Fesleğen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fesleğen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2012 Cumartesi

Derde deva bitkiler.


Hangi bitki hangi derde deva


“Boğa dikeni” öksürük kesici, idrar arttırıcı ve iştah açıcı olarak, “kuş ekmeği”nden yapılan çay kanamaları durdurmada ve idrar yolları enfeksiyonlarında etkin bir şekilde kullanılıyor. “Boy otu”ndan, modern bitkisel tedavilerde bağırsak çalıştırıcı, bronşit ve boğaz ağrıları ile mide sorunlarını çözmekte yararlanılıyor.


“Mutfaktaki Yaban” adlı kitapta sağlıktan mutfağa ve sanata kadar bir çok alanda kullanılan bir kısmı zaten hayatımızda olan, bazılarını görmemize rağmen bilmediğimiz, kiminiyse hiç tanımadığımız Anadolu'nun yenen 89 farklı otu tanıtılıyor.

Kitapta otun tanımından ne şekilde yararlanılacağına, otların nasıl toplandığından onları saklama ve pişirme yöntemlerine kadar bir çok bilgi yer alıyor. Acı bakla, akyıldız, bambul, dağlama, gıvışgan otu, ıspıt, maydanoz, kekik, mürdümük, hindiba, yabani marul gibi çok bilinen ya da hiç bilinmeyen 89 otun ayrıntılarıyla anlatıldığı kitap Tijen İnaltong tarafından kaleme alınmış.

Kitapta verilen bilgilere göre, biberiye ve defne yıl boyu yeşil kalırken semizotu sadece yaz aylarında çıkar, ısırgan yazı değil kışı sever, su teresi, su kazayağı gibi otlar sulak yerlerde yetişmek ister, ebegümeci, labada, kuşyüreği, kuş ekmeği hemen her yerde yetişir, özel ilgi beklemez. Kekik, adaçayı, nane, tarhun, fesleğen, kişniş, maydanoz, dereotu, roka, tere tohumunu ekip gerektiği gibi suladığınızda, yıllarca yemeklerinize, salatalarınıza renk ve sağlık katar.

“Mutfaktaki Yaban”da her otun ayrıntılı tanıtımından önce hikayeleri anlatılıyor. Bu hikayeler, insanların etrafında gördüğü çoğu zaman farkına bile varmadığı otların hayatta nasıl bir önem taşıdığını anlatıyor.

Hikayelerin ardından gelen her bir otun ayrıntılı tanıtımını, nasıl yetiştirilebileceğini, mutfakta ya da daha farkı amaçlarla nasıl kullanılabileceğini anlatan açıklamalar otların kendi ağızlarından okuyuculara anlatılıyor.

Otlara nerelerden ulaşabileceği, hangisinin yenilebileceği, saklamak için kullanılabilecek farklı yöntemleri, pişirmenin türlü yolu, sofraya lezzet katacak sosları, reçellerin hangi otlarla hazırlanabileceğinin de öğrenilebileceği kitap üç bini Türkiye ve Ege Adaları'nın endemik bitkileri olmak üzere on bin kadar bitki türüne ev sahipliği yapan Anadolu topraklarının sunduğu nimetleri görmek için de bir fırsat sunuyor.

Yazar İnaltong, kitapta birçok insan için otsu görünümdeki feesleğen, maydanoz gibi bitkileri tanımlamak içiin kullanılan “ot”un aslında ufacık mantarlardan kozalaklı bitkilere kadar bitki krallığının büyük bir bölümünü kapsadığını, yararlı otsu bitkiler arasında yosun, eğreltiotları hatta alglerin bile bulunduğunu belirtiyor. İnaltong, bu otların ortak özelliğinin faydalı bir kimyasal madde içermesi olduğunu ifade ediyor.

Türkiye'de otların Ege Bölgesi'nde Anadolu'nun diğer bölgelerine kıyasla çok daha zengin bir o toplama-kullanma geleneği olduğundan bahseden yazar Tijen İnaltong, bitkilerden genel olarak tedavi alanında, besin kaynağı, baharat, çay, sakız, maya, hayvan yemi, kuluçka tavuklarına yatak, yakacak, yapıştırıcı, boyar bitki olarak yararlanıldığını anlatıyor.



OTLAR NASIL SAKLANMALI

Kitapta dalından koparılan otların kısa zamanda kullanılması ya da daha sonra kullanmak üzere işlenmesi gerektiğinin altı çizilerek, bunun için var olan çeşitli yöntemler şu şekilde sıralanıyor:

Kurutmak: Aromatik otlar genellikle küçük demetler halinde, serin, gölge ve havadar yerlerde baş aşağı asılarak kurutulur. Kekik, nane gibi çabuk kuruyabilen bitkiler pamuklu bezlerin üzerinde de kurutulabilir. otlar tamamen kuruduğunda ayıklayıp temiz kavanozlara veya bez torbalara koyun. bu halde altı ay kadar tazeliklerini korur. ancak saklarken de serin, gölge ve kuru yerleri tercih edin.

Dondurmak: Özellikle her mevsim bulunmayan otlar ufak buz küplerine pay edip dondurarak da saklanabilir. Ancak bu otlar çiğ olarak değil yemeklerde kullanmak üzere dondurulabilir. Örneğin frenk soğanı, kereviz sapı, tarhun, kişniş gibi otlar üzerleri suyla doldurularak buzluğa konabilir. Veya arapsaçı, madımak, ısırgan, yabani kuşkonmaz, köremen gibi pek çok ot mevsiminde bolca alınıp, ayıklanıp doğrandıktan sonra kendi suyunda pişirilip hacmi azaltılarak, soğuduktan sonra da buzdolabı poşetlerine pay edilerek dondurulabilir.

Diğer Saklama Yöntemleri: Kitaba göre kimi otlar sirke, fesleğen, kişniş, tarhun gibi kimi otlar da zeytinyağı gibi koruyucu maddelerin içinde saklanabilir. Yapılması gereken ise otu iyice yıkayıp duruladıktan ve suyundan tamamen arındırdıktan sonra kavanozlara doldurmak ve üzerine sirke veya zeytinyağı doldurup serin ve gölge bir yerde saklamak.

Otlar çiğ olarak yenilebildiği gibi turşusu yapılabiliyor, haşlanıyor, tütsüleniyor, kızartılıyor, fırında pişiriliyor.

HANGİ BİTKİ NEYE İYİ GELİR

Kitapta yer alan ayrıntılardan biri de bitkilerin hangi hastalıklara iyi geldiği.

“Boğa dikeni” öksürük kesici, idrar arttırıcı ve iştah açıcı olarak kullanılıyor. Cinsel gücü arttırdığına inanılan bu bitkiden aynı zamanda kanı temizlemek, kalp ve damar hastalıklarını gidermek için de yararlanılıyor.

