18 Mayıs 2011 Çarşamba

Polen İşgali Altındaki Şehirlerimiz

Polen İşgali Altındaki Şehirlerimiz

Gecenlerde bir gazetede Izmir`e bu yil 30 ton polen yagacak baslikli bir haber okudum. Yazinin detayinda, kent ici yesil alanlarda meydana gelen artis sonucu bu yil her zamankinden daha fazla polenin sehir uzerine yagacagini ve bunlarin buyuk bir kisminin da bu cografyaya yabanci hibrit turlerin polenleri oldugu yaziliydi. Bu haber bana yurt disinda (Ingiltere) hava durumu ile birlikte alerjik bunyeli insanlar ve astim hastalari icin polen durumu sunulmasini ve bu konuyla ilgili New Scientist dergisinde 2001yilinda yayinlanan bir makaleyi hatirlatti.

  Makaleyi Kaliforniyali bir bahce bitkileri uzmani "Alerjiden Uzak Bahcecilik" kitabinin, yazari Thomas Ogren yazmisti. Ogren makalesinde, dunyanin bircok ulkesinde ozellikle gelismis ulkelerde saman nezlesi, astim vb. Gibi alerjik hastaliklarda bir artisin soz konusu oklugundan bahsetmekteydi. Makalede bu artisin, dogadan yada dogal hayattan ayri "modern bayat" adini verdigimiz yesilden uzakta yasamamizdan kaynakligi gibi bir kabullenmenin varoldugundan, ancak yazarin bu fikre katilmadigindan bahsedilmekteydi. Yazara gore, bu artisin asil sebebi dogadan yada yesilden uzak kalmamiz degildi, aksine yasadigimin bu hayat icinde yesile olan ozlemimizden ve bunun sonucu olarak sehirlerimizin yesillendirilmesinden kaynaklaniyordu. Ogren'in iddiasina gore uzun donemdir caddelere yanlis agaclar, park ve bahcelere de yanlis bitkiler dikiliyordu.
Ögren'in iddialarını biraz açacak olursak; Dünya Üzerindeki birçok ülkede peyzaj mimarları şehri yeşillendirmek amacıyla sayılan iki düzineyi geçmeyen aynı tür bitkileri tekrar tekrar kullanmaktadır. Eğer bu çalı yada ağaç formundaki bitkiler ayrı eşeyliyse, genellikle sadece erkek bitkiler tercih edilmektedir.
Günden güne park-bahçe ve caddeleri mi/dr mükemmel çiçekli, böceklerle tozlanan ağaç yada çalıların yerim rüzgarla tozlanan türler almaktadır. Yeşile olan özlemin artmasıyla da bunların sayısı artmaktadır. Bunun başlıca sebepleri arasında, dişi bitkilerin eski tohumlarını, tohum kabuklarını veya meyvelerini dökerek bahçe ve sokaklarda kırlı bir görüntüye neden olması sayılabilir. Erkek bitkilerde ise bu kirlilik görülmez. Erkek bitkilerin tek dezavantajı çok aşırı miktarda polen üretmeleridir.


Peki polenin sağlımız üzerine etkisi nedir?




Polenlerin elektron mikroskobu görüntüleri

Polen kaynağına ne kadar yakınsanız, o kadar çok etkilenirsiniz. Bahçemizde bulunan alerjik polen üreten bir bitki ya da ağaç sizi caddenin köşesinde bulunan aynı bitki ya da ağaca göre on kat fazla etkiler. Eğer bir de alerjik bir bünyeye sahipseniz, bu sızı on kat daha fa risk altına sokacaktır.

Günümüzde dunun nedir?


