5 Nisan 2011 Salı

Bazı üzümsü meyvelerin kullanımlarının eczacılık ve tarihi açısından incelenmesi

Bazı üzümsü meyvelerin kullanımlarının eczacılık ve tarihi açısından incelenmesi


İlk çağlardan beri insanoğlu gerek hastalıklarını tedavi etmek, gerekse güzelleşmek için başta bitkiler olmak üzere çevresindeki materyallerden yararlanmıştır. Tıbbi bitkilerin hastalıkların tedavisinde bir kaynak olarak kullanılmasının ilk bilimsel izleri ve yazılı delilleri Mezopotamya Medeniyetine kadar uzanmaktadır. Eski Mısır, Eski Çin, Eski Hint ve Eski Yunan medeniyetlerinden kalan eserlerden, bu medeniyetlerin hepsinde tıbbi bitkilerle tedavinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Anadolu'da kullanılan tıbbi bitkilere ait bilgilere ise, Hititlerin başşehri olan Hattuşaş'da (Boğazköy) bulunan tabletlerde rastlanmaktadır. Ayrıca Dioscorides'in M.S. I yüzyılda yazdığı "Materia Medica" adlı eserinde de 500 den fazla tıbbi bitki hakkında bilginin yer aldığı görülmektedir. Selçuklu ve Osmanlı döneminde ise birçok tıbbi bitkinini kültürü ve ticaretinin yapıldığı ve bunların tedavide kullanıldığı, ayrıca Osmanlı döneminde halkın ilaç gereksinmesinin büyük bir ölçüde aktarlar tarafından karşılandığı da bilinmektedir. 

Bitkisel preparatların yüzyıllarca ampirik olarak kullanışından sonra, 19. yüzyılın başlarında bitkilerin etken maddelerinin izolasyonu ile tıbbi bitkilerin modern kullanılışları için yeni bir çağ başlamıştır. 1945 den sonra sentez kimyasındaki gelişim ve mikrobiyal fermetasyonla birlikte bitkisel kaynaklı ilaçlardan uzaklaşılmıştır. Ancak son yıllarda bitkisel kökenli ürünlerin özellikle Almanya, Avusturya, İsviçre, Fransa gibi ülkelerde benimsenen "doğaya dönüş" akımıyla yeniden dikkati çektiği gözlenmiştir. 

Son yıllarda, tedavide tıbbi bitkilerin doğal şekilleriyle ilaç olarak kullanımı, yeni inceleme ve araştırma konularının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Nitekim etken madde kavramının oluşmasından sonra, doğal yolla elde edilen maddelerin en az sentetik bileşikler kadar günümüzde de tıbbi müstahzarın içinde yer almaya başladığı görülmektedir. 

Çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı üzümsü meyvelerin, tarihsel süreç içerisinde değerlendirilmesine olanak sağlayabilecek bir ön çalışma niteliği taşıyan bu araştırma, konu ile ilgili yapılan çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla gerçekleştirilmiştir.   

MATERYAL VE METOD

Bu çalışmada yer alan bazı üzümsü meyveler çeşitli eczacılık ve tıp tarihi, farmakognozi, farmasötik botanik ve tıbbi bitkileri içeren yabancı ve Türkçe yayınlardan taranarak, tarihsel süreç içerisinde tedavide kullanımları incelenmiş ve bugünkü kullanımlarıyla karşılaştırılmıştır.  

BULGULAR 

ÇilekFragaria vesca (Rosaceae) bitkisinin meyveleri (Fructus Fragariae) olup bileşiminde pektin, şeker, organik asitler, vitamin C ve aromatik maddeler bulunmaktadır (Baytop, 1999; Tanker ve ark., 2004;Gürkan ve ark., 2003; Çubukçu ve ark., 2002). Kökü (Radis Fragariae) ise tanen, şeker ve triterpenler taşımaktadır (Baytop, 1999). Çileğin kabız, iştah açıcı ve idrar arttırıcı etkilerinin yanı sıra, sardığa karşı, kemik, eklem kolik ve kramp benzeri ağrılarda, romatizmada, böbrek kum ve taşı düşürmede kullanıldığı bilinmektedir. İhtiva ettiği tanenden dolayı ağız boğaz iltihaplarında ve diarede de kullanılmaktadır(Gürkan ve ark., 2003). Halk arasında kabız, iştah açıcı ve idrar arttırıcı olarak, ayrıca romatizma, deri iltihaplarında ve boğaz ağrılarında da kullanılmaktadır. Haricen ise diş eti iltihaplarında ve ağız içi yaralarında gargara şeklinde yararlanılmaktadır. 

Böğürtlen,


Rubus fruticosus (Rosaceae) bitkisinin meyveleri (Fructus Rubi) olup, hem meyveleri, hem de yaprakları (Folium Rubi fruticosi) tedavide kullanılmaktadır. Yaprakları tanen, flavon, vitamin C, organik asitler ve şeker ihtiva etmektedir (Baytop, 1999; Tanker ve ark., 2004; Gürkan ve ark., 2003; Asil, 1974). Yaprakları astringen etkisinden dolayı ishal ve basura karşı, ayrıca kuvvet verici, idrar söktürücü, yara iyi edici olarak ve şeker hastalığında, dekoksiyonu diş etleri, bademcik ve boğaz iltihaplarında gargara halinde, meyveleri ise kabız etkili olup dahilen ve gargara halinde kullanılmaktadır (Baytop, 1999; Tanker ve ark., 2004; Gürkan ve ark., 2003;Erdemir, 2001; Karamanoğlu, 1973; Asil, 1974). 

Dioscorides Materia Medica adlı eserinde bitkinin yapraklarının ülsere, basura ve kalp hastalıklarına iyi geldiğini, midevi olarak kullanıldığını, yapraklarının ve meyvesinin ağız hastalıklarında kullanılan ilaçların içine katıldığını kaydetmektedir (Demirhan, 1975). İbni Sina ise drogun kabız ve kurutucu etkiye sahip olduğunu, yara ve iltihapları yok ettiğini, böbrek taşlarını parçaladığım, yapraklarının ağızda çiğnendiğinde ağızdaki yaralara ve afüara iyi geldiğini belirtmektedir (Karamanoğlu, 1973; Hüseyin, 1874). Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar Devrinde idrar arttırıcı olarak kullanılan böğürtlen kökü (Sucu, 1978; Hayati, 1978), Eski Mısır Çarşısında da aynı amaç için aranmaktaydı (Şar, 1982). İlk kodekslerimizden Düstur al-Edviye’de kayıtlı olan drog (Emirtaş ve Gerçekcioğlu, 2006). Ege Bölgesi halk hekimliğinde de üre ve şeker hastalıklarının tedavisinde ve adet söktürücü olarak kullanılmaktadır (Pehlivan ve Güleryüz, 2002). Hayati zade Mustafa Feyzi Efendi'de böğürtlen kökünün ağızdaki sivilceleri ve böbrek taşlarını eritmede kullanıldığını bildirmektedir (Said, 1973). Halk arasında ishal ve basur tedavisinde, şeker hastalığında ve idrar söktürücü olarak, bademcik iltihaplarında, yaprakları ise idrar yolu ve bademcik iltihaplarında, haricen ise çıban, yara ve yanık tedavisinde kullanılmaktadır (Günter, 1959; Kaşkarlı, 1943). 

Ahududu veya ağaççileğiRubus idaeus (Rosaceae) bitkisinin meyveleri (Fructus Rubi idaei) organik asitler, şekerler, pektin, vitamin C, antosiyan, uçucu ve sabit yağ ve yaprakları (Folium Rubi idaei) tanen, flavonozit, organik asitler ve Vitamin C ihtiva etmektedir (Baytop, 1999;Tanker ve ark). Yaprakları infüzyon halinde kabız ve kan temizleyicisi olarak, meyveleri ise taze olarak iştah açıcı, idrar arttırıcı ve kuvvet verici olarak, ayrıca şurubu boğaz hastalıklarında gargara olarak, dizanteriye karşı ise astringen olarak kullanılmaktadır. Sirupus Rubi idaei T.K (Ağaç Çileği Şurubu) ise eczacılıkta pediatrik ilaçlarda renk ve koku verici olarak kullanılan bir drogdur. Bunların yanı sıra antioksidan etkiye de sahiptir. Flavon flanoidlerini yüksek oranda içermeleri nedeniyle antikansorejen ve antioksidan rolleri nedeniyle insan sağlığında kullanılmaktadır. 

Dioscorides Materia Medica adlı eserinde göz iltihaplarında bitkinin çiçeklerinin balla  karıştırılarak kullanıldığından,  cilt hastalıklarına iyi  geldiğinden  ve meyvelerinin sindirimi kolaylaştırdığından bahsetmektedir. Halk arasında idrar söktürücü olarak, ayrıca bademcik ve göz iltihaplarında, dil yaralarında kullanılmaktadır. 

KaradutMorus nigra (Moraceae) bitkisinin meyveleri (Fructus Mori nigri), yaprakları (Folium Mori nigri) ve kök kabukları (Cortex Mori radicis) tedavide kullanılmaktadır. Drog, şeker, pektin, müsilaj, flavon, organik asitler, vitamin C ve boyar maddeler ihtiva etmektedir. Meyveleri gargara halinde ağız ve boğaz hastalıklarında, dişeti iltihaplarında, karadut kökü veya kök kabuğu müshil, kurt ve tenya düşürücü olarak, yaprakları idrar söktürücü ve şeker hastalığına karşı kullanılmaktadır. Karadut meyvelerinin usaresinden hazırlanan Syrupus Mori isimli şurup çocukların ağız hastalıklarında, özellikle pamukçukta kullanılmaktadır. Ayrıca artirit, gut ve romatizmada, diarede, kolitte, böbrek taş ve kumlarını düşürmede ve soğuk algınlığında da kullanılmaktadır. 

Al-Biruni, droğun boğaz ve ağız iltihaplarında kullanıldığından söz etmektedir. Osmanlılar devrinde şeker hastalığında kullanılan drog Divan-ü Lügat it-Türk'te "üjme" adıyla rastlanmaktadır. Eski Mısır Çarşısında şeker hastalığı için aranan karadut yaprağı ilk kodekslerimizden Düstur al-Edviye'de de kayıtlıdır. Hayati zade Mustafa Feyzi Efendi de drogun boğaz ağrılarına, yara ve çatlaklara karşı kullanıldığını bildirmektedir. Gözaydın ve Hınçer, karadut yapraklarının halk arasında şeker hastalığına karşı kullanıldığını kaydetmektedir. Drog halk arasında bağırsak kurtlarını ve solucanları düşürücü, müshil, ağız ve boğaz iltihaplarında, şeker hastalığında, midevi, besleyici ve idrar söktürücü olarak da kullanılmaktadır. 

Frenk ÜzümüRibes nigrum (Grossulariaceae) bitkisinin tedavide kullanılan kısımları yaprakları (Folium Ribis nigri) ve meyveleri (Fructus Ribis nigri) olup, yaprakları flavon ve prosiyanidler, meyvaları antosiyan türevleri, organik asider ve şekerler ihtiva etmektedir. Meyveleri midevi olup, ayrıca P vitamini aktivitesi göstermesinden dolayı kanamalara karşı ve görüşü arttırıcı olarak, yaprakları ise idrar arttırıcı ve terletici etkili olup romatizma ve gut hastalığında kullanılmaktadır. 

Bektaşi ÜzümüRibes uva-crispa (Grossulariaceae) bitkisinin meyveleri (Fructus Ribis uva-crispae) olup, organik asitler, madensel tuzlar ve vitaminler (A,B,C) ihtiva etmektedir. Müshil, idrar arttırıcı, midevi ve iştah açıcı olarak kullanılmaktadır. Droğu İbn Sina ise şiş ve iltihaplara karşı kullanmıştır. 

Yaban Mersini veya ayı üzümü veyahut çoban üzümü adlarıyla tanınan Vccinium myrtillus (Ericaceae)bitkisinin yapraklarının (Folium Myrtilli) ve meyvelerinin (Fructus Myrtilli) tedavide kullanıldığı bilinmektedir. Bitkinin yaprakları tanen, flavonoid, glikozitler, organik asitler ve Vitamin C, meyveleri ise şekerler, tanen, organik asitler, antosiyanozitler ve renk maddeleri ihtiva etmektedir. 

Drog, kabız, antiseptik, kuvvet verici ve şeker hastalığında infüzyon halinde kullanılmaktadır. Meyvede bulunan bazı bileşikler retinal kanamayı azaltmakta ve bitkide bulunan krom ise yüksek şeker seviyelerini kontrol altında tutulmasını sağlamaktadır. Güçlü antioksidan, iştah açıcı ve astrenjan etkilidir. Üriner sistem enfeksiyonlarını önleyici, yara iyi edici etkileri de bulunmaktadır. Ayrıca, ülsere karşı ve gece görüşünü kuvvetlendirici olarak da kullanılmaktadır. Kapiller yetmezlik ve hemoroit gibi vasküler rahatsızlıklarda ve bağırsak enfeksiyonu sonucu oluşan diarede, kusmada ve kanamalarda dahilen, ağız ve boğaz yanmalarında gargara olarak, yara ve yanık tedavisinde haricen kullanılmaktadır. 

İbn Sinâ drogun kabız etkili olduğunu, karaciğer ve mideyi kuvvetlendirdiğini belirtmektedir. Halk arasında ise kabız, antiseptik, kuvvet verici ve şeker hastalığına karşı kullanılmaktadır. 

Kuşburnu, yabani gül, köpek gülü gibi adlarla tanınan Rosa canina (Rosaceae) bitkisinin meyveleri (Fructus Rosae caninae) olup, şekerler, organik asitler, tanen, pektin, flavonozit ve vitaminler (A,B,C) ihtiva etmektedir. Drog kabız, kuvvet verici ve idrar söktürücü olarak kullanılmaktadır. Ayrıca antioksidan etkiye sahiptir.

İbn Sinâ drogu köpek böğürtleni olarak tanımlamakta ve kabız etkisi olmasından dolayı kanlı basurda ve diare de, yapraklarından hazırlanan pomadın ise kızarıklık ve kaşıntılarda kullanıldığını belirtmektedir. Divan-ü Uigat it-Türk'te "azgan" adıyla rastlanan kuşburnu, Osmanlılar devrinde idrar söktürücü olarak rastlanmaktadır. İlk kodekslerimizden Düstur al-Edviye'de de kayıtlı olan drog, eskiden beri Mısır Çarşısında kum düşürücü, idrar arttırıcı ve kabız olarak aranırdı. Üçer, kuşburnu marmeladının hemoroidde, Balcıoğlu, ağaç kabuklarının mayasılda, Sakaoğlu ise kökünün mayasıl tedavisinde kullanıldığını bildirmektedir. Halk arasında kum ve taş düşürücü, idrar söktürücü, ishal ve kanlı basuru kesici, vücut direncini arttırıcı olarak, ayrıca romatizmada, gut ve soğuk algınlıklarında kullanılmaktadır. 

Geleboru, Gilaburu adlarıyla bilinen drog Viburnum opulus (Caprifoliaceae)

MürverSambucus nigra (Caprifoliaceae) bitkisinin çiçekleri (Flos Sambuci nigrae) olup, uçucu yağ, flavonoid, müsilaj, rezin, şeker, tanen ve sambunigrin glikoziti ihtiva etmektedir. Drog, ihtiva ettiği etken maddelerden dolayı müshil, idrar arttırıcı, balgam söktürücü ve terletici olarak kullanıldığı biknmektedir. Flores Sambuci T.K. (Mürver Çiçeği) terletici, idrar arttırıcı ve müshil olarak kullanılmaktadır. Ayrıca antioksidan etkiye de sahiptir. Halk arasında öksürük kesici ve yumuşatıcı, ağız, boğaz ve diş ağrılarını giderici, idrar arttırıcı ve terletici olarak, ayrıca basur tedavisi ve güneş yanıklarında da kullanılmaktadır. 

SONUÇ 

Tarih boyunca geniş bir kullanım alanı bulan üzümsü meyveler, gerek tek başına gerekse diğer bitkisel droglarla hazırlanan karışanlarının, değişik hastalıkların tedavisinde uygulandığı görülmektedir. Bu üzümsü meyvelerin tedavide özellikle idrar söktürücü, müshil, antiseptik, kabız, antioksidan ve kuvvet verici etkilerinden yararlanılmaktadır. Çalışmada incelenen üzümsü meyvelerin medikal amaçlı kullanımına ilişkin bilgilere günümüz literatürün de de yer verilmenin yanı sıra, bugün bu bitkilerin folklorik olarak da uygulanıldığı gözlenmektedir.   
----------------------------------------------------------------------------------------------------
KAYNAKLAR

Baytop, T. (1999), Türkiye'de Bitkiler ile Tedavi Geçmişte ve Bugün, İlaveli İkinci Baskı, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul. 

Tanker, N., Koyuncuoğlu, M., Coşkun, M. (2004), Farmasötik Botanik, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları No: 88, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara.   

PDR For Herbal Medicines, Montwale-New Jersey: Medical Economics Company, 2000.   

Gürkan, E., Öndersev, D.V., Ulusoylu, M., Göztaş, Z., Dinçşahin, N. (2003), Bitkisel Tedavi, Marmara Üniversitesi Yayın No: 699, Eczacılık Fakültesi Yayın No: 19, M. Ü. Döner sermaye İşletmesi, Teknik Eğitim Fakültesi Matbaa Birimi, İstanbul. 

