Kefirde bol miktarda A , D , E , B1 , B12 ,K , PP vitaminleri ile Kalsiyum , Magnezyum , Fosfor , Flor ve Selenyum mineralleri dengeli ve sentez olarak bulunmaktadır.
Bu; kusursuz optimum denge ve en mükemmel sinerjik sentez sadece kefirde bulunmaktadır.
A vitamini: Solunum ve sindirim organları ile böbrek,deri ve göz üzerinde güçlü destek sağlar. Yapı taşındaki beta karoten bağışıklık sistemini geliştiriyor. Görme, büyüme ve vücudun enfeksiyonlara karşı koruma rolü oldukça fazladır. Kemiklerin sağlıklı gelişimi ve bağışıklık sisteminin düzenli işleyişinde önemli katkıları vardır. A vitamini eksikliği körlüğe neden olur. Ayrıca kuru ve sert deri, diş çürümeleri, mide ve bağırsak mukozalarında zayıflama, ülser ve ishal,saç dökülmesi, kaşıntı, mide bulantısına ve erkeklerde iktidarsızlığa yol açar. Bağışıklık sisteminin en büyük destekçisi timus bezesini korur ve normal çalışmasını sağlar. Aşırı stres timus bezesinin çalışmasını durdurur.
D vitamini: İnce bağırsaklarda kalsiyum ve fosforun emilimini düzenleyerek kemik büyümesi, sertleşmesi ve tamirinde etkili olur. Raşitizm hastalığını önler.Böbrek hastalıklarında düşük kan kalsiyumu seviyesini düzenler. Yetersiz gıda alıpta fazla kalori yakanlar, menapoz döneminde olan,emziren ve hamile olan kadınlar, aşırı alkol alanlar, ağır yaraları ve yanığı olanlar D vitaminine daha fazla ihtiyaç duyarlar. Artrit, sivilce, alkolizm, kistik fibrozis uçuk ve herpes zoster tedavisi ile kolon kanserinin önlenmesinde etkileri olduğu ileri sürülmektedir.
E vitamini: Radikal bir asittir. Bazı proteinlerdeki kimyasal maddeler ile oksijenin birleşiminden oluşur. Döllenme, kısırlığın önlenmesi ve cinsel fonksiyonların düzenli bir biçimde yürümesinde çok önemli rolü olan bir vitamindir. Çok güçlü bir antioksidandır. Toksik maddelerin olumsuz etkilerini azaltarak dirlik ve kudret sağlayan E vitamini gençlik duygusunu güçlendirir.E vitamininin üst solunum yolu enfeksiyonlarını ve gribi önleyebileceği yeni deneylerle ispatlanmıştır. Dirençli bir vitamin olarak tanınmaktadır. Karaciğerde, yağ dokularında, kalp, adale dokusu, testis, rahim, böbrek üstü bezi, beyin ve kanda depo edilir.
Kalbe yararlı olan HDL kolesterol oranını yükseltip, zararlı olan LDL kolesterolünü azaltır. Kaslar ve cilt sağlığı için çok önemli bir vitamindir.
B vitaminleri: Molekül yapılarında azot atomu vardır. Şekerin özümlenmesini ve dokuların yenilenmesini sağlar. Cilt parlaklığı ve deri gerginliği sağlar. Hücre yenilenmesine olumlu etki yapar. B vitaminleri vücutta depolanmaz, günlük besinlerle her gün alınması gereklidir. Kansere karşı koruyucu meleklerdir. B vitamin eksikliği epitel dokuyu tahrip eder,tümör oluşumunu hızlandırır. B12 vitamin eksikliği meme kanserine yol açmaktadır. B12 vitamini çocuklarda görülen astımların tedavisinde yardımcı rol oynamaktadır. Asetil kolin üretimini artırdığı için B 12 vitamininin Alzheimer hastalığında koruyucu olabileceği düşünülmektedir. HIV Pozitif (AIDS) hastalarının ve pernisiyöz anemi hastalarının tedavilerinde B12 vitamini verilmektedir. Sebzelerde B 12 vitamini bulunmaz.
Alkol B vitaminlerini öldürmektedir. Adeta yiyip bitirmektedir. Alkol tüketiminden sonra kaybedilen B vitaminleri alabilmek için mutlaka bol B vitaminli besinler(Süt ürünleri,özellikle kefir) ile beslenmek gerekir.
K vitamini: Asıl adı Naktakinon’dur. Menakinon organik bileşiktir. İnsan vücudu için olmazsa olmaz bir vitamindir. K vitamini kanın pıhtılaşmasında görev yapar. Eksikliği insanı ölüme götürür.
K vitamini insan vücudunun ihtiyaç duyduğu şekilde doğada bulunmaz.
İnsan vücudu bu vitamini kendi kullanabileceği, yani bir anlamda ‘’rafine’’ etmesi gerekir. Ancak bu rafine işlemini insan vücudu yapamaz. Sindirim sistemindeki bazı özel bakteriler K vitamini üretmek için bir dizi işlem yapar ve insanın kullanabileceği hale getirir. Kalın bağırsaktaki dost bakteriler(probiotikler) ‘‘ tam olmaları gerektiği yerde ve zamanında’’ rafine işlemi yaparak K vitamininin kana karışmasını başarıyla yerine getirirler.
Bir tek Probiotik bakterilerde bu yetenek vardır.
Cinsel gücü arttırmak için uygulanan tedavilerde K vitamini verildiğinde olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Romatizmal hastalıklarda K vitamini desteği verilmektedir. Anne sütü K vitamini açısından fakirdir.Oysa kefir K vitamini açısından tam bir enerji kaynağıdır.
PP vitamini: Günümüzde B 3 vitaminide denilmektedir. Vitaminler içinde en dayanıklısıdır. İnsan vücudu bunu triptofan isimli asitten üretebilir. Ayrıca karaciğerde az miktarda depolanabilir. Hücrelerin solunumunda hayati rol oynar. Glikoz’dan enerji üretilmesinde anahtar görevi vardır. Yağ asitlerinin sentezinde etkilidir. Mide salgısını düzene sokar. Kandaki alyuvarları ve akyuvarları besler. Sinir sisteminin dostudur. Beynin sağlıklı çalışması için temel maddedir. Östrojen, progesteron, testesteron gibi cinsiyet hormonları ile trioid, kortizon,
İnsulin homonlarının üretimine katılır. Kan kolesterol ( Nikotinik asid formu) seviyesini ayarlar. PP vitamin eksikliğinde kolay yorulma, kolay sinirlenme, hazımsızlık, kusma, bulantı ile deride ışığa karşı hassasiyet,dilde yanma ve kızarma, ağız kokusu, unutkanlık baş gösterir.
Ekskliği uzun sürerse Pellegra 4D hastalığına yol açar.
KALSİYUM: Kemik,diş ve tırnak gelişiminde önemli rol oynar.Kasların güçlenmesini arttırır. Büyüme dönemindeki çocuklar, ergenlik dönemindeki gençler, hamileler ve emziren kadınlar ile yaşlılar en çok kalsiyum ihtiyacı olanlardır. Kemik erimesine karşı ve menopoz döneminde kalsiyum alımı ile kombine edilen östrojenle çok iyi savunma oluşturulur. Eğer kalsiyum besinlerden yeteri kadar alınmazsa vücut bu ihtiyacını kemiklerden temin eder. Buda kemikleri zayıflatır.Stres ve hareketsizlik kalsiyumu azaltır. Ayrıca diyet süt ürünlerinde yok denecek kadar azdır.
MAGNEZYUM: Bitki dünyasının demiridir. İnsan vücudundaki magnezyumun % 65’i kemik ve dişlerdedir. Kalan % 35 ‘i kan, doku ve diğer vücut sıvılarında yer alır. Beyin ve kalpteki dokularda daha yoğun bulunur. Kemik ve sindirim sistemindeki adalelerin kasıldıktan sonra gevşemelerini sağlar. Anti-Stres mineralidir.
Kalp damarlarının esnekliğine etki eder. Bu yüzden kalp krizlerini önleyici rolü oldukça fazladır. DNA üretiminde mutlak gereklidir.Hücrelerin enerji üretiminde anahtar rol oynayan ATP molekülünün sitokrom sistemine taşıdığı enerjiyi serbestleştirir.
Magnezyum eksikliği, halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk, göz kararması, uyku bozukluğuna yol açar. Ayrıca adale seğirmeleri ve titremeleri ile dalgınlık, hafıza zayıflığı, tansiyon yükselmesi, böbrek taşı ve doku kireçlenmelerine eğilimi arttırır. Aşırı yorulanlar, diyet yapanlar, kabızlık çekenler, idrar söktürücü, doğum kontrol hapı ve alkol kullananların gereksinimi daha fazladır.
FLOR: Dişleri asit etkisinden korur. Büyümeye etki yapar. Demirin emilini artırır. Kandaki alyuvar hücrelerinin üretimine katkı sağlar. Diş gelişiminde ve diş çürüklerinin önlenmesinde çok etkilidir.Flor, diş mine yapısı içine girer ve sürekli koruma sağlar. Flor eksikliğinde diş çürümeleri artar ve kemikler çabuk kırılır.
FOSFOR: Fosfor insan vücudunda kalsiyumdan sonra en çok bulunan bir elementtir. Vücut ağırlığının % 1 ‘ini oluşturur. Bu miktarın% 85’i kemik ve dişlerdedir. Kemiklerden sonra en çok alyuvarlar denilen kırmızı kan hücrelerinde bulunur. Vücutta enerji olaylarının baş aktörüdür.Yağ ve karbonhidratların yakılmasında etkilidir. Genetik kodu taşıyan DNA ve DNA molekülündeki nükleik asit yapımında büyük rolü vardır.Böbrekler aracılığı ile vücudun asit-baz dengesini korur. Adale ve kalp kasılmalarına karşı etkilidir.
SELENYUM: Kan hücrelerinin ve kromozomların yapısını güçlendirir. Ağır metallerden, zehirli kimyasal ve gazlardan vücudu korur. Sigara,alkol, civa,kadminyum,karbon gazları v.b. zararlıların etkilerini azaltır. Doğal olarak en çok anne sütünde ve inek sütünde bulunmaktadır. Başta prostat kanseri olmak üzere birçok kanserin en büyük düşmanıdır.
Tiroid bezlerinin normal işlemesinde önemli katkısı vardır. E vitamini ile birlikte hücre koruyucusu olarak çalışır. Erken yaşlanmayı engeller. Erkeklerde bulunan selenyumun yarısı üreme organlarında bulunur.
Fosfor ve kalsiyum ile diğer mineraller dengeli olarak vücuda alınmalıdır.
Kalsiyum olmadan fosfor, fosfor olmadan; başta B grubu olmak üzere bütün vitaminler işlevlerini yapamazlar.
Vitamin ve minerallerin nominal işbirliği yaptığı, mükemmel sinerji bileşimi doğal Simbiotik Güç sadece kefirde bulunmaktadır.
|
İnsanoğlunun biyolojik yapısında ve metabolizmasında süt ürünlerinin yadsınamaz büyük bir rolü vardır. Asırlardır beslenme zincirinde süregelen çok önemli biotik enerji kaynağına bugün daha fazla ihtiyacımız var.
Sentetik, katkılı, yapay içeceklerin sağlığımızı ciddi derecede etkilediği, zihinsel ve fiziksel gelişime hiçbir olumlu etki yapmadığı gibi zararlarının hayli fazla olduğu günümüzde ,sağlıklı ve uzun yaşama mucizevi derecede olumlu etkiler yapan kefir sağlık yönünden toplumsal bir ihtiyaçtır.
Kefir yeni nesillerin doğru ve sağlıklı beslenmesi açısından sosyal bir gereksinimdir.
Anti-Aging (Gençlik bilimi) üzerine araştırma yapanlar aktif ve sağlıklı bir bedende en yüksek biyolojik yaş sınırının 120 olduğunu saptamışlardır. Suni, sentetik besinlerle; bize armağan edilen bedenimizi kendi ellerimizle hızla yaşlandırmaktayız.
Doğalın yerini kesinlikle tutmayan, hiçbir şekilde özdeş olmayan sahte besinler ömrümüzün törpüsüdür. Hastalıklara çıkartılan davetiyedir. Vücudumuza doldurduğumuz zararlı maddeler hızla çoğalmakta ve sağlığımızı kemirmektedir. Mutlu yaşamımız, acı içinde kıvrandığımız azap çektiğimiz bir işkenceye dönüşmektedir.
Kefir; sentetik içeceklere alternatif % 100 doğal enerji içeceğidir.
Kefir; unutturulan ve unutulmaya yüz tutmuş doğal besinler adına bugün hatırlamamız gereken gelenekselliğin bir simgesidir.
Kefir; doğaya dönüşün parolasıdır.
|
TIP DÜNYASINDA KEFİR VE PROBİOTİKLER |
|
|
|
|
|
1900 ‘lü yılların başında Kafkasyalıların uzun ve sağlıklı yaşamları bilim dünyasının da ilgisini çekmiştir. Rus bilim adamı Elie Metchnikoff’un Kafkaslarda yaptığı araştırmalarda kefir keşfedilmiştir.
Laboratuarlarda yapılan analizlerde probiotik özellikleri ortaya çıkmıştır. Probiotik bakteri ve maya zenginliği itibariyle kefir, sağlık yönünden yararları olan doğal fermente bir süt ürünü olarak literatürlere geçmiştir.Tedavileri destekleyici yönüyle çok önemli bir besin maddesi olarak sürekli önerilmiştir.
Elie Metchnikoff Tıp dünyasında Probiotiklerin kaşifi sayılmış ve bu alandaki çalışmaları ile 1908 yılında Nobel tıp ödülünü kazanmıştır.Bu alandaki çalışmalarını Paris’te Pastör ile paylaşmış , fermente süt ürünlerinin üretiminde yaptığı araştırmalar üreticilere kaynaklık etmiştir.
Kefir; yoğurt gibi Türklerin bulduğu ve bütün dünyada bir Türk buluşu olarak tanınan bir süt ürünüdür. Orijinal adı ile tüm dünya dillerinde yer edinmiştir. Orta Asya’dan ve Kafkaslardan Rusya, İskandinav ülkeleri ile Avrupa ve Amerika’ya yayılmıştır. Probiotik doğal bir süt ürünü olarak fonksiyonel gıdalara kaynaklık eden kefir; günümüzde doğal ürünlere yönelimin öncüsü olmuştur. Her geçen gün daha fazla artan ilgi ile karşılanan kefir bütün dünyada yaygınlaşmaktadır. Hastanelerde ve kliniklerde tedavilerin desteklenmesinde temel besin olarak hastalara verilmektedir.
http://www.altinkilic.com/
|
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder