18 Şubat 2012 Cumartesi

Tıbbi bitkileri doğru kullanma rehberi!

Tıbbi bitkileri doğru kullanma rehberi!


Bitkilerin yerel bilgilerini derleyen bilim dalına ‘etnobotanik’ deniyor. Etnobotanik, bitkiler ve insanlar arasındaki kültürel unsurları inceliyor



Ülkemiz, bitki türü zenginliği açısından oldukça cömert bir floraya sahip. Yaklaşık üç bin kadar kadar bitki, yeryüzünde sadece Türkiye’de yetişiyor. Bitkilerin bu kadar çeşitli olması, bitki bilgeliğini doğurdu. Aynı bitki farklı yörelerde farklı şekillerde kullanılabiliyor. Bitkilerle ilgili bilgelik daha çok yerel kaynaklardan derleniyor.

Gelibolu ve çevresi


Ahlat otu: Yaprakları ve meyveleri ezilerek böcekle yılan sokmalarında kullanılıyor.
Banotu: Taze yaprakları ekşi hamurla birlikte bezin arasına yayılır, baş ağrısında başa sarılır. Tohumları meşe korunda yakılıp kül edilir, sıcak su dolu bir kaba atılır, başa havlu örtülür, buharı solumak suretiyle diş ağrısında uygulanır.
Bayırturpu: Yaprakları ezilerek saçkıran hastalığında saç çıkartıcı olarak kullanılır. Kökleri doğranır, çamsakızı ve zeytinyağıyla kavrulur, süzülüp dondurulur. Yara ve yanıklarda kullanılır.
Böğürtlen: Köklerinin kaynatılmasıyla elde edilen su idrar yolu ve prostat sancılarında içilir.
Üvez: Meyveleri ishalde yenir.
Ödemiş ve Bozdağ çevresi
Sarımsak: 250 gr. sarımsak soyulur, buharda bekletilir, iyice yumuşayınca ezilip zeytinyağıyla karıştırılır. Temiz bir tülbente yayılır, bel fıtığından muzdarip hastanın beline bir kat naylon sarıldıktan sonra tatbik edilir ve bir hafta bekletilir.
Yılanyastığı: İyice olgunlaşan meyveleri toplanır, egzama, basur ve kaşıntıda bir hafta boyunca her gün 20-25 tane yutulur.
Sarı centiyane: Hazımsızlık, gastrit, öksürük ve kansızlıkta; yarım nohut tanesi büyüklüğünde kök yutulur veya kökü toz haline getirilip balla karıştırılır. Sabah-akşam bir çorba kaşığı yenir ya da iki parça kök yarım bardak soğuk suda 3-4 saat bekletilip içilir.
Karabaşotu: Çiçeklerinden hazırlanan soğuk çay kolesterol, tansiyon ve göğüs ağrısında içilir.
Sarı kantaron: Saplı çiçekleri kavanoza konur, üzerine zeytinyağı ilave edilir, üç gün güneşte, bir sene karanlıkta ve kullanmadan önce üç gün güneşte bekletilir. Elde edilen kırmızı renkli kantaron yağından vücut içindeki ve dışındaki yaralarda sabahları aç karnına bir çorba kaşığı içilir, iyileşme belirtileri görülene kadar devam edilir. Kurutulmuş incirin üzerine 2 damla kantaron yağı damlatılır, bağırsak tembelliğinde yemeklerden önce üç tane yenir.

Hayıt: Yaprakları olgunlaşmamış üzümle (koruk) birlikte dövülür, tülbente yayılır, ateşli hastalıklarda soğuk olarak sırta sarılır. İyileşme belirtileri görüldüğünde çıkarılır. Yaprakları ebegümeci yapraklarıyla birlikte lapa haline getirilir, mide ağrılarında ağrı olan bölgeye tatbik edilir.

Marsuvan otu: Ayağında yara olan hayvanların ayaklarına, bitkinin yapraklarının koyun kuyruk yağıyla dövülerek elde edilmiş lapası sürülür. Yaranın durumuna göre bu işlem birkaç kez tekrar edilir. İyileşme görüldüğünde uygulamaya son verilir.

Geniş yapraklı sinirliot: İltihaplı yaralarda kurutucu, çıbanı olgunlaştırıcı olarak kullanılır. Yaprakları dövülerek yaraların ve çıbanların üzerine sarılır. Cerahat toplanana kadar bekletildikten sonra, sargı kaldırılır.
Kolesterolü düşürmek için formül
Labada tohumu, ısırgan yaprağı, sinirliot yaprağı, kekik eşit oranda karıştırılır. Karışıma 1 lt. su ilave edilir. Bir saat süreyle kaynatılır. Elde edilen karışım buzdolabında bekletilerek, bir hafta boyunca her sabah aç karnına bir bardak içilir.
Kırıklara destek
Yumurta akı, rendelenmiş sabun ve buğday unu karıştırılır, bir beze yayılır. Kırık olan bölgeye sarılır, en az üç gün bekletilir.

12 Şubat 2012 Pazar

İşte Türkiye'nin şaraplık üzüm haritası








Türkiye, dünyada bağ arazisi yönünden 4’üncü, yaş üzüm üretimi yönünden İtalya, Fransa, ABD ve İspanya’nın ardından yıllık 3 milyon 700 bin tonla 5’inci sırada.

