11 Nisan 2011 Pazartesi

Bitkilerde Işık Miktarı

Bitkilerde Işık Miktarı


KAPALI MEKÂN SÜS BİTKİLERİNİN MEKÂNIN IŞIK İLİŞKİLERİNE GÖRE SEÇİMİ VE YERLEŞTİRİLMESİ
 Işık, tür ve yer seçiminde en önemli faktördür. Özellikle bu önem kapalı mekânlarda çok daha büyüktür ve bitki yetiştirmeyi sınırlayan en önemli faktörlerden biridir. Işık yalnız bu mekânlara yerleştirilecek süs bitkilerinin yaşayabilmesi için değil, aynı zamanda güzel, bol ve kaliteli çiçekler oluşturması, cazip yapraklar geliştirmesi, güzel bir form göstermesi için de zorunludur.

Bitkilerde gelişmeyi sağlayan fotosentez olayında etkin olan ışık, renk farklılıkları, ışık yoğunluğu, kalitesi, günlük ışınlanma süresi ve gelişme boyunca toplam ışınlanma süresiyle bitkilerin gelişmesine etki yapar.
Bir bitkinin en yüksek derecede gelişebilmesi için gerekli ışık miktarına optimum ışık şiddeti denir. Bu, türe ve gelişme safhasına göre değişir. Bitkinin gelişmesinde engel olacak kadar azalmış olan ışık şiddetine minimum ışık sınırı denir. Artık bu sınırın altında o bitkiyi yetiştiremeyiz. Zira fotosentez olayı cereyan etmez. Bu durumda bol ışık alan bitkiler daha iyi gelişirler.
Işık şiddeti X ışıklanma süresi ile ışık spektrumunun yani tayfının birleşimi bitkinin büyüme şekli ve oranında önemli rol oynar.
Bu itibarla ışığın şiddeti kadar günlük devam süresi de önem taşır. Bitkilerin bazıları, gündüzlerin geceye kıyasla belli bir süre daha uzun olduğu devreler ancak çiçek açabilirler. Bunlara uzun gün bitkileri diyoruz. Örneğin, Aechmea fasciata. Uzun gün bitkileri, gündüz süresi türlere göre 10-13 saatin altına düşünce çiçek açmazlar. Bunlar sonbaharda gün uzunluğu azaldığı için günlerin uzun olduğu ilkbahara kadar serada iyi gelişmezler. Buna karşılık bazı bitkiler aksine geceler daha uzun olduğu takdirde çiçek açarlar. Bunlara da kısa gün bitkileri denir. Örneğin, ekseri Euphorbia’lar veChrysanthmum’lar gibi. Kısa gün şartlarında çiçeklenen bu bitkiler, uzun günde yani yaz aylarında çiçeklenmezler. Bilindiği gibi bunlardan Krizantemler sonbahar ve kısmen de kışın çiçek verirler. Fakat gündüz saatleri bitkilerin üzerine ışık geçirmeyen siyah bez veya siyah plastikler örtülürse ve gündüz ancak 9-12 saat gün ışığı görürse ilkbahar ve yazın da çiçek verirler. Ancak siyah plastik kullanılacaksa yazın fazla sıcaklık yapmaması için delikli olmalıdır. Kuzey memleketlerine gidildikçe yazları uzun gün bitkileri, kışları da seralarda uzun gün bitkileri bol çiçek açarlar. Bazı bitkiler de gündüz veya gecenin uzun veya kısa olmasından etkilenmez. Yani gün uzunluğuna karşı nötr olurlar.
Gün uzunluğu veya kısalığından etkilenen bitkilerde bu fotoperiyodizm olgusu çeşitli yollardan ayarlanarak çiçek gözlerinin uyumu ve uyanma zamanları ile büyüme oranları kontrol altına alınabilir. Böylece çiçeklerin bütün yıl içinde ve normal çiçeklenme mevsimi dışında açmaları sağlanabilir. Örneğin, Krizantemler, karanfiller, Kalanşoe’lere gün uzunluğu ayarlanarak istendiği zaman çiçek açtırılabilir.
Güneş bitkileri ortalama 4200 lux’ün altında bir entansitesinde büyümelerini tamamen durdururlar. Bazı gölge bitkileri ise çok daha düşük bir ışık entansitesine düşünceye kadar büyümelerini devam ettirebilirler. Buna karşılık güneş seven türler de olsa bitkiler seradan birden bire yüksek ışık entansitesine sahip açık bir sahaya doğrudan çıkartılmamalıdır. Aksi halde bundan büyük ölçüde etkilenerek zarar görebilirler. Bu itibarla bunları açık sahaya çıkarmadan önce gölge çardakları altında bir ışık intibakı devresi geçirmelerine imkân vermek gerekir.
