21 Mart 2011 Pazartesi

GELECEĞİ İNŞA ETMEK

GELECEĞİ İNŞA ETMEK

 Sürdürülemeyen, yenilenemeyen bir kaynağı tükettikçe kendi kültürümüzü de tüketiyoruz aslında. Permakültür ile daha verimli bir gelecek yaratabilir, kültürümüzü doğanın uyumlu bir parçası olarak koruyabiliriz...

Permakültür tasarımının temel amacı; bitki, hayvan ve insanları üretim amaçlı bir araya getirerek, bakımı kolay, istikrarlı, kendi kendine yeten bir düzeni mümkün olan en küçük alanda oluşturmak.

Ekosistemler, onları etkileyen faktörler ve insanın bu yapılara olan olumsuz etkileri bugüne dek sayısız makaleye konu olmuştur. Çevre bilimleri bu kötü gidişatı gözlemlemek ve çözümler üretmek amacıyla büyük aşamalar kaydetmiştir. Bilim, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmayı öğütler. Çevreye salınan çeşitli formlardaki atıkları dönüştürmek ve zararsız hale getirmek için çok sayıda mühendislik çözümü de mevcuttur. Ancak herkes bilir ki asıl olan, sorunu yaratmamak, doğayla uyum içerisinde yaşayabilmektir. Günümüz ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yarattığımız tahribatlar bugün ne yazık ki endişe uyandırıcı boyutlara ulaştı.





YENİLENEBİLİRSE TÜKET
Bir kaynak kullanıldıkça azalmaktaysa bir gün elbet tükenecektir. Kaynak tüketmeye dayalı bir kültürün sürdürülebilmesi mümkün değildir. Bizden başka yaşam formlarının ahengini kavrayabilmek sorunları çözebileceği gibi mevcut ihtiyaçlarımızı da karşılayabilir. Bu amaçla 1900’lü yılların üçüncü çeyreğinde ortaya atılmış bir fikir bugünün yaşam felsefesini etkiliyor. Bu fikrin adıysa permakültür. Permakültür kelimesi İngilizcedeki ‘permanent’ (kalıcı) ve ‘agriculture’ (tarım) kelimelerinin birleşmesinden ortaya çıkıyor. Sürdürülebilir üretim ve tüketim döngüsünü işaret ediyor. Eğer bir kaynak tüketimimize rağmen yenilenebiliyorsa, o kaynağı tüketmeye devam edebiliriz.



KÜÇÜK ALANDA VERİMLİ DÜZEN
‘Permanent Agriculture’ kavramı ilk defa Hiram King’in 1911 yılında yazdığı bir kitapta yer alıyor. ‘Permakültür’ kelimesi ise 1970’lerde Avustralyalı Bill Mollison tarafından kullanılıyor ve onu bu akımın öncüsü yapıyor. Mollison da benzer sorunları dert edinerek uzun süren araştırmalarında doğayı, insanı ve modern yaşamı inceliyor. Öğrencisi David Holmgren’in de desteğiyle permakültür adını verdiği ağaçlar, çalılar, otlar, mantarlar ve kök bitkilerini içeren, çok yıllık türlerin baskın olduğu bir bitkilendirmeden oluşan sürdürülebilir tarımsal sistem geliştiriyor. Çalışmaları 1978 yılında yayınladığı ‘Permacultur One’ kitabında yer alıyor. Devam eden çalışmalarına insanın maddi beklentilerini de ekliyor. Tarımsal sistemini, hem modern yaşam ihtiyaçlarını karşılayabilecek, hem de bundan maddi kazanç elde edilebilecek şekilde güncelliyor. Permakültür’ün diğer bir tanımı da sürdürülebilir yerleşimler tasarlamaktır. Permakültür tasarımının temel amacı; bitki, hayvan ve insanları üretim amaçlı bir araya getirerek, bakımı kolay, istikrarlı, kendi kendine yeten bir düzeni mümkün olan en küçük alanda oluşturmaktır.
SOLUCAN DEYİP GEÇMEYİN
Bill Mollison’un yarattığı akım ile bugün çok sayıda sürdürülebilir tarım uygulaması mevcut. Yaşadığımız her yerde topraktan ve nimetlerinden faydalanabilmemize olanak sağlıyor. Bill Mollison ve David Holmgren aralık ayı içinde Permakültür kursu için Türkiye’deydi. Bu kurstan öğrendiklerimizle Permakültür kavramını basit bir örnekle somutlaştırabiliriz. Herkesin kendi bahçesinde yapabileceği bir uygulama örneği, ‘solucan kuleleri’... Solucan kulesi, hem toprağı iyileştirmek ve beslemek için, hem de mutfak artıklarını değerlendirerek toprağa geri döndürmek için kullanabileceğiniz oldukça verimli bir yöntem. Kuledeki solucanlar içeriye koyacağınız mutfak artı klarının üzerinde oluşan bakterilerle beslenerek, zengin gübrelerini bahçenizdeki toprağın doğrudan içine bırakacak ve bahçenizi besleyecektir. Solucan kulesi, hem yapımı hem de bakımı az emek gerektirmesiyle birlikte toprağınıza büyük faydalar sağlayan bir yöntemdir. İhtiyacımız olan malzemeler şunlar:



■ En az 200-250 milimetre çapında ve 1 metreden uzun bir adet PVC boru
■ Matkap ve serçe parmağınız kalınlığında bir uç
■ Sineklik ya da kulenizi sineklerden koruyabilecek bir kapak
■ Borunun geçme kısmını kesebileceğiniz bir testere
■ Yaklaşık bir kova kadar beklemiş gübre
■ Malç veya saman
■ Su
■ Ve en önemlisi, kırmızı toprak solucanı ya da kompost solucanları dediğimiz solucan türüne ihtiyacınız var. (İng. Red Wiggler, Lat. Eisenia foetida veya Eisenia andrei)
Boruyu hazırladıktan sonra delikler tamamen toprağın içinde kalacak şekilde gömün. Ardından beklemiş gübreyi koyup üstünü az bir miktar malç ya da samanla kaplayın. Bu kısımda gübrenin oturması için birkaç gün beklemeniz faydalı olacaktır. Ardından solucanlarınızı yerleştirebilirsiniz. Solucanları yerleştirdikten sonra borunun ağzı tamamen kaplanıp bir kısmı da dışarıya sarkacak şekilde sinekliği yerleştirin. Borunun geçme kısmını ters çevirerek üzerini kapattığınızda sineklik tamamen oturmuş olacak ve kuleniz sinek ve böceklerden korunacaktır. Bundan sonra yapmanız gereken tek şey solucanlarınızı birkaç günde bir mutfak artıklarınızla beslemek olacaktır. Günde yarım kilo artık için bir kilo solucan yeterlidir. Birkaç haftada bir sulamanızda da fayda var çünkü kulenin nemli kalması solucanlar için daha rahat bir ortam oluşmasını sağlar.

SİZ DE DENEYİN
Bu uygulama emeği fazla olmayan, basit bir uygulama olması açısından permakültür faaliyetleri içerisinde sıkça uygulanan bir örnektir. Sizler de yaşam alanlarınızda bu tip tarımsal tasarımlara imza atmak, hem ihtiyaçlarınızı karşılamak hem de doğanın bir parçası olarak kaliteli bir yaşama adım atmak isterseniz ülkemizde de olan sertifikalı permakültür tasarım kurslarına katılabilirsiniz. 

Kaynak

YAZI: ÇEVRE MÜHENDİSİ TUNÇSEL ÜLKÜ

EvBahçe Dergisi Ocak 2011 Sayısı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top