Çubukçu, B., Sarıyar, G, Meriçli, A.H., Sütlüpınar, N., Mat, A., Meriçli, F. (2002), Fitoterapi. Yardımcı Ders Kitabı, İ.Ü. Eczacılık Fakültesi Yayın No: 79, İ. Ü. Basım ve Yayınevi Müdürlüğü, İstanbul, http://www.cankayaeczanesi.com. 

Erdemir, A.D. (2001), Şifalı Bitkiler, Doğal İlaçlarla Geleneksel Tedaviler, Alfa Yayınları, İstanbul, Bursa, http://www.dogaltedavi.net 

Karamanoğlu, K. (1973), Farmasötik Botanik Ders Kitabı, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları Ders Kitabı Sayı: 24, Ankara. 

Gunther, R.T. (1959), The Greek Herbal of Dioscorides. Hafner Publishing Co., New York.

İbn-i Sina (2000), El Kanun Fi't Tıbb, ikinci kitap, (Türkçeye çeviren: Esin Kâhya) Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınlan, Sayı: 234, Ankara. 

Asil, E. (1974), Osmanlı Saray Eczacılığı ve Osmanlılar Devrinde Kullanılan Drogların Farmakoloji ve Farmakognozi Yönünden İfade Ettiği Değerler, A.Ü. Eczacılık Fakültesi, Doktora Tezi, Ankara. 

Asil, E. (1979), Anadolu Selçuklular Devrinde Tıp ve Eczacılık Kurumu, Doçentlik Tezi, Ankara. 

Demirhan, A. (1975), Mısır Çarşısı Drogları, Doktora Tezi, Sermet Matbaası, İstanbul. 

Hüseyin, S. (1874), Düstur al-Edviye, Mekteb-i Tıbbiye Matbaası, İstanbul. 

Sucu,  İ.   (1978),  Ege  bölgesi Halk İlaçları ve Bu İlaçlardaki Drogların Farmakognozik İncelenmesi, A.Ü. Eczacılık Fakültesi, Doktora Tezi, Ankara.

 Hayati Zade Mustafa Fevzi Efendi (1978), Yabani Bitkilerin Tıp da İlaç Olarak Kullanılışları (Çeviren: Hadiye Tuncer), Atak Matbaası. 

Şar, S.  (1982), İç Anadolu Bölgesi Halk İlaçlarının Eczacılık Tarihi ve Farmakognozi Açısından İncelenmesi, A.Ü. Eczacılık Fakültesi, Doktora Tezi, Ankara. 

Elmastaş, M., Çerçekçioğlu, R.,2006. Bazı Üzümsü Meyve türlerinin Antioksidan Aktiviteleri, www.uzumsu.com/dosyalar/II Ulusal Uzumsu Semp 295-298.pdf 

Pehluvan, M., Güleryüz, M. (2004), Ahududu ve Böğürtlenlerin İnsan Sağlığı açısından Önemi, Bahçe, 33(1-2): 51-57. 

Said, H.M. (1973), Al-Birunî's Book on Pharmacy and Materia Medica, Hamdard National Foundation, Pakistan, Karachi. 

Kaşgark Mahmut (1943), Divanü Lügat'it Türk Tercümesi, İndex (Çeviren: Besim Atalay), Alâeddin Kıral Basımevi, Ankara. 

Gözaydın, N. (1974), İzmir'de Halk Tedavisi Usulleri, T.F.A., 17(334): 7978. 

Hınçer, İ. (1978), Şeker Hastalığını İyileştiren Halk İlaçları, T.F.A., 18(348): 8382-8383. 

Aslan, S. (2007), Tedavide Kullanılan Bitkiler "FFD Monografları", 1. Baskı, Editör: Ömür Demirezer ve ark., Nobel Tıp Kitabevi, Ankara. 

Üçer, M. (1974), Sivas'ta Attar Dükkanları, Şifalı Bitkiler ve Ev İlaçları, Sivas Folkloru, 2(19): 3-6. 

Balcıoğlu, N.R. (1951), Ardahan Havalisinde Halk Hekimliğinin Kullandığı ilaçlar, T.F.A., 2(26): 414. 

Sakaoğlu, S. (1973), Bayburt'ta Sağlık Folkloru, T.F.A., 15(293): 2829.
 



Yazar(lar):Sevgi Şar 
Yayınlanan kitap/dergi:III. Ulusal üzümsü meyveler sempozyumu (Kahramanmaraş, 10-12 Haziran 2009) 
Yayın Yılı:2009 
Sayfa:216-222 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top