Işığın süs bitkilerinin şekillenmelerinde de büyük etkisi vardır. Bu türlerde yani güneş bitkilerinde, bu etki çok kuvvetlidir. Biz bu şekillenmelerden süs bitkilerini ışık açlığı içinde olup olmadığını ve luzumundan fazla ışığa maruz kalıp kalmadığını anlarız ve ona göre önlemlerimizi alırız. Işık fazlalığından yapraklar kalınlaşır, sertleşir ve küçülür. Fazla ışık alan yaprakların üst yüzeyindeki hücrelerde büyüme ve çoğalma artar. Böylece yaprak dıştan içe, alt tarafa doğru kıvrılır. Aksine ışık miktarı azaldığında ise yaprağın üst hücrelerinde büyüme ve çoğalma azalır. Bunun sonucu alt hücrelerde ise üste kıyasla hücre çoğalması daha fazla olmuş olur. Böylece yaprakların kenarı bu sefer dışarı doğru kıvrılır. Ayrıca az ışıkta yaprak sapı aşağıya doğru yönelir, hatta yaprak düşüyor hissi uyandırır. Böylece bitkinin az veya çok ışık aldığını kolayca saptayabiliriz. Işık her taraftan eşit geliyorsa, büyüme simetrik yani her yönlü olur. Eğer ışık bir yönden geliyorsa dallar o yönde kuvvetlenir, uzar ve ışık tarafına doğru yönelir. Ayrıca yetersiz ışıkta bitkiler zayıf gövdeler sahip, cılız, fakat internotların anormal uzaması sonucu boylu ve renksiz olurlar. Gölgede kalan yapraklar, bazı durumlarda küçülür, bazı durumlarda da incelir ve büyür.
Ancak bazı mecburiyetler, ışıklanmanın yeterli olmadığı yerlerde süs bitkileri bulundurmayı bize dikte ediyorsa bu takdirde bunların ancak yapay müdahaleyle yani suni ışıklandırma, başka yönlerdeki ışığı yansıtma ve sık sık bu bitkileri sera veya limonluklara alarak rehabilitasyona tabi tuttuktan sonra aralıklı kullanma gibi yollarla bunları o yerlerde yetiştirmek mümkün olur.
Hatta bazı iç mekân süsü bitkilerinin ihtiyaçlarından daha az ışık alan bir yerde haftada bir iki gün güneşli bir yere almak şartıyla yetiştirmek de mümkündür. Bu konuda iç mekân bahçeciliği bize geniş imkânlar hazırlar. Böylece hiç ışık almayan bir yerde de süs bitkileri yetiştirme olanağı sağlanabilir. Fakat biz süs bitkilerini yapay şartlar altında canlı tutmayı ve geliştirmeyi ana hatlarıyla da olsa sonraya bırakarak önce normal koşullarda süs bitkileriyle ışık arasındaki ilişkiye dönebiliriz.
KAPALI MEKÂNLARDA DOĞAL IŞIK KOŞULLARINDA YETİŞTİRME   

Işık, bütün süs bitkilerinin yetişip gelişmesi için hayati bir önem taşır. Ancak Türklere göre ışık istekleri arasında da büyük farklılıklar olduğu da dikkate alınmalıdır. Bazı süs bitkileri, düşük ışıktan zarar gördüğü, gelişemediği gibi bazıları da yüksek ve direkt güneş ışınlarından zarar görürler. Bu itibarla süs bitkileri türlerinin ayrı ayrı ışık ihtiyaçları bilinmeli ve ona göre seçilmeli. Mekân düzenlemeleri de ona göre yapılmalıdır. Bu konuda önemli süs bitkilerinin ışık ihtiyaçları tablo 12’de verilmiştir.
TABLO: 12
DİREKT GÜNEŞ ŞARTLARI ARAYAN, IŞIK İSTEKLERİ YÜKSEK SÜS BİTKİLERİ (CİNS OLARAK)
Acacia spp.Faucaria spp.Passiflora spp.
AeoniumFerocactusPelorgonium
AgapanthusGasteriaPersea
AgaveGloriosaPhoenix
AloeHaemanthusPittosporum
AnanasHawarthia(bazı türler)Plectranthus
AporocactusHebeRebutia
BerberisHibiscusSansaviera
BoungainvilleaHippeastrumSedum
CallistemonHymenocalliSenecio
CaphalocareusHypocyrtaSetcreassea
CapsicumİmpatiensSolanum
CareusJasminumStapolia
CatharanthusKalanchoeVallota
CeropegiaLampranthusValthemia
CitrusLarusYucca
ColeusLithopsZantedas
ConophytumLobivia 
CordyledonMammillaria 
CrassulaMikanis 
CupheaMusa 
DaturaNeoporteris 
EcheveriaNerium 
EchinocactusOlea 
EpidendrumOpuntia 
EspostoeOreopanax 
EugeniaOxalis 
EuonymusPachystachys 
Euphorbia(bazı türler)Parodia 

YARI GÖLGE ŞARTLARI ARAYAN SÜS BİTKİLERİ (CİNS OLARAK)
Abutilon spp.AcalyphaAchimenes
AcorusAechmeaAeshynanthus
AglaonemaAllamandaAlocasia
AnthuriumAphelandraArdisia
AsparagusAstrophytumBegonia
BillbergiaBrowalliaBrunfelsia
CalateaCalantheCalceolaria
CalladiumCallisiaCampanula
ChamaedoreaChamaerropsChlorophytum
ChrysanthemumCissusClerodendrum
CliyeraCliviaCocos
CodiaeumCodonantheCoffea
ColeusColumneaCrossandra
CyclamenCymbidiumCyperus
CytisusDieffenbachiaDipladenia
DİPTERACANTHUSDizygothecaDracaena
DurchesneaEchinopsisEpidendrum(ekserisi)
EpisciaEpphyllumErica
ExacumFatshederaFatsia ficus(ekserisi)
FittoniaFushsiaGardenia
GrevilleaGuzmaniaGymnocalycium
GynuraHaemanthusHaworthia
HederaHoweaHoya
HypoestesJacarandaKohleria
LiriopeLycasteMarantha
MedinillaMicrocoelumMimosa
NepenthesNephrolepisNertera
NeoregeliaNotocactusOentendahlii
OdontoglossumOplismenusPandanu
PasuderanthemumPedilanthusPellionia
PeromiaPerileptaPhilodendron
PhlebodiumPhoenixPilea
PiperPisoniaPlaytcerium
PlectranthusPsumbogaPrimula
PolyaclasPterisRechsteineria
RhaphidophoraRhipsalidopsisRhododendron
RhoeoRhoicissusSansavieria
SauntpauliaSauromatumSaxifrage
ScirpusSenecioSiderasis
SinningiaSkimmiaSoleirolia
SonerilaSpathiphyliumSprekelia
StenandriumStenocarpusStromanthe
SyngoniumTetrastigmaTillandsia(ekserisi)
TolmieaToreniaTradescantia
VandaVrieseaZebrine
Zygocactus  

TAM GÖLGE ŞARTLARI ARAYAN SÜS BİTKİLERİ(CİNS OLARAK)
AcubaAglaonemaAsparagus
AdianthumAnthuriumAspidistra
AspleniumFicus (bazı türleri)Phoenix ( bazıları)
BilbergiaHederaPhyllitis (bazıları)
BlechnumHoweaPlatycerium
CalatheaHydrangeaPteris
CalceolariaHypocyrtaRhaphidophora
ChamaldoreaMaranthaSchefflera
ChlorophytumMicroleniaSideraris
CissusMonsteraSkimma
CliviaNephrolepsisSoleirolia
CyrtomiumOdontoglossumSpathiphylium
DieffenbahiaOphiopogonSyngonium
DidymonchleaenaPetlaeaTetrastigma
DracaenaPaperomiaTradercantia
FatshederaPaphiopedilumRhoicisus
FatsiaPhlebodiumZebrina
Bu tabloda 1. gruba giren, direkt güneş ışınlarını arayan, ışık istekleri yüksek süs bitkilerini kapalı mekânlarda güneye bakan ve perde konmamış pencereler önüne yerleşmek uygun olur. Ancak yazın güneş ışınlarının çok kuvvetli olduğu yerlerde, bunların dahi öğle saatleri hafifçe gölgelenmesi olumlu etki yapar.
Tabloda 2. gruba giren, yani yarı gölge şartları arayan süs bitkilerinin bol ışıklı fakat direkt güneş ışıklarını almayan pencerelerde tutmak, güney pencereleri kullanma durumunda ise, pencerenin gerinse direkt güneş ışınlarını az alan bir yere koymak uygun olur. Bu konuda pencerenin gölgelenmesi ya da perdelenmesi de yeterlidir.
Tabloda 3. gruba giren, yani tam gölge şartlarını arayan, dolayısıyla doğrudan güneş almayan yerlerde iyi büyüyebilen süs bitkileri ise kapalı mekânlarda kuzey pencereleri önünde veya güneş almayan kısımlarda veya biraz iç tarafta muhafaza edilmelidir.
Ancak kış ayrılarındaki ışık entansitesindeki düşme de bu değerlendirmede dikkate alınmalı ve kışın yaz aylarındaki konumlarına karşılık daha fazla ışık alan yerlere konmalıdırlar. Aksi halde bitkilerde bir cılızlaşma gözlenir. Önemli konumlarda bu devrelerde yapay ışıkla bu düşük ışık entansitesi de telafi edilebilir.