Maalesef günümüzde dikilen çalı yada ağaçların ne kadar polen ürettiği üzerinde ya çok az durulmakta veya biç durulman laktadır. Gazetede verilen haber bunu doğrular niteliktedir. Güllümüzde alerjik hastalıkların durumuna baktığımızda ise bununla paralel bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Çünkü bundan yirmi yıl Öncesine göre dünyada görülen alerjik hastalıklar iki, üç hatta dört kat artmıştır. Ve bu rakam artmaya devam etmektedir. Çünkü dikilen ağaç ya da çalı türüne göre on ila kırk yıl arasında değişen bir süre sonunda üreyebilecek yani polen üretebilecek olgunluğa ulaşmaktadır. Daha önceden veya günümüzde dikilen ağaç ya da çalılar polen üretmeye başladıkça, yıldan yıla şehir üzerine yağan polen miktarı artacak ve her sene daha fazla insan bu polenlerden etkilenecektir.

Yıldan yıla daha fazla insanın polenler nedeniyle işkence çektiği, özellikle alerjik bünyeli insanlar için yaşamanın daha zorlaştığı şehirler kaderimiz mi?

Elbette ki değil. Doğal bitkilerden ortama salınan polenler de hesaba katılarak peyzaj mimarları daha az polen üreten yada daha az alerjik polen üreten çim-çiçek-çalı ve ağaç türlerini kullanabilirler. Ya da alternatif olarak ayrı eşeyli bitkilerden meyve ve tohum dönemindeki sadece gözle görünen kirliliği göze alıp, dişi bitkileri kullanabilirler. Diğer bir alternatif de rüzgarlarla tozlaşan bitkiler yerine böceklerle tozlanan bitkilerin tercih edilmesidir. Her alternatifte de daha az polen ve daha sağlıklı şehirlere kavuşmuş oluruz. Özellikle son alternatif hesaba katıldığında, doğal olarak daha çok arı ve kelebeğimiz olabileceğini de unutmamak gerekir.

yazar:Yar. Doç. Dr. Halil AYDIN
Kaynak: www.ekolojimagazin.com/


Alttaki makale polen alerjisiyle ilgili üşenmeden lütfen okuyun



Alerji Mevsimi Başladı



İlkbahar aylarında artan polenler nedeniyle alerjik astım hastalarını uyaran uzmanlar, saman nezlesi olarak bilinen alerjik rinitin ise....

Saman nezlesi, bahar alerjisi ya da yaz gribi olarak isimlendirilen alerjik rinit, kişilerin duyarlı oldukları alerjenler ile teması sonrası ortaya çıkan ve çok sayıda kişiyi etkileyen bir hastalık.
Ağırlıklı olarak burun iltihabı belirtilerinin bulunduğu hastaların önemli bir kısmında alerjik astım, konjonktivit ve deri hastalıkları da görülüyor. Alerjik rinitin başlıca belirtileri; burunda kaşıntı, tıkanıklık, akıntı, hapşırma, kuru öksürük ve boğaz kaşıntısı.
Başta polenler olmak üzere; küf mantarları, çeşitli gıdalar (yumurta, çilek, balık gibi), ev tozu, kedi ve köpek gibi hayvan tüyleri ve çeşitli kimyasallar da hastalığa neden olabiliyor. Alerjik riniti olan kişilerde sinüzit, kulak hastalıkları ve geniz eti gelişimi de sıklıkla görülüyor.
Alerjik astım tanısını koymanın testlerle artık çok kolay olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Levent Tabak, alerjik astımın, genetik olarak alerjiye yatkın olan kişilerin, duyarlı oldukları alerjene maruz kalmalarıyla geliştiğini söylüyor.
Alerjik astımın hava yollarının, mikrobik olmayan iltihabına bağlı gelişen aşırı bronş duyarlılığı olduğunu hatırlatan Prof. Tabak, “Bu kişiler, duyarlı oldukları alerjenler ile temas etmeleri sonucunda; kuru öksürük, nefes darlığı, hırıltı, hışıltı ve göğüste sıkışıklık hissi gibi şikâyetler duyabilmektedir. Bu şikâyetler tekrarlayan nöbetler halinde seyretmekte; şikâyetler geceleri ve sabaha karşı artmakta; alerjenden uzaklaşma ya da ilaç kullanımı sonrasında azalmakta ve hatta tamamen kaybolabilmektedir. Alerjik astım, bazı hastalarda yılın belli aylarında daha fazla görülmektedir” diyor.
Alerjik astımlı hastalarda en sık rastlanılan alerjilerin ev tozu (akar), ağaç ve çimen poleni, kedi-köpek tüyü, hamam böceği ve küf mantarı alerjileri olduğunu belirten Prof. Tabak, şu bilgileri veriyor: “Alerjik astımlı hastalarda çoğu kez tanı, iyi bir hikâye alınması ile konulabilmektedir. Kesin tanı konulabilmesi için kişinin alerjen ile karşılaşması sonrasında şikâyetlerin başlaması ve muayene bulgularının ortaya çıkması; alerjenden uzaklaşması sonrasında ise şikâyetlerin azalıp, kaybolması gerekmektedir. Muayene sırasında tanı, solunum fonksiyon ve çeşitli laboratuar testleri ile konulabilmektedir.
POLENLERDEN KORUNMAK İÇİN BUNLARI YAPIN!
• Doktorunuza danışarak uygun bir yöntem ile hangi polenin bünyenizde alerjiye yol açtığını belirleyin. Her bitki, yılın belli bir döneminde polen ürettiği için alerjik olduğunuz polene göre önceden koruyucu tedaviye başlayarak hazırlık yapabilirsiniz.
• Polen sayısının ılık, kuru ve güneşli günlerde artması; sabahları erken saatlerde ve yağmur sonrasında azalması nedeni ile özellikle polen miktarının fazla olduğu saatlerde, açık alanlarda olabildiğince az sürelerde kalınmalıdır. Çim polenine alerjisi olanlar, bahçe çimlerini kendileri biçmemelidir.
• Polenler ile kaplanma sonucu iç mekânlarda alerjiye neden olma riskine karşı; giysiler ve çamaşırlar yazın açık havada kurutulmamalıdır. Polen mevsiminde pencereler, kapalı tutulmalıdır.
• Eğer mümkün ise polen mevsiminde tatile çıkılmalı ve şikâyetleri tetikleyen polenlerin bulunmadığı, kıyıdaki esintiler vasıtası ile polen sayısının nispeten daha az olduğu deniz kıyısında yer alan bölgelere seyahat edilmelidir.
• Otomobil alma ya da değiştirme ihtiyacı gündeme geldiğinde; polen yakalayıcı hava filtreleri olan otomobiller tercih edilmelidir. Otomobillerinde polen filtresi olan kişiler de otomobillerinin bakımları esnasında polen filtrelerinin değiştirilmesine özen göstermelidir.
• Alerjisi olduğu halde çiçek yetiştirmekten vazgeçmek istemeyenler, böcekler vasıtası ile döllenen renkli süs bitkilerini; örneğin gülü tercih etmelidir. Bu tarz çiçeklerin polenleri, hava ile taşınamayacak kadar ağır olduğu için semptomlara yol açma olasılıkları daha düşüktür.
TANI İÇİN SOLUNUM FONKSİYON TESTİ
Spirometri cihazı ile solunum fonksiyonlarını ölçerek, çeşitli akciğer hastalıklarına tanı koymak mümkündür. Nefes darlığı, öksürük ve göğüste sıkışıklık hissi olan hastalarda bu şikâyetlerin, öncelikle akciğer hastalığına bağlı olup olmadığı araştırılmalıdır. Solunum fonksiyon testleri ile bu şikâyetlerin, akciğer hastalığına bağlı olup olmadığı büyük ölçüde anlaşılabilmektedir.
Solunum fonksiyon testleri ile önce hastanın akciğer fonksiyonları değerlendirilmekte; çıkan sonuca göre ilaç tedavisi uygulanmakta ve yeniden uygulanan solunum fonksiyon testlerinde düzelme gösterilmesi ile tanı konulabilmektedir. Solunum fonksiyonları normal olan kişilerde de bronş provokasyon testi ile yine astım hastalığı olup olmadığı belirlenebilmektedir.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top