçaktan biçilmelidir.
Hasat zamanında, tane nemi % 13-16 arasında olmalıdır. Eğer hasat işlemi, % 12 den daha az nem durumunda yapılacak olursa taneye zarar verilebilir. Hasat sonrası kurutma yapılmayacaksa, hasat için en uygun nem oranı % 13-14 arasıdır. Ancak, biçerdöverin iyi ayarlanması ve hasat sonrası kurutma yapmak şartı ile, % 15-16 nem civarında da hiçbir problem yaşamadan hasat yapmak mümkündür.
Soya hasadı sonrası ürünün boşaltılması
Hasat zamanı gelmiş soya tarlasında hasat işlemi hemen vakit kaybetmeden başlatılmalıdır. Eğer, hasat zamanı geciktirilirse, baklalar çatlar ve tane kaybı olur, bu da verimi düşürür. Diğer yandan, hasat zamanında yapılamaz ise, yağışlı bir döneme rastlayabilir, bu da ürünün belki de tamamen tarlada kalmasına neden olabilir.
Ziraat Yüksek Mühendisi-Dr. Metin BABAOĞLU
E-Posta: metinbabaoglu@ttae.gov.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder