bahçe yapımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bahçe yapımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mart 2011 Pazartesi

GELECEĞİ İNŞA ETMEK

GELECEĞİ İNŞA ETMEK

 Sürdürülemeyen, yenilenemeyen bir kaynağı tükettikçe kendi kültürümüzü de tüketiyoruz aslında. Permakültür ile daha verimli bir gelecek yaratabilir, kültürümüzü doğanın uyumlu bir parçası olarak koruyabiliriz...

Permakültür tasarımının temel amacı; bitki, hayvan ve insanları üretim amaçlı bir araya getirerek, bakımı kolay, istikrarlı, kendi kendine yeten bir düzeni mümkün olan en küçük alanda oluşturmak.

Ekosistemler, onları etkileyen faktörler ve insanın bu yapılara olan olumsuz etkileri bugüne dek sayısız makaleye konu olmuştur. Çevre bilimleri bu kötü gidişatı gözlemlemek ve çözümler üretmek amacıyla büyük aşamalar kaydetmiştir. Bilim, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmayı öğütler. Çevreye salınan çeşitli formlardaki atıkları dönüştürmek ve zararsız hale getirmek için çok sayıda mühendislik çözümü de mevcuttur. Ancak herkes bilir ki asıl olan, sorunu yaratmamak, doğayla uyum içerisinde yaşayabilmektir. Günümüz ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yarattığımız tahribatlar bugün ne yazık ki endişe uyandırıcı boyutlara ulaştı.





YENİLENEBİLİRSE TÜKET
Bir kaynak kullanıldıkça azalmaktaysa bir gün elbet tükenecektir. Kaynak tüketmeye dayalı bir kültürün sürdürülebilmesi mümkün değildir. Bizden başka yaşam formlarının ahengini kavrayabilmek sorunları çözebileceği gibi mevcut ihtiyaçlarımızı da karşılayabilir. Bu amaçla 1900’lü yılların üçüncü çeyreğinde ortaya atılmış bir fikir bugünün yaşam felsefesini etkiliyor. Bu fikrin adıysa permakültür. Permakültür kelimesi İngilizcedeki ‘permanent’ (kalıcı) ve ‘agriculture’ (tarım) kelimelerinin birleşmesinden ortaya çıkıyor. Sürdürülebilir üretim ve tüketim döngüsünü işaret ediyor. Eğer bir kaynak tüketimimize rağmen yenilenebiliyorsa, o kaynağı tüketmeye devam edebiliriz.



KÜÇÜK ALANDA VERİMLİ DÜZEN
‘Permanent Agriculture’ kavramı ilk defa Hiram King’in 1911 yılında yazdığı bir kitapta yer alıyor. ‘Permakültür’ kelimesi ise 1970’lerde Avustralyalı Bill Mollison tarafından kullanılıyor ve onu bu akımın öncüsü yapıyor. Mollison da benzer sorunları dert edinerek uzun süren araştırmalarında doğayı, insanı ve modern yaşamı inceliyor. Öğrencisi David Holmgren’in de desteğiyle permakültür adını verdiği ağaçlar, çalılar, otlar, mantarlar ve kök bitkilerini içeren, çok yıllık türlerin baskın olduğu bir bitkilendirmeden oluşan sürdürülebilir tarımsal sistem geliştiriyor. Çalışmaları 1978 yılında yayınladığı ‘Permacultur One’ kitabında yer alıyor. Devam eden çalışmalarına insanın maddi beklentilerini de ekliyor. Tarımsal sistemini, hem modern yaşam ihtiyaçlarını karşılayabilecek, hem de bundan maddi kazanç elde edilebilecek şekilde güncelliyor. Permakültür’ün diğer bir tanımı da sürdürülebilir yerleşimler tasarlamaktır. Permakültür tasarımının temel amacı; bitki, hayvan ve insanları üretim amaçlı bir araya getirerek, bakımı kolay, istikrarlı, kendi kendine yeten bir düzeni mümkün olan en küçük alanda oluşturmaktır.
SOLUCAN DEYİP GEÇMEYİN
Bill Mollison’un yarattığı akım ile bugün çok sayıda sürdürülebilir tarım uygulaması mevcut. Yaşadığımız her yerde topraktan ve nimetlerinden faydalanabilmemize olanak sağlıyor. Bill Mollison ve David Holmgren aralık ayı içinde Permakültür kursu için Türkiye’deydi. Bu kurstan öğrendiklerimizle Permakültür kavramını basit bir örnekle somutlaştırabiliriz. Herkesin kendi bahçesinde yapabileceği bir uygulama örneği, ‘solucan kuleleri’... Solucan kulesi, hem toprağı iyileştirmek ve beslemek için, hem de mutfak artıklarını değerlendirerek toprağa geri döndürmek için kullanabileceğiniz oldukça verimli bir yöntem. Kuledeki solucanlar içeriye koyacağınız mutfak artı klarının üzerinde oluşan bakterilerle beslenerek, zengin gübrelerini bahçenizdeki toprağın doğrudan içine bırakacak ve bahçenizi besleyecektir. Solucan kulesi, hem yapımı hem de bakımı az emek gerektirmesiyle birlikte toprağınıza büyük faydalar sağlayan bir yöntemdir. İhtiyacımız olan malzemeler şunlar:



■ En az 200-250 milimetre çapında ve 1 metreden uzun bir adet PVC boru
■ Matkap ve serçe parmağınız kalınlığında bir uç
■ Sineklik ya da kulenizi sineklerden koruyabilecek bir kapak
■ Borunun geçme kısmını kesebileceğiniz bir testere
■ Yaklaşık bir kova kadar beklemiş gübre
■ Malç veya saman
■ Su
■ Ve en önemlisi, kırmızı toprak solucanı ya da kompost solucanları dediğimiz solucan türüne ihtiyacınız var. (İng. Red Wiggler, Lat. Eisenia foetida veya Eisenia andrei)
Boruyu hazırladıktan sonra delikler tamamen toprağın içinde kalacak şekilde gömün. Ardından beklemiş gübreyi koyup üstünü az bir miktar malç ya da samanla kaplayın. Bu kısımda gübrenin oturması için birkaç gün beklemeniz faydalı olacaktır. Ardından solucanlarınızı yerleştirebilirsiniz. Solucanları yerleştirdikten sonra borunun ağzı tamamen kaplanıp bir kısmı da dışarıya sarkacak şekilde sinekliği yerleştirin. Borunun geçme kısmını ters çevirerek üzerini kapattığınızda sineklik tamamen oturmuş olacak ve kuleniz sinek ve böceklerden korunacaktır. Bundan sonra yapmanız gereken tek şey solucanlarınızı birkaç günde bir mutfak artıklarınızla beslemek olacaktır. Günde yarım kilo artık için bir kilo solucan yeterlidir. Birkaç haftada bir sulamanızda da fayda var çünkü kulenin nemli kalması solucanlar için daha rahat bir ortam oluşmasını sağlar.

SİZ DE DENEYİN
Bu uygulama emeği fazla olmayan, basit bir uygulama olması açısından permakültür faaliyetleri içerisinde sıkça uygulanan bir örnektir. Sizler de yaşam alanlarınızda bu tip tarımsal tasarımlara imza atmak, hem ihtiyaçlarınızı karşılamak hem de doğanın bir parçası olarak kaliteli bir yaşama adım atmak isterseniz ülkemizde de olan sertifikalı permakültür tasarım kurslarına katılabilirsiniz. 

Kaynak

YAZI: ÇEVRE MÜHENDİSİ TUNÇSEL ÜLKÜ

EvBahçe Dergisi Ocak 2011 Sayısı

21 Ocak 2011 Cuma

Bahçe Toprağının Hazırlanması




Her bitki taksonunun toprak istekleri ayrı ayrıdır. Bir kısım bitkiler kumlu killi, bir kısmı killi kumlu, bir kısmı kireçli, bir kısmı humuslu, bir kısmı kısmen ondan kısmen bundan toprakları sevdiği gibi ; gene bir bölümü asit reaksion gösteren topraklan sevdiği halde, bir başka bölümü de alkali topraklan ister. Bir kısmı derin topraklardan hoşlanır, sığ topraklarda yetişemezken; bir bölümü de tam tersine sığ topraklarda yetişir. Keza bir bölümü nemli topraklan tercih ederken, bir kısmı da kuru toprak ister... Tabi biz ya orta bir yol bulmak, bunun için bahçemiz topraklarını düzenlemek ya da mevcut topraklarımızda ne yetişebiliyorsa o taksonların kültürünü yapmak zorunda kalırız. Ama gene de BAHÇE TOPRAĞI diye tanımlayabileceğimiz humus ve mineralce zengin bir toprak yaratmak zorundayız. 

Arsamız, eskiden beri bahçe ise ve üzerinde bir takım bitkiler yetişebiliyorsa toprağı genelde uygun bir topraktır. Üzerine molozlar, inşaat artıkları gibi toprağı bozan maddelerin atıldığı topraklar, iyileştirme isteyen topraklardır. Toprağın PH derecesinin 6-7 civarında bulunması lazımdır. Bunu saptamak için bahçenin çeşitli yerlerinden alınan örnekler paçal edilerek en yakın bir labaratuvara götürülüp analizleri yapılır.

Toprak örneği hazırlama:

Toprak örnekleri dizboyu çukurlar açılarak alınır. Her çukur aynı hacimde olmalıdır. Çukurlardan alınan örnekler bir naylon yaygı üzerine konup kürek ve çapa ile hem ufalanır hem de iyice karıştırılır. Karıştırılan bu paçal toprak örneği yuvarlak bir leğenin içine konup yayıldıktan sonra elle 4 eşit parçaya bölünür.

Bu parçalardan karşılıklı parça (1 ve 3 gibi) elle alınıp bir yere boşaltılır. Leğende kalan diğer yarısı atılıp seçilen örnekler tekrar leğene yayılıp gene 4 eşit parçaya bölünür. Aynı işlem birkaç defa tekrarlanarak numune 2-3 kg. kalıncaya kadar bu işleme devam edilir. Son kalan örnek artık bizim bahçe toprağımızı temsil edebilen bir örnektir. Bunu bir naylon torbaya doldurup ağzını sıkıca kapatırız. Başka bir torbaya daha koyup üzerine etiket yapıştırırız.

Etiket şöyledir:

ALINAN ÖRNEĞİN:Yeri: istanbul, Kadıköy, Pf:5, A: 12, P:5
Tarihi:21.5.1993
Alan:M. Ferruh ONUR
Ağırlığı:3kg.


Toprak genelde nemli olup terleme yapacağından etiketi okunmaz getireceği gözönünde tutularak etiketi mutlaka dış torbaya yapıştımalıyız. Analizler her ilde bulunan Köy Hizmetleri Labaratuvarlarında, Orman Bölge Müdürlüğü ve Üniversite Laboratuvarlarında yapılabileceği gibi özel laboratuvarlarda da yapılabilir.

Toprak analizlerinin alınan sonuçlarına göre:


a- Dışarıdan tarım toprağı getirilip serilir.
b- Gübre ile takviye edilir.


Her şeyden önce bahçe toprağının karıştırılıp altüst edilerek gevşetilmesi zorunludur. Toprağın karıştırılması işi 2 bel boyu derinliğe kadar olmalıdır. Buna KİRİZME denir. Kirizme derinliği 40-50 cm. kadardır, iki bel derinliğindeki kirizme şeritler halinde yayılır. Her bel hareketi ile çıkan, toprak parçasının nasıl kaldırılıp, yerine hangi bel toprağının konulacağı şekilde açıkça gösterilmiştir. Böylece toprak hem alt - üst olacak. hem karışacak hem de gevşetilecektir.

Stabl topraklar zamanla sıkışmış olacağından burada bir takım kapiler (kılcal) borular oluşur. Bu kılcal borular toprağın suyunu yüzeye çıkartarak kuraklığa neden olurlar. Krizme ile bu borular da kırılmış olur. Krizine en iyi işlemse de biraz masraflı ve külfetlidir. Aynı işlem pulluklarla, traktörlerle de yapılabilir.

Gübreleme: Gübreler, doğal ve yapay olmak üzere iki türlüdür.
Gübrelerde başlıca 3 ana madde bulunur. Bunların her birinin ayrı birer işlevi, etkinlikleri vardır.


Azot: Bitkilerde sürgün ve yaprakların gelişmesini sağlar. Bilinen deyimiyle DAL verir.

Fosfor: Çiçek tomurcuğu ile renk oluşumunu bol çiçeklenme ile çiçeklenme süresinin uzunluğunu, kök gelişimini sağlar, BAL verir.

Potasyum: Besin maddelerinin oluşumuna, bitkilerin üremelerine yardımcı olur. Gene bilinen deyimiyle DÖL verir.

Ayrıca kireç toprağın reaksiyonunda bir denge unsuru olduğundan bunu da 4. bir eleman olarak katabiliriz.


Gübreler 5 kategoride toplanır: 


1- Hayvansal Gübreler: Yanmış çiftlik gübresi, kus gübresi, koyun gübresi, at gübresi

2- Şerbetler: Hayvansal gübrelerin sularda çeşidi şekillerde erimiş türleridir, (idrar da
bu kategoride sayılır.)

3- Kompostlar 

4- Yapay Gübreler: Kimyasal yolla elde edilmiş gübrelerdir. (N+P+K) kompoze
gübreler.

5- Çiçek yapraklarına verilen gübreler.




Hayvansal Gübreler (Doğal Gübreler): 

Doğal yani hayvansal artıklardan elde edilen gübrelerin en iyisi yanmış çiftlik gübresidir. Buna ahır gübresi de diyebiliriz, iyi çürümüş ahır gübresi, %3,5 fosfor asidi, %0.5 potasyum klorür, %50 azot ve %70 kireçten oluşur.

Bu oranlarda, azot çok değişiklik gösterir. Azotun miktarı gübrenin iyi hazırlanmış olmasıyla arttığı gibi, iyi hazırlanmamış olmasıyla da yarı yarıya azalabilir. Gübre toprağı ısıtır, su alma kapasitesini arttırır, oksijen sirkülasyonunu temin eder, Ayrıca topraktaki diğer besi maddelerinin ayrışmasını hızlandırır. İşte bu sebeplerden gübre, toprağın üst kısmına yayılmalıdır. 1 metrekareye 2kg. doğal gübre genel olarak yeterli sayılır.

Şerbetler
Hayvanların idrarı ile karışmış pislik parçalarından ibarettir. Şerbet, özellikle azotça çok zengindir. Zira idrarda ürat tuzları bulunmaktadır. Şerbetin doğrudan doğruya kullanılması bitkiye zarar vereceğinden bunları fosforlu gübrelerle karıştırmalıdır.

Kompostlar
Hayvanların yem altıkları ile karışmış dışkılarının ayrışması ile olur. Sözü edilen hayvansal malzeme l-l.20 m. yüksekliği geçmeyecek şekilde yığılır. Aralarına CaCO3 ilave edilip üzerine şerbet dökülür. Bu yığın yılda birkaç kez karıştırılarak hem homojenize edilir hem de ayrışım çabuklaştırılır. Kompost için hazırlanan bu yığınlar endrek ışık almalıdır Kompost 1-2 yılda oluşur. Tamamen olmadan kullanmak sakıncalıdır. Kompostlar daha çok çim sahaları ile meyve ağaçları için iyidir.


Yapay Gübreler 
Birkaç gruba ayrılırlar


a) Azotlu Gübreler: Amonyum silikat (%20) Amonyum clorit (%24 N) Kalsium güherçilesi (%15.5N+%55 kireç) Azotlu gübreler suda çabuk eridiğinden etkilen de hızlı olur.

b) Fosforlu Gübreler Toprağa iyi nüfuz ederek toprakta sabit kalır. Fosfat halindaki
bu gübrelerin sonbahar, tas aylarında toprağa verilmesi gerekir.

Süper fosfat (%20P)
Triple süper fosfat (%45P)

Süper fosfat toprak reaksiyonunu asitleştirdiğinden fazla kireçli toprakların düzeltilmesinde, iyileştirilmesinde (nötralize edilmesinde) yararlı olur. Tripl süperfosfat ise normalin 2.5 katı daha yoğundur.

c) Potasyumlu Gübreler: 

Potasyum tozu (%40K)
Potasyum sülfat (%50K)
Potasyum klorür (%60K)
Potasyum ve Magnezyum sülfat (%26K+%8Mg)

Potaslı gübreler suda erir, bu sebepten de bitkilerce kolaylıkla emilir. Genç fidanlarla, iğne yapraklılar (ibreliler) klora duyarlı olduklarından Potasyum klorürlü gübreler kullanılmamalıdır. En iyisi Potasyum sülfatlardır.

En mükemmel yapay gübreler KOMPOZE GÜBRELER'dir. Bu gübreler çeşitli firmaların piyasada satılan bileşikleri olup bunları prospektüslerine göre kullanmalıdır. Kompoze gübrelerin hepsi yapay olmayıp özellikle son zamanlarda ÇEVRE KiRLiLiĞi yapmayan doğal gübrelerden kompoze gübreler de hazırlanmış ve piyasada bol miktarda bulunmaktadır, örneğin; Ascophyllum nodosum isimli bir deniz yosunundan elde edilen gübre, çeşitli büyüme düzenleyiciler, mikro ve makro elementler, vitaminler, proteinler içerir. (Piyasada Maxicrop isimli müstahzar damlama-sulama sisteminde, her sulamada 1 ton suya 50-100 gr. katılarak kullanılan bir preparattır.)

d) Kireçli gübreler: kalsium karbonat (%90-95Ca), sönmemiş kireç (%85Ca.), sönmüş kireç ve marn'dan ibaretttir. Ca O ağır topraklar için, CaCO3 ile mam ise hafif topraklar için iyidir.

Kireç toprakta:

1- Asitlerin etkisini azaltır (PHını düzenler).
2- Toprağın kabuk tutmasını engeller.
3- Toprağa kırıntılı bir bünye kazandırır.
4- Mikroorganizmanın etkisini kolaylaştırıp çabuklaştırır.


Buraya kadar BAHÇEMİZİN tamamı için toprağın hazırlanması işlemlerini anlattık. Bazen de bahçemizin sadece belli bir yerine fidan dikmek ya da sadece belli bir yerini ıslah etmek gerektiğinde ne yapacağımıza kısaca bir gözatalım. Şüphesiz böyle bir durumda tüm bahçeyi ıslah etmek (iyileştirmek) gibi bir külfete gerek kalmaz. Bu takdirde bahçenin sadece o kısmında ve daha basit bir uygulama yapabileceğimizi izaha gerek duymuyoruz. Ancak tek tek ağaçlar dikmemiz gerekiyorsa, sadece fidan ya da ağaç dikilecek yerlere ağacın kökünü kapsayacak kadar derinlik ve genişlikte dikim çukurları açmak ve ancak o çukurlarda toprağın iyileştirmesini yapmak yeterli olacaktır. 

Hatırda tutulması gereken diğer bir önemli konu da; toprak, krizine yapıldıktan ya da sürüldükten ve gübrelendikten sonra mutlaka çapalanarak hem tezeklerin ufalanması hem de karıştırılması sağlanmalıdır.

16 Aralık 2010 Perşembe

Bahçe, Peyzaj Nedir?

Bahçe, Peyzaj Nedir?

BAHÇE NEDİR?

Çeşitli ağaç, ağaççık, yıllık, çok yıllık bitkilerin toplu olarak bulunduğu alanlara PARK, daha uygun bir deyişle BOTANiK PARKI diyoruz. Botanik parkının ormandan farkı var mıdır? Vardır elbette. Ormanın ürünlerinden (kereste, yakacak, meyve, yan ürünler, v.s.) yararlanırız. Oysa Botanik Parkı, sadece dinlenme, göz zevki gibi ideal yararlara ve amaçlara dönük ve ormana göre daha küçük bir alan kaplayan bir bitki topluluğudur. Bu alan belli bir mimari stiline göre düzenlenebileceği gibi, kendi zevkimize ve yörenin özelliklerine göre gelişi güzel de düzenlenebilir.

Bir botanik parkında, yerli (endemik), yabancı (egzotik) ağaçlar, ağaççıklar, çalılar, çiçekler, sarnıcı, örtücü bitkiler, çimler çimenler, havuzlar, göletler, yollar, alleler, pergolalar, korbeyler, platbantlar, kameriyeler, oturma, dinlenme mahalleri v.b. bulunur. Parklar kamunun yararlandığı, moral ve sağlık kaynağı ortak mahallerdir.

Eskiler bağ-bahçe deyimini çok kullanırlardı. Günümüzde de bu deyimleri tekrarlar dururuz. Bağ; bildiğimiz üzüm kütüklerinin bulunduğu bir tarım alanını ifade eder. Dilimize Farsça'dan gelmiş olup tarla, ekili yer, yemiş veren ağaçların yetiştirildiği arazi parçası anlamına gelir. Sonra sonra özellikle üzüm bağı dar anlamına itelenmiştir. BAĞÇE ise küçük bağ anlamındadır. Zamanla galatlaşarak BAHÇE olmuştur. Etimolojik anlamı "küçük bağ" ise de zamanımızda bir evin, bir okulun, bir kışlanın, bir sitenin, bir caminin, bir kilisenin v.b. binadan arta kalan kısmı olarak düşünülür. Bu kısım ağaçlıklı olabileceği gibi, çiçeklik, sebzelik, meyvelik, hatta boş olabilir.

İnsanlar 5-6 bin yıl öncesinden başlamak üzere bu bahçeleri düzenli hale getirme çabasını sürdürmüşlerdir. M.Ö. 4000 Mısır, sonra İranlılar. Yunanlılar, Romalılar, Abbasiler ... kendilerine özgü bir mimari anlayışla Bahçe Düzenlemeleri yapmışlardır. Rönesansla birlikte bahçe düzenlemeleri de atılım yapmış, Fransız, Alman, ingiliz stilleri ortaya çıkmış; diğer yandan kendine özgü figürlerle Uzak Doğu (Çin, Japon, Kore) stilleri gelişmiş (Bu stillerde doğa örnek alınır.)

Bu suretle bahçe düzenleme işi zamanla bir sanat, bir güzel sanat haline gelmiştir. Bahçe düzenlemesini planlayanlara BAHÇE MiMARi denilmiş. Zamanla bu elemanları yetiştiren okullar, fakülteler, akademiler açılmıştır.

PEYZAJ nedir?

Peyzaj bahçe düzenlemesinden farklı bir kavram mıdır? Yukarıda bahçe düzenleme işlemlerinin bir sanat dalı haline gelip disipline edildiğinde değinmiştik. Bahçe düzenlemesi bilimsel ve sanatsal olarak ele alınınca diğer branşlarda olduğu gibi genişlemeye, gelişmeye başlamıştır.

Mekan düzenlemesinin:


a- iç mekan düzenlemesi (Mimari)
b- Dış mekan düzenlemesi (Çevre)



şeklinde iki grupta ele alındığını biliyoruz.
Mimar bir binanın iç tasarımını yapar, projelendirir. Bir de binanın dışında kalan, bahçeler, yollar, duvarlar, havuzlar, setler, tesisler vb. vardır. Bunlar dış mekanlardır. Tasarımı için yapı bilgisi, estetik, statik, hidroloji, çizim tekniği, dendroloji gibi bir takım disipline edilmiş bilgilerin tasarımcıda toplanmış olması gerekir. işte bu ve benzeri bilgilerle donatılmış elemanların yaptığı dış mekan projelerine PEYZAJ diyoruz. (Aslında peyzaj sözcüğü manzara ya da daha doğrusu kır manzarası, kır resmi anlamında, Fransızca'dan alınan resim ve fotoğraf sanatına ait bir terimdir.) Uygulama alanı zamanla genişleyerek, bir bahçeden çok büyük, birçok bahçeleri, yerleşim alanlarını, korulukları, kırsal alanları içine alacak kadar büyük doğa parçalarının düzenlenmesinden, kent planlama branşına kadar dayanmıştır.

Özetlersek, dış mekan düzenlemesi geniş ve kapsamlı anlamda peyzaj bölümünü oluşturur. Peyzaj işini meslek edinenlere "peyzajist", "peyzajcı; Peyzaj işinin tasarımını, projelendirmesini yapan akademisyen elemanlara da "peyzaj mimarı" denilmektedir.

Bir peyzaj mimarının böyle bir proje yapabilmesi için, mimari bilgisinin dışında yukarıda da değindiğimiz gibi toprak, ekoloji, botanik, sistematik, tanı, sulama, hidroloji, dendroloji (Ağaç Bilgisi) gibi bilgilerle de donatılmış olması gereklidir. Bu bakımdan herhangi bir mimar peyzajcı olamayacağı gibi, her hangi bir orman mühendisi, ziraat mühendisi ya da botanikçi de peyzajcı olamaz Bunu özellikle vurgulamamızın nedeni, bugün pek çok kişinin peyzaj mimarı olarak ortaya çıkmasından duyulan rahatsızlıktır.

Üniversitelerimizde artık ülke ihtiyaçlarına yetecek kadar Peyzaj Mimarı yetiştirilmektedir, ister bahçe düzenleme olsun, ister çevre düzenleme olsun bunları mutlaka uzmanına yaptırmalıyız. Düşünün ki bugün yapılan ve uygulamaya başlanan projede 5-10-20 sene sonrasının durumları dikkate alınmaktadır. Konudan habersiz bazı ihtiyaç sahipleri, bahçesinin yıllar sonra kavuşacağı şekli, kompozisyonu hemen istemektedir. Bu mümkün değildir. Projede yer alan bir çam ağacı ancak 10-15 yıl sonra projede gösterilen bir mekanı kaplayabilecektir. Oysa bugün 4-5 yaşında ve boyu 1 m.den küçüktür. Onun yanında yer alan bir başka ağaç da belki 5 yıl sonra istenilen düzeye erişecektir.

Peyzaj Mimarı bunların ileriki yıllarda ne kadar boylanacağını, tepe tacı ile ne kadar mekan kaplayacağını, ne form alacağını; bu ağaç ve ağaççıkların, çalıların vs. birbiri ile nasıl uyum sağlayacağını bugünden görür ve projelendirir. Peyzaj Mimarlarına güvenmek ve beklemek zorundayız. Aksi halde bugünden zorlama ile ortaya çıkarılmaya çalışılan tablo şimdilik bizi tatmin etse de yarınlarda çok pişman olacağımız uyumsuz bir gelişme göstereceğinden hiç şüphemiz olmamalıdır.

Peki, bütün bu işleri, işlemleri ehline yapılamasının zorunluluğu karşısında biz kendi olanaklarımızla hiçbir şey yapamayacak mıyız? Örneğin kendi okulumuzun bahçesinin küçük bir bölümüne ağaçlar dikip, çiçekler ekemeyecek miyiz? Ya da evimizin örneğin 300-500 metrekarelik bir bahçe kısmında kendimiz hiçbir düzenleme yapamayacak mıyız?

Bu yazıların amacı zaten budur. Böyle küçük bir mekanda kendi kendimize neler yapabiliriz, nasıl yapabiliriz? Bunlara yanıt bulmaya çalışacağız Daha büyük mekanlarda da (Doktor gelinceye kadar ilk müdahale gibi) biz de bir takım işlemleri belki yapabiliriz. Ama çok dikkatli olmak zorunda olduğumuzu da unutmayarak. Zira bu yaptıklarımız bir süre sonra yanlış uygulandığı için ortadan kalkabilir.

Örneğin çirkin görünümlü bir alanı örtmek için ne yapacağımızı düşünürken, hiç aklımızda olmadığı ya da beklemediğimiz halde bir yerlerden dikilmek üzere fidanlar veya ağaççıklar geldi ve bunların hemen dikilme zorunluluğu doğdu, işte bu halde bekletmeden ve anlatmaya çalışacağımız bilgiler ve tekniklerle hemen uygun yerlere dikime geçebiliriz. Proje müellifi, sonra ya bunları dikkate alarak projesini düzenler (Röleve yaparak) ya da çok yanılma varsa yerlerini değiştirir.

http://www.agaclar.net/

BiR BAHÇE PROJESi YAPARKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?



BiR BAHÇE PROJESi YAPARKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

Bahçe projesine başlamadan önce, tasarımcının önceden saptaması gerekenler:

* 1- Bahçe sahibinin istekleri
* 2- Hangi amaç için hazırlandığı
* 3- Maddi olanaklar
* 4- Bahçe yapılacak arazinin civarındaki zeminin toprak yapısı, bitki materyali ve
bu bitki materyali ile yapılacak olan kompozisyon.
* 5. Klimatolojik koşullar (meteoroloji bültenlerinden)
* 6- Yol, su, elektrik ve yerleşim durumu
* 7- Bahçe içinde ya da kenarındaki bina ve binaların konumları. Giriş, oturma, yatak,
misafir odası, salon, teras, WC yerleri
* 8- En önemlisi de yukarıda belirttiğimiz röleve planının hazırlanmış olması


Bütün bu bilgi ve doneler toplandıktan, derlendikten sonra proje tasarımına gerçilebilir.

Projelendirilecek saha ister park yapılacak kadar büyük, isterse bahçe yapılacak kadar küçük olsun, başlıca iki bölümden oluşur


1- Bahçenin inşaat alanı: yollar, oturma üniteleri, spor ve oyun alanları, kameriyeler, örtülü aller, pergolar, duvarlar, havuzlar, taş üniteleri vs.

2- Yeşil alanlar: Ağaç, ağaççık gruplan, parterler, korbeyler, çitler, çim alanları gibi toprağın işlenmesi, iyileştirilmesi (gübreleme, sulama), toprağın devamlı bakımını gerektirecek mahaller.


Bütün bu hazırlık çalışmaları bittikten sonra daha evvel yapmış olduğumuz röleve planı ozalit kopyası üzerinde çizime başlayabiliriz. Bu çizimin yumuşak, silinebilir kursun kalemle eskiz olarak hazırlamakta olduğumuzu unutmayalım. Bahçemizde mutlaka bir ev, bir okul, bir kışla, bir köşk, vs. bina vardır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi önce bu bina ya da binaların piyeslerini plan üzerinde belirtiriz. Bunların; giriş (hol), oturma odası, yatak odaları, misafir odası-salon, mutfak, banyo, WC, balkon, teras ile eklentileri (garaj, müştemilat, kömürlük gibi) den ibarettir. Bahçenin düzenlenmesi ve tasarımında bu piyeslere göre kompozisyonlar üretilebilir. Bilindiği gibi ev ve bahçe bir bütün olarak YAŞAM MEKANInı oluştururlar.

Ev-bahçe kompozisyonunda 4 ana unsur dikkate alınarak buna göre 4 ayrı bölüm düşünülmelidir:



1- Giriş : Kapı, ön bahçe, giriş yollan, varsa öndeki teras, balkon ile antre.

2- Genel Yaşam : Oturma odası, yemek odası, salon, bahçenin en büyük bölümü, su ve taş üniteleri.

3- Özel Yaşam : Yatak odaları, banyo, WC , dinlenme teraslan ile bunların baktığı bahçe kısmı.

4- Çalışma ve Uğraş : Mutfak, çalışma odası, çocuk bahçesi, çamaşır asma mahalleri, vs.


Giriş, cadde ve sokaktan girilen bahçe kapısı ile evin antresine bakan ön bahçe bölümüdür. Bahçe kapısı genelde gabari normunun (1.50x2.50) içinde kalacak şekilde pergola ile örtülebilir. Pergolanın iki yanından sarıkçı bitkilerle güzel bir kompozisyon yapılır.

Bu sarılıcılar kımızı tonlarında boru gibi çiçek açan acem borusu (Capsis radicans), çok güzel kokan hanımeli (Lonicera peiclymenunL L.etrusca, L.tataricum); yurdumuzun güney bölgelerinde mor ve kalıcı çiçekler açıp çok seri büyüyen gelin duvağı (Bougain villea glabra), mor salkım (Wisteria polystachia), sarmaşık gülü (Rosa wichuriana) gibi türler olabilir.

Bunların seçiminde arkadaki binanın rengi ile uyum sağlayacak ve birbiri ile kontras yaratacak olması gibi hususlar dikkate alınmalıdır Marmara bölgesi için en iyisi; bir taraftan acem borusu, öbür yandan mor salkımla pergolanın sardırılmasıdır.

Kapı ile ev arasında 2 m. genişliğinde bir yol, yolun iki tarafına şimşir (Buxus sempervirens), kurtbağı (Ligustrum spp) gibi makasla form verilebilen bitkilerle bordur yapılır. Yol; derzli kaplama taş ya da cüruf dökülüp silindirlenmiş ya da delikli yapay taşlardan inşa edilmelidir.

Bahçenin hiçbir bölümünde beton, asfalt, vb. malzeme kullanılmamalıdır. Hatta imkan nisbetinde beton duvarlardan bile uzak durmalı, böylece toprağın her noktada hava ile teması azaltılmamak, dolayısıyla köklerin rahatlaması sağlanmalıdır.

Ön bahçede daha çok herdem yeşil ağaçlar tercih edilmelidir. Arka planda kalacak yapının keskin hatalarını kapatacak şekilde ve türde ağaç ve çalılar seçilir. Ağaçların örneğin 10-20 sene sonra binanın önünü kapayabileceği gözönüne alınarak buna göre bir seçim yapılır.

Form seçiminde binanın yükseldiği dikkate alınır. Yüksek binaların önüne sütun formlu (fastigiata) ağaç türleri getirilmelidir- ön bahçede Albizzia julibrissima (Gülibrişim), Magnolia obavata (Beyaz çiçekli manolya), Magnolia soulengeana (yaprak döken manolya), Acacia dealbata (Mimoza, gümüşi akasya); Betula alba (Huş); güney bölgelerimizde, Accacia cyonophylla (Kıbrıs akasyası), gibi ağaç ve ağacçıklar önerilir. Çalı formunda ve bodur bitkiler olarak da; Evonymus japonica (iğ ağacı), Crataegus pyracantha Lalandei (sarı meyveli ateş dikeni), Crataegus pyracafltha Yunnanense (Kırmızı meyveli ateş dikeni), Viburaum tinus (herdem yeşil kartopu) gibi bitkiler kullanılmalıdır

Arka bahçe, bahçe ünitelerinin en büyük, en görkemli ve asıl bölümüdür. Evin salon ve oturma odasının görüş alanı içinde olup, göz zevkine, dinlenme gereksinimine en çok muhatap olması yönünden bu bölüme aynı bir önem verilmelidir. Oturulan odadan ya da eğer varsa arka balkon veya terastan seyredilmeye değer değişik ve orjinal objeler kullanılmalıdır.

Ağaçlara, çiçeklere bakınca insanın bir yağlıboya resim seyrediyormuscasına estetik duygu ve heyecanlara kapılmasını sağlayacak kompozisyonlar yaratılmalıdır. Bunlar) figür, renk itibariyle hem uyum içinde olmalı, hem de yıllarca bakıldığı halde monotonluk duygusu vermeyecek mükemmeliyette olmalıdır. Değişik mevsimlerde, değişik renkte çiçek açan bitki materyalleri dikilmelidir. Havuz ya da benzen su tesisleri geometrik şekilden çok naturel havası veren informal olmalıdır, içinde balıklar, fıskiyeler, şadırvanlar, yardımcı havuzlar, dallan soya değen bir salkım söğüt (Salix babylonica) ya da içinde nilüferler v.s. havuzun daha değişik ve daha güzel görünümünü sağlar. Bir pingpong topunu devamlı yukarı fırlatan ve bunu dışarı atmak istercesine fışkıran bir fıskiye insanı devamlı oyaladığı gibi, denizde balık tutmak kadar, teşbih çekmek kadar da dinlendirir.

Havuzun naturel taşlarla (traverten gün) kaplanması, çevresinin kayrak taşlarıyla döşenmesi, içinde ördekler, kuğular yüzüyor olması havuza pastoral bir hava verir. Ya da havuz çevresinde Agav, zakkum (Nerium oleader) gibi subtropikal bitkiler insana sıcak ülkeleri, sıcak yaz günlerini anımsatacağı için hoş bir duygu uyandırır.

Arka bahçenin gerisinde binalar varsa, ön bahçede olduğu gibi burada da yüksek boy yapan piramit ve yassı formlu ağaçlarla bu binaların görüntüsü kısmen kapatılarak güzelleştirilebilir. Bu ağaçlar. servi (Cupressus sempervirens var. pyramidaalis), Mavi Arizona Servisi Cupressus arizona var. Glauca) At kestanesi (Aesculus hypocastanum), çabuk büyüyen fıstık çamı (Pinus pinea). Manolya (Magnolia grandiflora) v.b. taksonlar olabilir. Kullanılan canlı, cansız materyaller birbirini örtmeyecek şekilde ve oturduğumuz yerden rahatlıkla görülebilecek gibi tertiplenmelidir. Oturma yerleri, kameriye, taş bahçesi (Roc garden) vb. objeler de bu zonda düşünülebilir. Kısacası bu bahçe bolümü PEYZAJın rükünü oluşturur.

Özel yaşamla ilgili ön bahçeye yatak odaları, banyo, WC. gibi piyesler baktığından, bu bahçe zonu en önemsiz bir bölüm olarak kabul edilir. Burada güneşi siperleyen, rüzgarı kesen, gölge yapan, yaz sıcağında altında uyunabilecek, yemek yenilebilecek türden boylu ve sağlam gövdeli ağaçlar seçmeliyiz, ön bahçeye küçük, minyatür bir havuz, pergola da düşünülebilir. Özellikle izmir ve daha güneydeki bölgelerde Yalancı Karabiber ağacı (Schinus molle). Hurma (Phoneix canariensis), İzmir Akasyası (Accacia rexinoides), Glavillea robusta... çok güzel görünüm verirler.

Bahçenin diğer önemli bir bölümü de gene arka bölümdeki küçük bahçe kısmıdır. Burası mutfak, garaj gibi hizmet piyeslerine açılır. Bu ünitede, çocuklar için oyun alanları, kümes, çamaşır kurutma mahalleri, v.b. toplanır. Burasının büyük arka bahçe ile yeşil ve canlı duvarlarla ayrılması iyi olur. Bu duvar için örneğin Pittosporum tobira, taflan (Evonymus japonica), porsuk (Taxus baccata), mazı (Thuja orientalis) v.b. dikilebileceği gibi; 1.5 m. yüksekliğindeki bir tel çit çekilip bu çitin iki tarafına sarılıcı bitkilerle örtü temini bir alternatif olarak düşünülebilinir. Bu sarılıcılar: sarmaşık (Hedera helix) Amerikan sarmaşığı (Ampelopsis quinqilolia), çoban değneği (Polygonum baldschunicum); yurdumuzun Doğu Karadeniz yörelerinde Hedera colchica, Ege ve Akdeniz yörelerinde Aplenia v.b. olabilir.

Buraya kadar bir bahçeli ev örnek alınarak bazı bilgiler genel hatları ile verilmeye çalışılmıştır. (Kaynak Peyzaj Mimarlığı. Dr. Aslı KORKUT) Bu bahçe bir okula, bir kışlaya, bir hastaneye, bir siteye, bir tatil köyüne v.b. ait ise, buradan örnek alınarak yeni yeni uygulamalar ve projeler üretilebilir, önce bahçemizin neresine, neler yapılabileceği; binaların konumu ve stili, bahçenin geometrik şekli, topografik yapısı, jeolojik, klimatolojik özellikleri ile en önemli olarak da peyzaj ve bahçe düzenleme ile ilgili aşağıda sıralanan bazı önemli ilkeleri dikkate almak suretiyle TASARIM ya da AVAN PROJE hazırlanabilir (sadece peyzaj mimarlarınca).

Peyzaj ve bahçe düzenlemenin önemli ilkeleri:


1- Sitüasyon: Çevreye uyumlu olmak. Seçilecek bitki materyali ile diğer objeler
çevresiyle uyumlu olmalıdır. Örneğin Doğu Karadeniz Bölgesi'nin mikroklimatik
özelliklerinde yetişen KOLŞİK ZON bitkilerini akdenizin yazın kurak ve sıcak özellikler
taşıyan ortamında yetiştiremeyiz.

2- Proporsion: Kullanılan peyzaj malzemelerinin kendi aralarında uyumlu ve orantılı
olması. Agaçlık-çiçeklik-çimenlik alanlar hem belli bir oranda olmak, hem de renk, boy,
form, gibi birbirine uyumlu olmalıdır. Genelde bahçenin 3/5lik büyük bir bölümü ÇİM sahası
olmalıdır. Kalan 2/51ik bölümü ise ağaçlık, çiçeklik, yollar, tesisler gibi diğer ünitelerden
oluşmalıdır. Zira geniş, yeşil bir alan insana rahatlık, sükunet ve ferahlık duygulan verir.

3- Balans (denge): Bahçenin sanal bir ekseni olduğu düşünülürse, bu eksenin iki
tarafında bir denge olmalıdır. Bu denge daha çok formal ya da simetrik olabileceği gibi
informal ve asimetrik de olabilir. Denge çok ince bir sanatsal uygulama olup her
dizayncının buna cesaret etmesi biraz zordur. (Bunu halı desenlerine benzetebiliriz.)

4- ifade gücü: Her materyal bir kavramı ifade eder, simge oluşturur. Örneğin demir
kuvveti, taş sürekliliği ve dayanıklılığı, ahşap ise narinliği, hafifliği simgeler. Neyi ifade
etmek istiyorsak bu malzemeleri ona uygun olarak seçmeliyiz.

5- Renk ve renklerin armonizasyonu: Renkler hem gruplar halinde uyumlu, hem de bir
arada bir armoni teşkil edecek şekilde kullanılmalıdır.

Vurgu: Monotonluğu, (tekdüzeliği) gidermek ve dikkatleri bir noktaya çekmek için
heykel, su küpü, vazo, havuz, geçmişi çağrıştıran bir at arabası parçası gibi objeler kullanılmalıdır.

7- Ritim (tekrar): Objeler çeşitli aralıklarla tekrar edilir.

8-Kompozisyon: Bahçe elemanlarının teknik ve sanatsal öğelerini bir araya getirip bunlara duygu, yaratma gücü ve düşüncelerini de katarak bir eser meydana getirmektir.


Yukarıda sayılan ilkelere örnek olarak; büyük ve gösterişli bir meşe ağacını ele alalım. Bu ulu ağaç ister soliter, isterse gruplar halinde olsun kısın bile güzel göründüğü halde, sıralar halinde dikilmiş kavak ağaçlan (Populus pyramidalis) insana sıkıcı ve bıktırıcı bir görünüm verir. Saf bir çam meşceresini gözümüzün önüne getirelim. Bir de aynı çam mesceresinin ladinle, ardıçla karışık olduğunu düşünelim. Hangisi insana sıkıntı, hangisi ferahlık duygusu verir?.. Seyrek dikilmiş Huş (Betula) ağaçlarının oluşturduğu bir meşcere saf da olsa, alacalı ve değişik gövde biçimleri ile hem estetik hem de rahatlatıcı bir görünüm vermez mi?

Proje veya doğrudan doğruya bahçe düzenlemesi ile ilgili olarak vermeye çalıştığımız bu kısa bilgilerle yetinmemiz düşünülemez. Zira bahçe toprağının hazırlanması, bitki materyalinin tanınması, hangi materyalin nerede ve nasıl kullanılacağı gibi temel bilgilerin iyice öğrenilmesi gerekmektedir, özellikle bir proje düzenleyeceksek ve bu projenin rasyonel ve teknik olmasını istiyorsak işe bu temel bilgileri eksiksiz olarak edinmekle başlamalıyız. Keza projesiz de çalışsak, projeyi uygulamaya da koysak bu bilgilere gene de gereksinimimiz vardır.

KAynak:Ağaçlar
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top