Bugünün birbirini gölgeleyen yüksek binaları, dar ve sıkışık mekânları, özellikle kış aylarında süs bitkilerindeki ışık ihtiyaçlarını ön plana çıkarmaktadır.
Kapalı mekânlarda tespit edilen ışık miktarı itibaridir. Yani o andaki dıştaki ışık entansitesine göre değişir.  Bu durumda hem dışarıdaki ışık entansitesi hem de o anda iç mekândaki ışık entansitesi tespit edilerek birbiriyle oranlanır. Buna nisbi ışık alımı diyoruz. Tabiatıyla bu, doğal ışıklandırmada asıl önem taşır. Zira iç mekânlarda, doğal ışık dıştaki ışığa bağımlıdır.
Bir süs bitkisinin bulunduğu yerin ışık entansitesinin kendisi için yeterli olup olmadığını, bitki bazı işaretler vermek suretiyle bize belli eder. Bunun en bariz tezahürü, çiçek açmadaki gerileme, yaprak sararmaları ve yaprakların dökülmesidir.
Yazın bahçede bulunan bir süs bitkisini birden bire içeriye alırsak, ışık alımındaki azalma derecesinde, yapraklarında sararma ve dökülmeler gözlenecektir. Aynı şekilde ışıktan hoşlanan bir süs bitkisini de iyi ışık alan pencereden daha az ışık alan bir kısma götürüp koyarsak gene aynı tezahürler görülecektir. Bunun aksi de söz konusudur. Yani, uzun süre kapalı mahallerde kalan süs bitkileri, güneşten hoşlanan bitkiler de olsalar ilkbaharda birden bire bahçeye çıkarıldıkları vakit kısa zamanda sürgün uçları ve yapraklarda kahverengi yanık lekeleri oluşmaktadır. Bunun için bunları dışarıya alırken birden bire değil, yavaş yavaş dış şartlara daha az gölge yerde tutarak ve her gün gittikçe artan sürelerde açığa alarak bir alıştırma devresi geçirtilmelidir.
Pencerelerin gerisindeki süs bitkileri, pencere önüne çıkarıldıklarında gene sürgün uçları ve yapraklarda yanık lekeleri oluşabilir. Zira pencere camı güneşin ultraviyole ışınlarını geçirmez ve bu durumda süs bitkisi de ışınlardan etkilenmez. Fakat arada cam engeli kaldırılıp bitki güneş ışınlarını birden bire direk olarak almaya başlarsa, bu yanık lekeleri oluşabilmektir.

Kıştan ilkbahara geçişte birden bire entansitesi artan güneş ışınları dolayısıyla hassas bitkilerin yapraklarında sararmalar gözlenebilir. Bu bitkilerde bu konuda tedbirli olmak gerekir. Buna karşılık yaprak renklerinde açılmalar da çoğu kez az ışık alımının işaretleridir. Ekseri süs bitkileri 7-10 gün gibi çok kısa bir süre dahi az çok ışıksız koşullarda kalmaları durumunda da yapraklarını dökmeye başlarlar. Buna mukabil, süs bitkilerinin büyük ekseriyeti direkt güneş ışınlarından çok aydınlık yerleri severler.
Kapalı mekânlarda doğal ışık ile bitkiler arasındaki ilişki yapay ışık kullanımından daha komplikedir. Zira doğal ışık pencere yönüne, pencere hacmine, konstrüksiyonuna, pencereye gelen ışığın karşılaştığı çeşitli engellere göre değişir. Hatta pencerede ışık, güneşin geliş yönüne göre de değişmekle kalmaz, enleme, oranın lokal iklimine ve mevsimine göre kısa ve uzun fasılalarla değişir. Hâlbuki yapay ışık istenilen şekilde bitki için en müsait yönde, entasitede ve kalitede ayarlanabilir. Bugün yapay ışık teknolojisi hem çok gelişmiştir hem de bitkilerle ilişkileri hakkında çok şey bilinmektedir. Bütün bu nedenlerle doğal ışık kullanımında birçok faktörü dikkate almak gerekir.
Doğal ışıkta bakı en önemli faktörlerden birini oluşturur.
Bakı olarak, güney bakı diğer üç bakıya nazaran gün içinde en fazla ve en uzun ışık alan bakıdır. Gün ortasındaki ışık, doğal ışığın en entansif olduğu devredir. Hem mavi hem de kırmızı ötesi  ışık spektrumlarını alır.
Doğu daha ziyade, sabah ışığı alır. Fotosentez için önemli olan mavi spektrumlarca zengindir.
Batı ise öğleden sonra daha ziyade sıcaklık verimi önce olan kırmızı ötesi ışıkları fazla alır.
Bitkilerin tomurcuklanma, özellikle çiçek açma dönemlerinde ışık gereksinimleri en yüksektedir.
Yaprakları dolayısıyla yetiştirilen süs bitkilerinin ışık gereksinimleri daha azdır.
Güney yönünde pencereler için ortalama 8600-10700 lux’lük bir ışık entansitesine ihtiyaç duyan bitkiler öngörülür. Ekseri sukkulentler bu entasitede bir ışığa ihtiyaç gösterirler.
Doğu ve batı yönündeki pencerelere ise ortalama 5300-8600 lux’lük bir ışık entansitesine ihtiyaç duyan bitkileri öneririz.
Kuzey pencerelerinde ise ortalama ışık entansitesi (5300 lux) bu değerlerin çok altındadır.
Odayı aydınlatan pencerenin ebadı, güneş gördüğü saatler ve o iklimdeki güneşli günlerin sayısı bitkileri yerleştirme ve düzenleme çalışmaları yapılırken önceden dikkate alınmalıdır. Süs bitkilerinin büyük çoğunluğu direkt güneş direkt güneş ışınlarını istemediğini belirtmiştik. Süs bitkilerinin ışık gereksinimlerinde yaş da etkilidir. Genç bireyle bu direkt ve entansif ışık etkilerine karşı daha hassastırlar. Daha çabuk ve daha çok zarar görürler. Yaşlı bireyler ise bu yüksek entansiteye daha fazla direnirler.
İç mekân süs bitkilerinde sabah ışığı en yararlı olan ışıktır. Bu nedenle bitkilerin mümkün olduğu kadar doğu ve güneyden ışık almalarına önem verilmelidir. Daha önce de tablo 12’de de belirttiğimiz 2. ve 3. grup bitkiler batı ve kuzey taraflara yerleştirilebilir.
Sabah 9-10 arasındaki direkt güneş ışınları süs bitkilerine zarar vermez. Ancak ışık kuvvetlendiği zaman gene bu bitkiler üzerine direkt güneş ışınları değiyorsa ekseri süs bitkilerini tül perdeden faydalanarak gölgeleyebiliriz.
Ancak ani yer değiştiren, ışık veya gölge seven bitkilerde yanık lekeleri ve sararmalar da oluşabilir. Bu itibarla ışık farklılığı doğuran yer değiştirmeleri tedrici olarak yapılmalıdır. Süs bitkilerinin kapalı mekânlarda aldığı ışık, açık sahadakilere nazaran daha azdır. Bu onların daha az fotosentez yapmalarına yol açar. Bu durumda onların besin maddeleri gereksinimini açık sahadakilere nazaran daha azaltır. Örneğin iç mekânda yetiştirilen süs bitkilerinde fidanlıktakilere kıyasla %10 oranında daha az bir beslenmenin onlar için yeterli olacağı vurgulanmakta ve verilen ışık entansitesine göre farklı gübreleme reçeteleri önerilmektedir.
Son olarak bitkilerin yetiştirilmesinde ışık ile ilişkilerinde dikkate alınması gereken önemli bir noktada süs bitkilerinin bilhassa kapalı mekânlarda bir taraftan ışık aldıklarında o tarafa doğru yönelerek simetrilerinin, dolayısıyla güzel görünümlerinin bozulduğunun dikkate alınmasıdır. Bu duruma meydan vermemek üzere, süs bitkisinin saksının zaman zaman çevrilmesi isabetli ve etkili olur. Fakat bazı çiçekli süs bitkilerinde bu durum çiçek veriminin kalitesini etkilediği de dikkate alınmalıdır.
KAPALI MEKÂNLARDA YAPAY IŞIK KOŞULLARINDA YETİŞTİRME

Yapay ışık uygulamaları ilk defa Afrika menekşelerinde başlamıştır. Afrika Menekşelerinin suni ışık kullanarak bütün yıl çiçeklenmeleri ve hiç doğal şık almayan yerlerde de yetiştirilip çiçeklenebilmeleri sağlanmıştır. Hatta yapay ışıkta Afrika Menekşeleri pencere eşiğinde yetiştirilenlerden çok daha simetrik olarak büyütülebilmektedir.
Bugün birçok türdeki doğal ışık noksanlığı, yapay ışık ile karşılanabilmektedir.
Bu konularda kullanılan yapay ışık kaynakları seraların ışıklandırılması kısmında da daha önce ele alınmıştır. Bunlardan Glüh ve Siccad tabir edilen sıcak lambalar ve bildiğimiz sıcaklık veren normal akkor lambalar ancak ısıtma ihtiyacı olan yerlerde kullanılmalıdır. Özellikle bunlardan siccad lambalarının ışınlarının %92’si sıcaklık veren infraruj ışınlar halindedir ve ancak ışınlarını %8’i aydınlatma sağlayan ışınlardır. Bu lambalar aynı zamanda kuraklık etkisi de yapar. Bunlar ekseri beyaz ışık veren floresans soğuk lambalar, civalı alçak ve yüksek basınçlı lambalar, sodyum buharlı lambalardır. Bunlardan civalı yüksek basınçlı lambalar kuvvetli ışınlandırma gücüne sahiptir. Düşük basınçlı civalı lambalar da yüksek dayanma gücü ve iyi ışık randımanı ile uzun gün şartları yaratırlar.
Işığın kalitesi de bitki büyümesinde önem taşır. Bu konuda mavi ışık en etkili olanıdır. Çiçeklenmede de mavi ışık ve kırmızı dalga boyları ışık spektrumları içersinde en etkili ışıklardır.
Sıcaklık etkisi yapan bildiğimiz normal ampuller, yani akkor elektrik ampulleri sarıdan kırmızıya kadar olan dalga uzunluklarında etkindir fakat bunlar mavi ışık bakımından zayıftır. Bu ışıklar sıcaklık verdiğinden kullanımlarında soğuk lambalarda mümkün olduğu halde bunlar bitkilere fazla yaklaştırılmamalıdır. Bitkilerden uzak olunca da ışık entansiteleri bir hayli zayıflar.
Floresans tüpleri en çok mavi ve kızıl spektrumlara sahip olduklarından bitkilerin büyümeleri, gelişmeleri açısından idealdir. Özellikle bu lambalar yaprakları için yetiştirilen kapalı mekân süs bitkileri için bilhassa tercih edilmelidir.
Ancak tomurcuk ve çiçeklerin oluşması için sıcaklık da etkin olduğundan, sıcaklık yapmayan beyaz tüpler ile sıcaklık yapan floresans tüpleri karışık olarak tavsiye edilir.
150 wat’lık ampuller standarttır. Bu, akkor, yani sıcaklık veren lambaların bitkilere ne kadar yaklaştırılabileceği konusu verdikleri sıcaklıkla ilişkilidir. Kaba bir tahmin yapmak gerekirse bitkiye olan en az mesafeler 45cm ve azami mesafeleri de 120cm olmalıdır. Ampul tamamlayıcı bir hizmet yapıyorsa, 120-180cm uzaklıkta olması uygundur. Birden fazla ampul kullanılması aydınlatıcının sabit olması ve yardımcı aydınlatıcılara başvurulması halinde mesafe arttırılabilir veya azaltılabilir.
Ampuller floresans tüplerine nazaran çok daha kompakttır. Yani daha toplu ışık verir ve daha kolay monte edilebilir. Değişik entansitelere göre daha kolay değiştirilebilir. Ancak bitkiler için kullanılan floresans lambalar, akkor ampullerden daha uzun süre dayanır. Akkor ampuller, 2000 saat, ötekiler ise 10 000-20 000 saat kullanılabilir. Yani günlük kullanımına göre 2 yıl dayanmaktadırlar.
Yalnız daha önce belirttiğimiz gibi ilk 100 saatte, ışık entansitelerinde kayıp %10 olup, bu daha sonra %20’ye çıkmaktadır. Lambaların ayrıca temiz tutulmaları da gerekir. Toz etkileri ışık entansitelerini %30 kadar azaltabilir.
Floresans lambalar aynı wattaki akkor lambalardan 3 kat daha fazla ışık verir. 60cm’den uzun olmayan floresans tüpleri ev bitkileri için en iyisidir. Ofislerde daha boylu bitkiler için ve gölgeye dayanıklı türler için konu daha farklı düşünülmelidir.
Bitkilerde yapay ışıklanma teknolojisi günümüzde gittikçe gelişmektedir.
Doğal ışık yani güneş ışınlarının entansitesi ve devamı zaman zaman değişikliğe uğrar. Ancak yapay ışıkta entansite yaz kış ve günün her saati aynı devam eder.
Gün ışığı 27 000 lux üzerinden 8 saat devam ettiği kabul edilirse gün boyu 27 000×8=216 000 lux’lük bir entansitede bir ışık verilmiş olur. Bunun %30’u bulutlu olduğu zamana isabet ettiği  ortalama bir değer olarak kabul edilirse 216 000-70 000=146 000 lux’luk bir ışık entansitesi oluşur.
Buna karşılık 9000 lux’luk bir yapay ışık günde 16 saat süreyle verilecek olursa 9000×16=144000 lux eder.
Böylece verilen bu yapay ışık doğal ışığa hemen hemen denk olur.
Bir lambanın ne kadar metrekare yüzeyi ne kadar uzaklıktan aydınlattığının bilinmesi gerekir. Zira ışık entansitesi uzaklığın karesi nisbetinde azalır. Örneğin bir ışık kaynağı 1 metre mesafeden bir bitkinin yüzeyinde 4000 lux’luk bir ışık entansitesi sağlıyorsa bu kaynak 1 metre geriye çekilirse yani bitkiye olan uzaklığı 1 metre değil, 2 metre olursa bu takdirde aynı ışığın bitki üzerindeki entansitesi 400 bölü 2 üzeri 2=100lux’ düşer. 3 metre mesafedeyse 400 bölü 3 üzeri 2=44 lux olur.
Bu nedenle yapay ışığın bitkiye yakınlığı ışığın entansitesi bakımından çok önemlidir. Sıcaklık veren lambalara bitkilerin fazla yaklaştırılmaması gerektiğinden bu konuda sıcak lambalar soğuk lambalara nazaran çok daha kullanışsızdırlar. Bu itibarla lambanın ne kadar uzaklıktan bitkiyi ışıklandırdığı meselesi çok önemlidir. Bu nedenle lux olarak verilen ışıklandırma şiddeti son yıllarda 1 metre uzaklıktaki bir ışık kaynağından 1 metrekare yüzeye verilen ışık miktarı olarak algılanmaktadır. Bu durumda örneğin, 1 metrekareye 150-200 watlık bir ışık verildiğinde bu ışık 2000-5000 lux olarak iyi bir ışık şiddeti kabul edilmekte ve bu 150-200wat/metrekare olarak gösterilmektedir.
Işığın üstten verilmesi de önemlidir. Zira yaprakların klorofil tabakaları üst yüzeylerindedir. Böylece bu ışık fotosenteze çok daha müsait yönde etki yapar. Bazı bitki türlerini yukardan verilen
1600 lux’luk bir ışıkla daha iyi yetiştirmek mümkün olmaktadır.
Işığın üstten fakat hiç değilse iki taraftan gelmesi daha etkin ve simetrik büyüme sağlar.
Ancak lüzumundan yüksek entansitede ışığın da zararlı olduğunu ifade etmek gerekir.
Yumuşak(soft) ışıklar daha emniyetle kullanılır.
Işığın kısa sürelisi de uzun sürelisi de zararlıdır. Işığın bütün gün devam ettirilmesi yoluna asla gidilmemelidir. Zira birçok bitki türü gelişmelerinde belirli bir karanlık devre geçirmeye ihtiyaç duyarlar. Bu karanlıkta geçen süre onlar için bir dinlenme devresi olduğu gibi ışıkta oluşturulan asimilant maddelerin bitki organlarına taşınması ve depolanmasını sağlayan bir zaman aralığı olarak da hizmet görür. Bu yüzden bu bitkilerde ışıklandırma daha uzun süre devam ettirilirse fizyolojik rahatsızlıklar ve hastalıklar ortaya çıkar.
Kapalı mekânlarda tespit edilen ışık miktarı itibaridir. Yani o anda dıştaki ışığın miktarına göre değişir. Bu durumda hem dışarıdaki dolu ışık entansitesi hem de o anda iç mekândaki ışık entansitesi tespit edilerek oranlanır. Buna nısbi ışık alımı diyoruz.

Kapalı mekân yetiştiriciliğinde ışık konusunda bizi iki husus direkt ilgilendirir. Biri, bitkiye ulaşan aktüel ışık miktarı yani bu bitkinin yüzeyindeki ışık entansitesidir. Diğeri de büyümeyi etkileyen ışığın kalitesidir.
Bir bitki üzerine gelen aktüel ışık floresans tüpünün dışa verdiği ışıktan muhakkak ki daha azdır. Bu azlık kaynağın bitkiye olan uzaklığı yanında ışığın şekline ve açısına göre de değişir. Işıkölçer farklı pozisyonlarda tutulduğunda da farklı değerler verir. Yapay ışıklar kullandıklarından kısa bir zaman sonra da ışık entansitesini kaybedeceği hesaplarda göz önünde bulundurulmalıdır.
Ampul şeklindeki ışık kaynakları ile çubuk şeklindeki ışık kaynaklarında ışığın farklı şekilde dağılımı dikkate alınmalıdır. Kaynağın merkezinden kenarlara doğru ışık entansitesinde önemli farklılıklar gözlemlenir. Nitekim tüpün kenarları daha az ışık verir. Bu nedenle yapay ışıklandırmada fazla ışığa ihtiyaç gösteren türler grup yerleştirilmelerinde ortaya az ışık gereksinmeleri olanları ise kenarlara yerleştirilmelidir. Işıklandırmada iki tüpten fazlasını yerleştirmek daha avantajlıdır. Bu suretle kuvvetli iki tüp yerine daha az kuvvetli 3-4 tüp kullanmak daha iyidir. Böylece kenarlardan kayıp azalır ve bitkiye çeşitli açılardan ışık geldiğinden özellikle boylu bitkilerin alt tarafları da yeterli ışık alarak bitki de daha üniform ışıklandırma sağlanır. Ve alt dallardaki yapraklar daha uzun süre hayatiyetlerini korurlar.
Profesyonel yetiştiriciler duvarlara ve tavana akseden ışığın miktarını da hesaba katarlar. Bu konuda reflektörlerin biçim ve nitelikleri de ışık entansitesine büyük ölçüde etki yaptığı dikkate alınmalıdır.
Işıkölçerlerin daima görünen ışıkları ölçtükleri de göz önünde tutulmalıdır.
Yapay ışığın kullanımı gereken durumlarda; bitki için yeterli olan 4-5 saatlik doğal ışığa eş değer sürede verilen yapay ışık yetersiz kalır. Bunun için günde 12-16 saat yapay ışık gerekir. Eğer yapay ışığı doğal ışık yerine değil de ancak doğal ışığı eklemek suretiyle günlük ışıklandırma suresini uzatma şeklinde verme söz konusu ise bu yapay ışık verme suresi daha kısalır.
Çiçekli bitkiler yaprakları için yetiştirilenlerden daha yüksek ışık entansitesi isterler. Bunlar için en az 5000 lux’luk bir ışık gerekir.
Kapalı mekânlarda da önemli yerleri olan begonyalar üç gruba ayrılmaktadır. Birinci grubu, kışın çiçeklenenler oluşturur. Bunlar kısa gün bitkileridir. Günler kısalınca sonbahardan itibaren çiçeklenirler. İkinci grubu ise yazın çiçeklenenler oluşturur. Bu grup içerisinde B.semperflorens(daha küçük çiçekler), B.tuberhybrida(daha büyük çiçekler) belli başlı türleridir. Yazın çiçeklenen begonyalar uzun gün bitkileridir. Çiçeklenmeleri için uzun gün ışığı gerekmektedir. Bu yapay yoldan sağlanabilir. Bunlarda gün ışığı uzatılırsa ocak ayında da çiçeklenme olur.
Üçüncü grup begonyalar yaprakları için yetiştirilen begonyalardır. Bu konuda Begoniarex bunların en önemlilerini oluşturur. Bunlarda da yapay ışık gelişmeyi yaprak renklenmesini çok daha cazip hale getirir.
Bromeliaceae familyasına dâhil birçok süs bitkileri(bilbergiaaechmeaguzmaniatillandsiavriesea) suni ışığa çok iyi cevap verebilmektedirler. Örneğin bunlardan Aechmea uzun gün bitkisi olarak kışın yapay yolla ışıklanma süresi uzatılırsa çiçeklenebilmektedirler.
Aynı familyadan Bilbergia 25wat/m2 akkor lamba altında günde 7 saat, yedi sekiz hafta verilen ışık sonrası normal çiçeklendiği haziran temmuz aylarından çok önce çiçeklenebilir.
Çanta çiçeği de yapay ışık kullanılarak erken çiçeklendirilebilir ve çiçeklenme şubat ortasına kadar erkene alınabilir. Yapay ışık bunlarda çiçeklenmenin devam süresini uzatır. Bunun için her gece 3-20wat/m2 entansitede 8 saat ışık verme yeterlidir.
Dekoratif yapraklar için yetiştirilen bitkiler arasında Aphelandra squarrosa da gün ışığı yapay yolla 10 wat/m2 entansitede bir floresans lamba ile iki ay uzatılarak çok daha hızlı ve cazip bir gelişme sağlanabilir.

Eğreltilerde ışık entansitesini ve ışıklanma suresini uzatarak fotosentezi arttırmak dolayısıyla gelişmeyi hızlandırmak mümkündür. Bunun için geceleri 1 metre yükseklikten 400wat yüksek basınçlı bir civa lambası ile 8 m2lik bir sahayı ışıklandırma üzere yerleştirilen büyük bir grup 8 saat yapay ışık verilerek en iyi sonuç sağlanabilir. Daha küçük gruplar için bu değer 50wat/m2 hesaplanabilir. Bu aydınlatmalarda 100watlık bir lamba 25cmlik bir reflektör yardımıyla 1,5 mesafeden 240 lux’luk bir aydınlatma sağlamaktadır. Bu durumda 7 adet 100watlık lamba 1600 lux’luk bir aydınlatma yapabilmektedir. Bu ışık objeye 30-40cm yaklaştırıldığında çok daha etkin olduğu belirlenmiştir. Hatta bazı bitkiler burada verilen 1600 lux’ten de daha düşük ışıkta yetiştirilebilirler.
Yapay ışığın süs bitkilerinde sulama gereksinimini biraz daha arttıracağı da daima dikkate alınmalıdır.
Kaynak : Prof. Dr. Suad ÜRGENÇ ( ağaç ve süs bitkileri fidanlık ve yetiştirme tekniği – üniversite yayın no:3676 fakülte yayın no:418 )

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top