Tıbbi olarak binlerce yıldır kullanıldığı belirtilen “boy otu”, günümüzde de modern bitkisel tedavilerde bağırsak çalıştırıcı, bronşit ve boğaz ağrıları ile mide sorunlarını çözmekte birebir.

Günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan “günlük” bitkisi de Ege'de tıbbi olarak kullanılıyor. Balsamından bir parça tavada ısItılıp buharına tutulan pamuğun öksüren birinin göğsüne konulduğunda kişiyi tedavi ettiği söyleniyor.

Kuş ekmeğinden yapılan çay ise kanamaları durdurmada tansiyon düşürmede etkin olarak kullanıldığı gibi idrar yolları enfeksiyonlarında mide, böbrek ve rahimle ilgili rahatsızlıklarda etkili. Bitkinin tohum ve yapraklarından yapılan çay doğumlarda rahim büzücü olarak, kuru yaprakları basur ve dizanteri tedavisinde, tohumlanma dönemindeki toprak üstü kısımları da adet kanamalarını düzenlemede ve burun kanamalarını durdurmada etkili.

Akdeniz Bölgesinde yaygın olarak kullanılan “sumak” da geçmişte İbni Sina tarafından çeşitli hastalıkları iyi etmede kullanılmış. İshale, ağız yaralarına, basura, göz hastalıklarına, şeker hastalığına iyi gelen sumakın meyveleri de zengin bir A vitamini deposu.


A.A.

7 Ekim 2012 Pazar

FESLEĞEN YETIŞTIRICILIĞI



FESLEĞEN YETIŞTIRICILIĞI

 
BİLİMSEL SINIFLANDIRMA
Alem: Plantae (Bitkiler)
Bölüm: Magnoliophyta (Kapalı tohumlular)
Sınıf: Magnoliopsida (İki çenekliler)
Takım: Lamiales
Familya: Lamiaceae (Ballıbabagiller)
Cins: Ocimum
Tür: O. basilicum
Binominal adı: Ocimum basilicum L.

KÖKENİ VE YAYILIŞI:

Nane, kekik ve yabani kekiğin akrabasıdır. Kökeni güney Asya özellikle Hindistan'dır. Uzak ülkelerden onu ilk defa getiren İskender'dir. Fesleğen Sezar'ların Roma'sında XII. Yüzyılda güney Fransa'da ekilip biçilen bir bitkiydi.

BİTKİSEL ÖZELLİKLERİ:

Fesleğen tek yıllık bir bitkidir. İnce, dallanmış kökleri vardır. Dallanmış veya dallanmamış dik veya yarı dik, 50-60 cm yükseklikte saplara sahiptir. Yapraklar çeşitlere göre değişmekle birlikte genellikle yumurtamsı uzun, taban kısmı küt, az dişli ve saplıdır. Tabandan itibaren dallanma veya dallanmayansap veya yapraklar çıplak ve zayıf tüylüdür. Yaprak rengi açık yeşilden koyu yeşile kadar değişir. Az veya çok fazla olan yaprak yüzü bazende dalgalıdır. Büyük veya küçük yapraklar vardır. Çiçek sapın ucunda bulunur. Çiçekler genelde altısı bir arada bulunan başak görünümündedir. Alt kısmında başaktaki çiçekler seyrek, üst kısmında sıktır. Taç yapraklar beyaz renklidir. Meyvesi yumurta şeklinde uzunumsu eliptik şekle kadar değişir. Karın kısmı keskin köşelidir. Uzunluğu 1,5-2,0 mm, kalınlığı ise genellikle 1. 0 mm kadardır. Hilum daha açık renkli ve belirgindir. Meyvenin yüzeyi kırışık ve damarlıdır. Rengi koyu kahverengidir.

ETKEN MADDESİ:

Çiçekler dalı veya yapraklarının distilasyonu ile uçucu yağ elde edilir. Uçucu yağın oranı %0. 1-0. 45 arasındadır. Uçucu yağın en önemli kısmını methyl cavicol (estragol), lilanol ve acimine teşkil eder. Herbada doneli maddeler vardır. Ticari ölçüde yağ birimi bilinmemektedir. Deneme, ekimleri dönümünden 2-4 kg yağ alınabileceğini göstermiştir. Buhar destilasyonu ile ayrılan yağından 37 bileşik (madde) tespit edilmiştir. Fidedeki önemli yağ maddesi methyleugenol 'dür.

Dorg olarak sap, yaprak ve çiçekleri kullanılır.



FAYDALANMA YÖNLERİ:

Fesleğen çok uzun zamandan beri ilaç olarak kullanılan güzel kokulu bir bitkidir. Halk arasında birçok hastalığa karşı kullanılmasına karşın modern ilaçlarda önemli bir yeri yoktur. Öksürükte, mide rahatsızlıklarında, idrar yolları hastalıklarında, streste ve çeşitli çayların bileşiminde kullanılır. İlaç sanayinde, yiyecek endüstrisinde konserve yiyeceklerde ve içkilerde kullanılır ve bakterilere karşı koruyucu bir özelliği vardır.

Fesleğen kokusu sivrisinek ve tahta kurusu gibi haşaratı kaçırır. Zafiyeti ve hazımsızlığı giderir, arı sokmalarında faydalanılır.

TOHUMLUK: 1000 dane ağırlığı 1.0-1.7 gr arasında değiştiği, safiyetin en az % 95 olması gerektiği belirtilmektedir. Çimlenme kabiliyetinin % 65'ten aşağı olmaması istenir. Çimlenme değişken sıcaklıkta daha iyi olmaktadır. Çimlenme 14 günden sonra son bulur. Tohum çimlenme kabiliyetini 4-5 yıl korur.

YETİŞTİRİLMESİ:

Fesleğen yabancı ot bulunmayan temiz bir tarla ister. Ekim nöbetinde çiftlik gübresi ile iyi gübrelenmiş çapa bitkisinden sonra gelmesi önerilmektedir. Tarlavari üretimde tohum direkt tarlaya mibzerle ekilebilir. Bu durumda dekara kullanılacak tohumluk miktarı 0,6-1,0 kg civarındadır. Sıra arası ise 30-40 cm' dir. Ekim soğuk bölgelerde don tehlikesi geçtikten sonra yapılmalıdır. Ege bölgesinde eğer ön sulama olanağı varsa eylül ayında ekmek en uygunudur. Eğer ekim sonbaharda yapılamayacak durumda ise ilkbaharda erken ekime gidilmesi gerekmektedir. Soğuk bölgelerde sonbaharda ekme olanağı bulunmadığından zorunlu olarak ilkbaharda ekim yapılmaktadır. Ancak aslında bu bölgelerde ilkbaharda da tarlaya geç girilebildiği ve son don tehlikesi geç ilkbahar' da ortadan kalktığından bu tarihlerden sonra yapılan ekimlerle oldukça geç kalınmaktadır. İşte bu geç durumu gidermek için direkt tarlaya ekim yanında fide şeklinde üretimde söz konusudur. Bu durumda kıştan yastıklara ekim yapılmakta ilkbahar da fideler tarlaya 30 x 25 cm aralıklarla şaşırtılmaktadır. Yastıklara 60-80 gr tohum bir dekar yer için yeterli fideyi sağlayabilmektir.

Fesleğen bol besinli toprakları tercih eden bir bitkidir. Bu nedenle zengin topraklarda yetiştirilmesi yanında üretiminde kimyasal gübrelerinde kullanılması gerekmektedir. Bunun için ekiminde dekara 4-6 kg n, 3-5 kg p2o5 ve 10-12 kg/da k2o verilmesi önerilmektedir. Ancak bu miktarlar fakir topraklarda en az 1/3 oranında arttırılmalıdır.

Fesleğenin vegetasyon devresi esnasında en önemli sorunu yabancı otlarla mücadeledir. Özellikle kurak bölgelerde yabancı ot yanında sulamada iyi bir gelişim için üzerinde durulması gereken kültürel önlemlerdendir.

HASAT:

Biçme genel olarak çiçeklenme başlangıcında yapılır. Uygun yıllarda birden fazla biçim söz konusudur. Ege koşullarında verim, geciktikçe azalmakla beraber üç biçim yapılabilmiştir. Biçimi takiben bitkileri sıkı demet yapmadan taşımalı ve 30-35 c de kurutmalıdır.

VERİM:

Almanya şartlarında ortalama drog herba verimi 80-150 kg/ da arasında değiştiği belirtilmektedir. Eğer ikinci biçim yapılabilir ise bunun 200 kg/da'ı bulabileceği bildirilmektedir. Ege koşullarında ise yapılan ön araştırmalarında drog herba miktarının 350 kg/da 'ı bulduğu saptanmıştır.

HASTALIK VE ZARARLILARI:

Fesleğende en fazla görünen hastalık mantarların yaptıkları yaprak lekeleridir. Genç devrede yaprak bitkilerinin de zararı oldukça büyük olmaktadır. 

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Hangi bitki hangi derde deva


Hangi bitki hangi derde deva


“Boğa dikeni” öksürük kesici, idrar arttırıcı ve iştah açıcı olarak, “kuş ekmeği”nden yapılan çay kanamaları durdurmada ve idrar yolları enfeksiyonlarında etkin bir şekilde kullanılıyor. “Boy otu”ndan, modern bitkisel tedavilerde bağırsak çalıştırıcı, bronşit ve boğaz ağrıları ile mide sorunlarını çözmekte yararlanılıyor.


“Mutfaktaki Yaban” adlı kitapta sağlıktan mutfağa ve sanata kadar bir çok alanda kullanılan bir kısmı zaten hayatımızda olan, bazılarını görmemize rağmen bilmediğimiz, kiminiyse hiç tanımadığımız Anadolu'nun yenen 89 farklı otu tanıtılıyor.

Kitapta otun tanımından ne şekilde yararlanılacağına, otların nasıl toplandığından onları saklama ve pişirme yöntemlerine kadar bir çok bilgi yer alıyor. Acı bakla, akyıldız, bambul, dağlama, gıvışgan otu, ıspıt, maydanoz, kekik, mürdümük, hindiba, yabani marul gibi çok bilinen ya da hiç bilinmeyen 89 otun ayrıntılarıyla anlatıldığı kitap Tijen İnaltong tarafından kaleme alınmış.

Kitapta verilen bilgilere göre, biberiye ve defne yıl boyu yeşil kalırken semizotu sadece yaz aylarında çıkar, ısırgan yazı değil kışı sever, su teresi, su kazayağı gibi otlar sulak yerlerde yetişmek ister, ebegümeci, labada, kuşyüreği, kuş ekmeği hemen her yerde yetişir, özel ilgi beklemez. Kekik, adaçayı, nane, tarhun, fesleğen, kişniş, maydanoz, dereotu, roka, tere tohumunu ekip gerektiği gibi suladığınızda, yıllarca yemeklerinize, salatalarınıza renk ve sağlık katar.

“Mutfaktaki Yaban”da her otun ayrıntılı tanıtımından önce hikayeleri anlatılıyor. Bu hikayeler, insanların etrafında gördüğü çoğu zaman farkına bile varmadığı otların hayatta nasıl bir önem taşıdığını anlatıyor.

Hikayelerin ardından gelen her bir otun ayrıntılı tanıtımını, nasıl yetiştirilebileceğini, mutfakta ya da daha farkı amaçlarla nasıl kullanılabileceğini anlatan açıklamalar otların kendi ağızlarından okuyuculara anlatılıyor.

Otlara nerelerden ulaşabileceği, hangisinin yenilebileceği, saklamak için kullanılabilecek farklı yöntemleri, pişirmenin türlü yolu, sofraya lezzet katacak sosları, reçellerin hangi otlarla hazırlanabileceğinin de öğrenilebileceği kitap üç bini Türkiye ve Ege Adaları'nın endemik bitkileri olmak üzere on bin kadar bitki türüne ev sahipliği yapan Anadolu topraklarının sunduğu nimetleri görmek için de bir fırsat sunuyor.

Yazar İnaltong, kitapta birçok insan için otsu görünümdeki feesleğen, maydanoz gibi bitkileri tanımlamak içiin kullanılan “ot”un aslında ufacık mantarlardan kozalaklı bitkilere kadar bitki krallığının büyük bir bölümünü kapsadığını, yararlı otsu bitkiler arasında yosun, eğreltiotları hatta alglerin bile bulunduğunu belirtiyor. İnaltong, bu otların ortak özelliğinin faydalı bir kimyasal madde içermesi olduğunu ifade ediyor.

Türkiye'de otların Ege Bölgesi'nde Anadolu'nun diğer bölgelerine kıyasla çok daha zengin bir o toplama-kullanma geleneği olduğundan bahseden yazar Tijen İnaltong, bitkilerden genel olarak tedavi alanında, besin kaynağı, baharat, çay, sakız, maya, hayvan yemi, kuluçka tavuklarına yatak, yakacak, yapıştırıcı, boyar bitki olarak yararlanıldığını anlatıyor.



OTLAR NASIL SAKLANMALI

Kitapta dalından koparılan otların kısa zamanda kullanılması ya da daha sonra kullanmak üzere işlenmesi gerektiğinin altı çizilerek, bunun için var olan çeşitli yöntemler şu şekilde sıralanıyor:

Kurutmak: Aromatik otlar genellikle küçük demetler halinde, serin, gölge ve havadar yerlerde baş aşağı asılarak kurutulur. Kekik, nane gibi çabuk kuruyabilen bitkiler pamuklu bezlerin üzerinde de kurutulabilir. otlar tamamen kuruduğunda ayıklayıp temiz kavanozlara veya bez torbalara koyun. bu halde altı ay kadar tazeliklerini korur. ancak saklarken de serin, gölge ve kuru yerleri tercih edin.

Dondurmak: Özellikle her mevsim bulunmayan otlar ufak buz küplerine pay edip dondurarak da saklanabilir. Ancak bu otlar çiğ olarak değil yemeklerde kullanmak üzere dondurulabilir. Örneğin frenk soğanı, kereviz sapı, tarhun, kişniş gibi otlar üzerleri suyla doldurularak buzluğa konabilir. Veya arapsaçı, madımak, ısırgan, yabani kuşkonmaz, köremen gibi pek çok ot mevsiminde bolca alınıp, ayıklanıp doğrandıktan sonra kendi suyunda pişirilip hacmi azaltılarak, soğuduktan sonra da buzdolabı poşetlerine pay edilerek dondurulabilir.

Diğer Saklama Yöntemleri: Kitaba göre kimi otlar sirke, fesleğen, kişniş, tarhun gibi kimi otlar da zeytinyağı gibi koruyucu maddelerin içinde saklanabilir. Yapılması gereken ise otu iyice yıkayıp duruladıktan ve suyundan tamamen arındırdıktan sonra kavanozlara doldurmak ve üzerine sirke veya zeytinyağı doldurup serin ve gölge bir yerde saklamak.

Otlar çiğ olarak yenilebildiği gibi turşusu yapılabiliyor, haşlanıyor, tütsüleniyor, kızartılıyor, fırında pişiriliyor.

HANGİ BİTKİ NEYE İYİ GELİR

Kitapta yer alan ayrıntılardan biri de bitkilerin hangi hastalıklara iyi geldiği.

“Boğa dikeni” öksürük kesici, idrar arttırıcı ve iştah açıcı olarak kullanılıyor. Cinsel gücü arttırdığına inanılan bu bitkiden aynı zamanda kanı temizlemek, kalp ve damar hastalıklarını gidermek için de yararlanılıyor.

Tıbbi olarak binlerce yıldır kullanıldığı belirtilen “boy otu”, günümüzde de modern bitkisel tedavilerde bağırsak çalıştırıcı, bronşit ve boğaz ağrıları ile mide sorunlarını çözmekte birebir.

Günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan “günlük” bitkisi de Ege'de tıbbi olarak kullanılıyor. Balsamından bir parça tavada ısItılıp buharına tutulan pamuğun öksüren birinin göğsüne konulduğunda kişiyi tedavi ettiği söyleniyor.

Kuş ekmeğinden yapılan çay ise kanamaları durdurmada tansiyon düşürmede etkin olarak kullanıldığı gibi idrar yolları enfeksiyonlarında mide, böbrek ve rahimle ilgili rahatsızlıklarda etkili. Bitkinin tohum ve yapraklarından yapılan çay doğumlarda rahim büzücü olarak, kuru yaprakları basur ve dizanteri tedavisinde, tohumlanma dönemindeki toprak üstü kısımları da adet kanamalarını düzenlemede ve burun kanamalarını durdurmada etkili.

Akdeniz Bölgesinde yaygın olarak kullanılan “sumak” da geçmişte İbni Sina tarafından çeşitli hastalıkları iyi etmede kullanılmış. İshale, ağız yaralarına, basura, göz hastalıklarına, şeker hastalığına iyi gelen sumakın meyveleri de zengin bir A vitamini deposu.


A.A.

21 Mart 2011 Pazartesi

BAHARAT BAHÇESİ

BAHARAT BAHÇESİ

Baharat veya çay olarak kullandığımız bitkiler özellikle bahçe işlerine yeni başlayanlar için çok kolay yetişmesi ile tercih edilebilir . Geleneksel otlarımız maydanoz ve nane hepimizin bahçesinde bulunur.Ancak yetiştirebileceğimiz çok farklı baharatlar da vardır.

Yemeklerimize çeşni olan veya çay olarak kullandığımız bu bitkileri gönül rahatlığı ile bahçemizden derebilmek de ayrı bir zevktir.

Baharat bahçesi oluşturmak için iyi drenajlı bir parça toprağı yeteri kadar gübre ile güzelce kazıp,işleyelim. ( 1m.kareye 1 kova yanmış çiftlik gübresi veya kompost yeter) Bu parseli bölümlere ayıralım. Parselin ve bölümlerin etrafını taşlarla veya bordür malzemeleri ile de çevirebiliriz. Böylece hem dekoratif bir manzara meydana gelir,hem de yayılıcı otların dışarı taşması önlenmiş olur.. Bahçenin şeklini ise zevkinize göre belirlersiniz.

Bu bahçeyi mutlaka sebze bahçesinde oluşturmak zorunda değiliz. Baharatların çoğu uzun ömürlü ve hoş manzaralı bitkilerdir. Çiçek açarlar ve görünüş itibarı ile süs bitkilerini aratmazlar.



Genel özellikleri:


Toprak iyi drenajlı olmalıdır. Özellikle ömürlü bitkiler kışın aşırı ıslak toprakta çürüyebilir.



Bazı istisnalar dışında hafif gölge bir yer olmalıdır.(Koyu gölge değil. Gün içinde birkaç saat gölge idealdir.)



Zengin, derin ve iyi işlenmiş topraklar idealdir. Fazla gübre bitkileri aşırı geliştirir ancak aroma ve lezzetlerini azaltır. Yeteri kadar çiftlik gübresi kullanılmalıdır. Suni gübre hiç kullanılmaz.



Kurakta pek verim alınamaz. Bitkiler yeteri kadar sulanmalıdır.



En büyük düşman yabani otlardır. Bitkileri boğarak gelişmelerini önler. Sürekli ayıklanmaları gerekir.



Bütün baharatlar tohumdan yetişebilir. Maydanoz, dereotu gibi geçici olanlar içim tohumdan yetiştirme idealdir. Ömürlü olanlardan fazla sayıda gerekmiyorsa en iyisi yetişkin olarak satın almaktır. Zira bir paket tohumdan çok fazla fide çıkar. Ömürlüler cinsine göre çelik ve kök ayrıçlarından da yetiştirilebilir.Amatörler için böylesi daha iyidir.



Baharat bahçesi tarım ilacı kullanılan meyve ağaçları vs. den uzakta olmalıdır.

Baharatlar pek kolay hastalanmaz. Yaprak bitleri gelirse sabunlu su püskürtülebilir. Salyangozlar için dolaştıkları yerlere odun külü serpilir. İri böcek ve tırtıllar elle toplanıp yok edilir. Kesinlikle ilaç kullanılmamalıdır.



Bitkileri mevsim boyunca taze olarak kullanabiliriz. Nane , melisa gibi bitkileri çiçeklenmeden evvel biçerek kuruturuz. Bu bitkiler biçildikçe tazelenir ve gürleşir.



Baharatlar güneşli günlerde sabah çiyi kalkar kalkmaz toplanır veya biçilir.



Yenecek taze baharatlar önce yıkanmalı, daha sonra doğranmalıdır. Herhangi bir böcek yumurtası kalmaması için birkaç dakika çok az sirke katılmış suda bekletilebilir.



Şunu da unutmamak gerekir, Baharatlar hiçbir zaman aşırı kullanılmamalıdır. İçlerindeki maddeler yoğun olduğu için tahrişlere veya birtakım sağlık problemlerine sebep olabilir.Tat verecek kadar olması yeterlidir.

MAYDANOZ (Petroselinum crispum)

Anavatanı Akdeniz olan maydanoz çok eski bir kültür bitkisidir.İki yıllıktır. Tohumla yetiştirilir. İlk yıl kök ve yaprak geliştirir. Ertesi yıl çiçeklenir ve tohuma kalkar.

Maydanoz en iyi hafif gölgede, zengin ve sulak topraklarda yetişir.Ekim yapılacak parsel yanmış gübre ile beraber güzelce işlenir.Tohumlar örtü altına şubat, açıkta ise iklime göre mart-nisan aylarında ekilir. Çizgi veya serpme usulü ile ekilebilir. Daha sonra toprak bastırılır ve süzgeçli kova ile sulanır. Maydanoz geç çimlenir. Fidelerin çıkması 3-4 haftayı bulabilir. Toprak daima nemli tutulmalıdır. Fideler biraz büyüdüğü zaman kardeşlenip güçlenmesi için makasla biçilir. Maydanoz her zaman biçilmek suretiyle toplanmalıdır. Yabani otlarla devamlı mücadele gerekir.

Maydanoz 1-2 kere biçildikten sonra metrekareye bir kaç kg. elenmiş eski gübre verilir ve bolca sulanır.Bu şekilde bitki güçlendirilir.

Soğuk bölgelerde kışın üzeri örtülür veya sonbaharda örtü altına yeniden tohum ekilir.

Bildiğimiz düz yapraklı maydanozunu dışında kıvırcık yapraklı frenk maydanozu da çok verimli bir cins olarak yetiştirilebilir.


NANE ( Mentha spicata)

Ömürlü bir bitki olan nane mutfaklarımızda en çok kullandığımız bitkilerdendir. Taze ve kuru olarak tüketilir. Aynı zamanda şifalı bir bitkidir.. Farklı aromalara sahip bir çok türü vardır. Toprak altında yayılan kökleri ile çoğalır. Kök ayrıçları veya toprağa yatırılan çelikleri ile kolayca çoğalır. İkbaharda bol gübre ile işlenmiş toprağa 20-30 cm. ara ile dikilir. Sıkça sulanır ve yabani otlar temizlenir

Nane suyu çok sever.Kurakta verimsizdir. Yılda 3-4 kere çiçeğe durmadan önce biçilir. Kışa doğru tekrar yanmış gübre verilerek soğuktan korunmalıdır.

Bitkiye nane böceği denilen bir böcek musallat olabilir. Bunlar elle toplanarak yok edilmelidir. sağlık açısından ilaçlama yapmamalıdır.


DEREOTU (Anethum graveolens )

Dereotu maydanozgillerden yıllık bir bitkidir. Tohumları ve yeşilliği çok kullanılır. Yetiştirilmesi ve bakımı aynen maydanoz gibidir.

Dereotu fazla derin biçilmemeli, yaprakları elle toplanmalıdır. Çok çabuk tohuma kalkar. Bu yüzden ilk ve sonbahar arasında bir kaç kere ekilmesi iyi olur. Kış için örtü altında yetiştirilebilir.

REZENE (Foeniculum vulgare)

Rezene sulak yerlerde kendiliğinden yetişir. Görünüşü dereotuna benzer, ancak rezene ömürlüdür. Kuvvetli bir kokusu vardır. Her ilkbaharda iri ve soğanımsı kökünden tekrar yeşerir. Boyu 2 metreye ulaşabilir. Yaz aylarında demetler halinde küçük, sarı çiçekler açar.Tohumlar tam olgunlaşmadan toplanır ve kurutulur.

Rezene tohumları çay olarak veya hamurişlerinde kullanılır.Yeşilliğinden yemek ve salata yapılır.Çayı bebeklere bile verilebilen şifalı bir bitkidir.

Derin, kumlu- humuslu toprakları sever. Tohum veya çelikten yetiştirilebilir.

KEKİK(Thymus vulgaris)

Et yemeklerinin vazgeçilmez çeşnisi olan kekik çok kolay yetişir. Alçak boylu çalı formundaki bitkisi yayılarak büyür. Herdem yeşil bir bitkidir . Dekoratif manzarası için kayalık bahçelerde veya bordür bitkisi olarak yetiştirilir. Ehli ve yabani bir çok çeşidi vardır.

Kekik bol güneşli iyi drenajlı yerlerde yetişir. Toprağı hafif kumlu olmalı, aşırı gübre ve su vermekten kaçınmalıdır. Ömürlü ve dayanıklı bir bitki olan kekik bahçede bulunduğu sürece kurutmaya gerek kalmaz. Yaz, kış taze olarak kullanılabilir. Kurutmak için çiçek kafaları bir miktar yaprakla birlikte biçilir.

Kekik tohumları ilkbaharda kumlu toprağa serpilir.Kolayca çimlenirler. Fideler 30 cm aralıkla şaşırtılır. Kök ayrıçlarından da yetişir.


MERCANKÖŞK(Origanum vulgare)

Anadolu'da "merzengüş" olarak da bilinir.Tek yıllık ve ömürlü cinsleri vardır.Çalı formunda büyür. 40-50 cm. kadar boylanır .Et yemekleri ve çorbalarda , sucuk yapımında çok kullanılır.Taze yenebilir.Tomurcukları açmadan hemen önce biçilerek kurutulur.

Mercanköşk humuslu toprakları sever.Sıcak ve güneşli yerlerde güzel yetişir. Soğuktan korkar. Kışın ev bitkisi olarak yetiştirilebilir.

Tohumdan,kök sürgünü veya çeliklerinden yetiştirilir.


BİBERİYE (Rosmarinus officinalis)


Bir Akdeniz bitkisi olan biberiye çok eski zamanlardan beri yetiştirilir. Herdem yeşil bir çalıdır. Baharda çok hoş mavi çiçeklerle donanır. Budanmazsa boyu1,5 metreye ulaşır.Yaprakları taze veya kuru olarak et yemeklerine konur. kokusu çok kuvvetli olduğu için çok az miktarda kullanılmalıdır.

Şifalı özellikleri için çay olarak veya haricen kullanılır.Bitki çiçekte iken yaprakları hasat edilir ve hemen kurutulur.

Biberiye drenajı iyi olmak kaydı ile her toprakta yetişir. Fazla gübre ve su istemez. Kurağa dayanıklıdır. Yalnız soğuktan etkilenebilir.


TARHUN (Artemisia dranunculus)

Özellikle Doğu Anadolu'da kullanılan çok baharlı bir bitkidir.Anavatanı Sibirya'dır. Türkler tarafından Anadolu'ya getirilmiş, daha sonra Avrupa'ya yayılmıştır.60-120cm. boylanabilen çalımsı bitkisi ömürlüdür.İnce uzun parlak yaprakları vardır. Yemeklere, çorbalara katılır. Sirke ve turşulara çok hoş bir lezzet verir. Taze veya kurutulmuş halde tüketilir.

Nane gibi kök ayrıçlarında veya çeliklerinden yetiştirilir.

Drenajı iyi, kuytu ve güneşli yerleri sever.



DEFNE (Laurus nobilis)

Anavatanı Akdeniz olan defne genelde herdem yeşil bir ağaç olarak bilinir.Ancak budamaya çok dayanıklı olduğu için baharat bahçesinde yer bulur. Hoş kokulu ve baharlı yaprakları et ve balık yemeklerinin değişmez çeşnisidir. Defne fidanı top şeklinde budanarak en fazla 1 metre yüksekliğinde tutulabilir. Saksı bitkisi olarak yetiştirmek de mümkündür.Yaprakları taze veya kurutulmuş olarak kullanılır.

Serin iklimlerde bile güneşli ve kuytu yerlere ekilmek kaydı ile yetiştirilebilir.


Defnenin her çeşidi baharat olarak kullanılmaz. Çit bitkisi olarak ekilen bazı cinsler zehirlidir. Fidanı güvenilir bir yerden almak gerekir.

REYHAN (Ocimum basilicum)

Anavatanı Hindistan olan reyhan binlerce yıldan beri kullanılan bir bitkidir. Sıcak-ılıman iklimleri sever.Bizde özellikle güney ve doğu bölgelerimizde yemek ve çorbaların değişmez çeşnisidir.

Ehli ve yabani bir çok farklı çeşidi vardır.Mor kıvırcık yapraklı yıllık cinsi tohumla üretilir.Yaz sonuna doğru çiçek açar. Boyu bir metreye yaklaşır. Morumsu yeşil küçük yuvarlak yapraklı ömürlü olanı kök ayrıçlarından ekilebilir.Boyu 40 cm . kadar büyür.Çok çabuk yayılır. Fideler 30-40 cm. ara ile ekilmelidir.

Zengin, kumlu- humuslu toprakları çok sever. Hafif gölgede güzel yetişir.

Reyhan çiçeklenme başlangıcında biçilir ve kurutulur. Yılda bir kaç kere ürün verebilir.

Sebze bahçelerine ekildiği takdirde zararlı böcekleri uzak tutmak gibi ilginç bir özelliği de vardır.

FESLEĞEN

Bir reyhan türü olmasına rağmen ülkemizde baharat olarak pek kullanılmaz.Açık yeşil nazik yaprakları vardır. Özellikle top fesleğen denilen küçük yapraklı cinsi daha çok süs bitkisi olarak tanınmıştır. Çoğunlukla saksıda yetiştirilir.

Tohumları Şubat ayında ılık bir yerde ekilir. Çıkan fideler küçük saksılara şaşırtılır. Fide olarak almak daha pratik olacaktır. Fazla güneş alırsa çabucak çiçeklenir ve formunu kaybeder. Süs için yetiştirilenlerin tomurcukları görüldükçe koparılmalıdır.

Fesleğen özellikle makarna soslarına çok yakışır.Daha pek çok yemekte taze ve kuru olarak kullanılabilir. Baharat olarak kullanılmak isteniyorsa hafif gölgeye 30 cm. aralıklarla ekilir. Çiçeklenince biçilerek kurutulur.

Yetiştirme özellikleri reyhan gibidir.

Kokusundan sivrisineklerin hiç hoşlanmadığı tesbit edilmiştir.

ADAÇAYI (Salvia officinalis)

Adaçayı çalıya benzer ömürlü bir Akdeniz bitkisidir. Yaprakları grimsi-yeşil ve tüylüdür. Yaz aylarında açan çiçekleri mor renktedir. Bitki 60 cm. kadar boylanır. Bildiğimiz ateş çiçeği ile aynı aileden gelir.

Adaçayı drenajı iyi, güzelce işlenmiş topraklara ekilir. Soğuktan korktuğu için bol güneşli ve rüzgardan korunmuş bir yer seçilmelidir. Gençken sıkça sulanır.İleriki yıllarda fazla su istemez. Kurağa dayanıklıdır.

Dekoratif görünüşü için çiçek bahçelerinde de yetiştirilir.


Bitkiler yılda 1-2 defa hafifçe biçilir ve kurutulur. Derin biçilmesi bitkiye zarar verebilir. Bu işlem bitki çiçeğe durmadan önce yapılmalıdır.

Adaçayı saymakla bitmeyecek kadar çok şifalı özelliklere sahiptir. Çay halinde düzenli olarak içilmesinde fayda vardır.

MELİSA-OĞULOTU

(Melissa officinalis)



Melisanın batı asya orijinli bir bitkidir. Diğer ismi "oğulotu"dur. eskiden balarılarını cezbetmek için yetiştirilirdi. Kalıcı köklerinden her yıl baharda yeşerir.Temmuz ayında küçük beyaz çiçekler verir. Zengin ve sulak topraklarda kolayca yayılır. Yaprakları kuvvetli bir limon kokusu verir.Taze veya kurutulmuş yaprakları çay şeklinde içilir.Ayrıca soğuk içeceklerde koku verici olarak kullanılır. Bir çok şifalı özelliklere sahiptir.

Tohumları kış sonunda örtü altına ekilir.3-4 hafta sonra çimlenir. Fideler yeteri kadar büyüdüğünde 30-40 cm. aralıklarla şaşırtılır.Fide olarak da alınabilir.Ilık ve rutubetli ortamlardan hoşlanır. Suyunu eksik etmemeli, yabani otlar ayıklanmalıdır.

Melisa yılda üç defa biçilebilir. Kararmaması için derhal havadar ve gölge bir yere serilerek kurumaya bırakılmalıdır.


LİMONOTU (Aloysia triphylla)

Ilıman, sahil iklimlerde yetişebilen ömürlü bir çalı bitkisidir. Narin dalları 1-2 metre uzayabilir. Bu dallara sıralanmış yaprakları ince-uzun ve açık yeşil renklidir. Yaz ortasında dal uçlarından doğru küçük,beyaz çiçek salkımları oluşur. Bitkinin dal, yaprak ve çiçekleri son derece kuvvetli bir limon kokusuna sahiptir. Limonotu da melisa gibi şifalı etkilere sahiptir. Melisa gibi kullanılır.

Drenajı iyi ve derin işlenmiş toprakları sever. Sıkça sulamalıdır. Güneşli ve kuytu bir yer idealdir.

Dalları kışın soğuktan donabilir, ancak hemen daima kökünden tekrar yeşerir. İlkbaharda kuruduğu anlaşılan dallar budanır. Diğerleri kısaltılır.

Limonotu çelikten yetişebilir ama fide olarak satın almak daha pratiktir.Limonotu senede üç kere biçilir. Yapraklar dallarından sıyrılır ve gölgede kurutulur

kaynak:

27 Şubat 2011 Pazar

AROMATİK VE TIBBİ BİTKİLER

AROMATİK VE TIBBİ BİTKİLER


(Adaçayı)

 (Kekik) 

(Nane) 

(Biberiye)

(Lavanta) 

(Oğulotu)

 (Anason) 


(Fesle
ğen)




Doğaya dönüşümün bir slogan haline geldiği günümüz dünyasında tıbbi ve aromatik bitkiler Türkiye'de de önemli bir yere gelmiştir. Türkiye pek çok bitkinin gen merkezi olmasının yanında, bazı endemik türlerin de bulunduğu coğrafik bölgeleri içermektedir.
İnsanlar yüzyıllardan beri hastalıklara karşı elde ettikleri bitkiler ile çare bulmaya çalışmışlardır. Hastalıkları, bitkiler ile tedavi etme yöntemleri oldukça başarılı sonuçlar vermiştir. Bundan dolayı bitkilerin tedavide kullanımı, günümüze kadar devam etmiştir.
Birçoğu tesadüfen, birçoğu da merak sonucu denenerek etkileri anlaşılan doğal ilaçlar, kulaktan kulağa yayılarak herkes tarafından tanınmış ve yıllar geçtikçe daha farklı bitkilerin başka dertlere de deva oldukları anlaşılmıştır. Diğer bir gelişme de bu bitkilerin, beslenmede lezzet, koku, tad verici ve iştah açıcı özelliklerinin anlaşılması ve kullanımının yaygınlaşmasıdır.
Dünyanın gelişmiş ülkeleri özellikle tedavide bitkisel kaynaklara yönelmiş durumdadırlar. Tedavide kullanılan ilaçların önemli bir kısmını doğal kaynaklı ilaçlar oluşturmaktadır. Doğal kaynaklı ilaçların kullanım oranı gelişmiş ülkelerde %60, gelişmekte olan ülkelerde ise %4 civarındadır.
Bugün Türkiye florasında 9000'in üzerinde bitki türü olduğu kabul edilmiştir. Bu bitkilerin 1000 kadarı, ilaç ve baharat bitkileridir.
Dünya'da yaşam standardı yükseldikçe tüketim de artmaktadır. Bu artış, tıbbi ve aromatik bitkiler içinde geçerlidir. Bu bitkilerin tüketim alanı çok geniştir. En önemli kullanım alanı ise ilaç, parfüm, kozmetik, diş macunu, sabun şeker sanayi olup ayrıca baharat olarak tüketilmektedir.
1.1. LATİNCE ADI: Salvia Officinalis
1.2. İNGİLİZCE ADI: Garden Sage
1.3. MAHALLİ ADLARI: Adaçayı, Ayı Kulağı, Misk Adaçayı, Diş Otu
1.4. BİTKİ HAKKINDA GENEL BİLGİ VE ÜLKEMİZDEKİ YAYILIŞI:
Adaçayının bugüne kadar 500 türü tesbit edilmiştir. Bu türler tropik ve subtropik bölgelerde dağınık olarak bulunurlar. Ülkemizde ise yaklaşık 90 kadar salvia türü bilinmektedir. Adaçayları bir ya da çok yıllık, çoğunlukla güzel kokulu, çalı görünüşünde ve tüylü bitkilerdir. Ülkemizde Akdeniz ve Ege bölgelerinde; dağlarda, steplerde, tarım arazileri civarında ve ormanlık sahalarda yetişmektedir. Tıbbi özelliği olan salvia officinalis l. Ülkemizde tabii olarak yetişmemekte, ancak tohumu temin edildiğinde kolaylıkla kültüre alınarak yetiştirilebilmektedir.
1.5. KULLANILAN BÖLÜMLERİ:Kurutulmuş Yaprakları
1.6. SANAYİDEKİ KULLANIM ALANI:
Adaçayı yapraklarının enfüzyonu ilaç sanayinde gargaralar ve şurupların bileşimine girerek boğaz ağrıları ve iltihaplarına karşı kullanıldığı gibi, dezenfekten, antiseptik olarak bunun yanında da mide ve barsak spazmlarını çözücü ilaçların yapımında değerlendirilir. Ayrıca hoşa giden kokuları sebebiyle kozmetik sanayinde de geniş kullanım alanı bulunmakta, özellikle dinlendirici vasıftaki banyo köpüklerinin imalinde kullanılmaktadır. Son yıllarda tedavi edici özelliği olan diğer bitkiler ile karıştırılıp poşet halinde hazırlanan çayları da piyasaya çıkmaktadır. Uçucu yağda bulunan thujol zehirli bir madde olup; düşük dozlarda titreme ve halisünasyon yüksek dozlarda da saraya benzer titremeler akabinde uyuşukluk ve bitkinlik şeklinde etki ettiğinden günlük maximum doz önemli olup, genellikle enfüzyonu kullanılır.
1.7. HALK ARASINDAKİ KULLANIMI:
Halk arasında çay gibi demlenerek (enfüzyonu) boğazdaki iltihaplanmalar, yorgunluk, sinir zafiyetine karşı kullanılır. Ayrıca balve sirke ile karıştırılarak ruhi depresyonlar, şiddetli soğuk algınlıkları ve bazı kadın hastalıklarına karşı kullanılmaktadır. İshal kesici ve iştah artırıcı olarak da faydalanılmaktadır.
1.8. DROG OLARAK ÖZELLİKLERİ:
Yatıştırıcı, midevi idrar söktürücü, terletici, dinlendirici, ağız ve boğazlarda antiseptik, dezenfektan özellikleri vardır. 
1.9. VERİM:
Avrupa'da yeşil-yaş herba verimi, ilk yılda 300-400 kg/da ikinci ve üçüncü yıllarda 800-1200 kg/da arasındadır. Ege bölgesinde yapılan bir denemede ilk sene 862 kg/da ikinci sene 2141 kg/da üçüncü sene, 2384 kg/da yeşil herba elde edilmiştir. Gübre verilmeksizin yapılan üretimden ise 1238 kg/da; 5 kg/da azot verilince 2333 kg/da;10kg/da azot verilince 3481 kg/da yeşil herba alınmıştır. (ilisulu -1992)
1.10. DIŞ TİCARETİ:
Doğada kendiliğinden üreyen adaçayları, toplanıp pazarlanır, alım satımı yapılır. Halen batı ve güney illerimizde en çok olmak üzere hemen hemen tüm baharatçılarda satılmaktadır. Fransa, Almanya, A.B.D ve diğer bazı ülkelerde üretimi yapılmaktadır. Günümüzde en çok doğal yetişen adaçayları tüketilmektedir.
İHRACAT MİKTARI:
YILLAR
MİKTAR (KG)
DEĞER ($)
1997
720. 550
1. 604. 405
1998
923. 325
2. 103. 571
1999
1. 114. 728
2. 357. 601
İTHALAT MİKTARI:
YILLAR
MİKTAR (KG)
DEĞER ($)
1997
195. 656
278. 475
1998
287. 497
401. 738
1999
218. 710
298. 902
2.1. LATİNCE ADI: Thymus Sp.
2.2. İNGİLİZCE ADI: Garden Thyme
2.3. MAHALLİ ADLARI: Yabani Kekik, Sater Otu, Nemamul Otu.
2.4. BİTKİ HAKKINDA GENEL BİLGİ VE ÜLKEMİZDEKİ YAYILIŞI:
Çalı ya da çalımsı görünümde ve kokulu olan kekikler (labiatae) lamiaceae familyasının dünya üzerinde 40 türle temsil edilen bir cinstir. Genellikle derin olmayan gevşek, ılımlı, humuslu ve kalkerli toprakları seven bu bitkiler Avrupa ve Asya'da, akdeniz bölgesinde, kuzey Afrika'dan habeşistan' a kadar uzanan yerlerde ve kanarya adalarında bulunmaktadır. Ülkemizde ise yaklaşık olarak 35 kadar kekik türü 1500 m rakıma kadar olan yerlerde ve yaylalarda yaygın olarak bulunurlar. Bu türlerden bir kısmının endemik olduğu literatürde yer almaktadır.
Ülkemizde 14 adeti endemik olarak yetişen 37-40 arasında tür mevcuttur. Thymus vulgaris, (adi kekik, kekik, büyük kekik, sater) ülkemizde doğal olarak
Yetişmez. Thymus serpyllum (kır kekiği, yabani kekik, kekik, sater) ülkemizde, Asya ve Avrupa'da yaygındır. Ülkemizde yaygın olduğu yerler: Bursa, İzmit, Doğu Karadeniz, Kayseri' dir. Thymus longicaulis sp. Chavbardii var. Antelyensis, Antalya'da yetişen endemik taksonlardan'dır. Beyaz kekik batı ve Güney Anadolu bölgesin' de kurak yerlerde yetişir.
YABANİ KEKİK: Akdeniz bölgesi ve Anadolu' da pek çok varyetesi var.
İZMİR KEKİĞİ YADA PEYNİR KEKİĞİ: Batı ve Güney Anadolu genel yayılış sahasıdır.
İSTANBUL KEKİĞİ YADA MERCAN KÖŞK: Ender olarak da eşek kekiği olarak anılır. Trakya ve Batı Anadolu genel yayılış sahasıdır.
BEYAZ KEKİK: Güney ve Batı Anadolu'da bilhassa Manisa ve Muğla civarında yayılış gösterir.
2.5. KULLANILAN BÖLÜMLERİ: Dallı Çiçekli Tepe Ve Yaprakları
2.6. SANAYİDE KULLANIM ALANI:
İlaç sanayinde antiseptik imalatında kullanıldığı gibi bronşlardaki koyu kıvamlı salgıyı sıvılaştırdığından öksürük şuruplarının bileşimine girer. Antibiyotik etki olarak mikroorganizmaların üremesini geciktirdiği veya tamamen durdurduğu için, ağız antiseptiği olarak gargara yapımında faydalanılmaktadır. Derideki mantar hastalıklarına karşı inhibör etkisi olduğundan, mantar ilaçlarının bileşiminde de yer almaktadır. Kimya sanayinde ise değerli bir kimyasal madde olan timolun elde edilmesinde kullanıldığı gibi parfümeri ve kozmetik sanayinde de banyo köpüklerinin yapımında ve problemli ciltlerin tedavisinde kullanılmaktadır.
2.7. HALK ARASINDA KULLANIM ALANI:
Kekiklerin çiçekli dal ve yaprakları halk arasında çay gibi demlenerek içilmek suretiyle kandevarınını düzenleyici, rahatlatıcı etkisinden faydalanılmaktadır. Ayrıca kansızlık, boğmaca, kellik, diş ve mide ağrılarında uyuz, nefes kokması, lumbago, barsak parazitlerinin ve gazlarının giderilmesinde, romatizma ile bazı kadın hastalıklarında tedavi amacıyla kullanılmaktadır. Kekik türlerinden çeşitli et yemeklerinde baharat olarak da faydalanılmaktadır.
2.8. DROG OLARAK ÖZELLİKLERİ:
Dolaşım uyarıcısı, antispazmatik, idrar söktürücüdür. Düşük dozlarda kullanıldığında balgam söktürücü, yüksek dozlarda alındığı taktirde antiseptik ve bazı barsak kurtlarını düşürücü etkisi vardır.
2.9. VERİM
Kekik o yıl ekilmiş ise ilkbahar da biçim yapılmaz. Böylece az verim alınır. Orta Avrupa koşullarında ilk yıl 100-150 kg/da, ikinci yıl 200-450 kg/da kuru herba, 1000-1800 kg/da yaş herba alınmaktadır. Üçüncü yıl verim azalır. Genelde 3 yıl için üretim yapılır. (İlisulu'dan Ceylan 1981)
2.10. DIŞ TİCARETİ:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top