Türkiye’deki başlıca bağ alanları Ege’de Denizli, Manisa ve İzmir, Trakya’da Tekirdağ, Edirne ve Çanakkale, Orta Anadolu’da Nevşehir, Güneydoğu’da Diyarbakır, Doğu Anadolu’da Elazığ. Bunları Bozcaada, Bursa, Ankara, Malatya, Antalya, Konya, Adapazarı ve Tokat takip ediyor.

Türkiye yerkürenin bağcılık için en elverişli iklim kuşağında. Bunun en somut kanıtı, Anadolu’daki bağcılık kültürünün MÖ 3500’lere dayanması. Yüzyıllardır Karadeniz sahilleri ve Doğu Anadolu’nun kuzey bölümleri hariç birçok yörede üzüm yetişiyor.

Türkiye’de üretilen yaş üzümün yalnız yüzde 2’si şarap üretiminde değerlendiriliyor. Fransa’da üretilen üzümün yüzde 97’si, İspanya’da yüzde 90’ı, İtalya’da yüzde 92’si şarap haline getiriliyor. Çünkü örneğin Fransa’da şarap tüketimi kişi başına yılda 50-60 litreyken Türkiye’de 0.78 litre.


 




YOK OLMAYA YÜZ TUTAN TÜRLER KURTARILDI
Türkiye’de çok eskiden 1000 civarında üzüm çeşidinin yetiştirildiği ileri sürülüyor. Ancak, bunların bir kısmının farklı adlar taşımasına rağmen aynı üzüm olduğu tahmin ediliyor. Ülke, doğanın tahribatı, köyden kente göç ve ürünün değerlenmesinde yaşanan güçlükler nedeniyle özellikle 1960-1990 arasında bağcılıkta hızlı bir gerileme yaşadı. Bağlar terk edildi, bölgede yetişen nadide üzümler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Kalecik Karası, Narince, Öküzgözü, Boğazkere gibi değerli üzüm türleri, şarabın yeniden gözde olmasıyla son anda kurtuldu. Şu anda Türkiye’de şaraplık üzüm çeşitleri 20’yi buluyor. 1990’ların başında, özellikle Fransa’dan getirilen bazı üzüm türleri de çeşitli bölgelere ekilerek çeşit artırıldı.

SALATALIK NEREDE ÜZÜMLER DE ORADA
Her üzüm türünün mükemmel sonucu vereceği iklim, coğrafya, toprak koşulları farklı olmasına rağmen Türkiye’de neredeyse her bölgede her tür üzüm yetiştirilebiliyor. Çünkü üretici iklim koşullarına çok önem vermeden, para getiren şaraplık üzüm türlerini deniyor. Şarap uzmanları bu yöntemin bilinçsizce uygulanmasını eleştiriyor: ‘Salatalık Türkiye’nin neresinde yetişiyorsa üzümleri de oralarda bulmak mümkün. Salatalık tarlalarının yanına bağ kuruyorlar. O yöreye ait olmayan üzümleri bile sırf popüler olduğu için ekiyorlar. Tabii yetiştirilen üzüm, şekil olarak orijinaline benziyor ama iklim ve toprak farklı olduğu için aynı özellikleri tıpatıp taşımayabiliyor.’

 
TRAKYA VE MARMARA

12 ayrı markanın şarap fabrikası burada

Tekirdağ ili çevresi Türkiye’nin en önemli bağ ve şarap üretim bölgelerinden biri. Tekirdağ merkeziyle Şarköy arasındaki sahil, Gelibolu ve Saros Körfezi bölgelerindeki Uçmakdere, Mürefte ve Çınarlı’daki bağlar, üzüm üretiminde büyük önem taşıyor. Örneğin Şarköy ilçesinin 27 köyünün 22’sinde bağcılık ve şarapçılık yapılıyor. Bu bölgede önde gelen şarap üreticilerinin fabrikaları var: Şarköy ilçesi Mürefte köyünde Doluca, Gülor, Kutman, Bağcı, Latif Aral. Tekirdağ Hoşköy’de Melen, Tekirdağ’da Umurbey, Bozcaada’da Talay, Çamlıbağ ve Ataol, Avşa Adası’nda Sezer, Marmara Adası’nda Bortaçina şarap fabrikaları bulunuyor.



PAPAZKARASI

Tekirdağ ve Edirne’de üretilen kırmızı şaraplık üzüm. Papazkarası’ndan canlı açık kırmızı renkte, meyveli, taze, ince, zarif, hafif gövdeli ve kalıcı şaraplar üretiliyor.

KARASAKIZ
(Kuntra) Çanakkale ve Bozcaada’da yetiştirilen, açık kırmızı renkli ve orta kalitede sek şarap üretilen bir üzüm. Kanyak yapımında da kullanılıyor. İçimi yumuşak. Meyvemsi olan şaraplarının asiditesi ve taneni yüksek, ama eskitilmeye müsait değil.

SAUVIGNON BLANC

Kökeni Fransa. Türkiye’de nemli, yağışlı ve karasal iklime göre daha yumuşak iklimin hüküm sürdüğü Adapazarı, Geyve ve Saros Körfezi’nde toprak yapısı killi-kumlu alanlarda yetiştiriliyor. Bu beyaz şaraplık üzümün salkımları orta sıklıkta ve kabuğu çok kalın değil. Sauvignon Blanc üzümünden elde edilen şaraplar zarif, orta derecede aromatik, içimi rahat ve meyvemsi bir tatta.

CİNSAULT
Bu kırmızı şaraplık üzüm, siyah renkte, elips biçiminde ve orta büyüklükte. Kabuğu orta kalınlıkta, aroması tatlı. Cinsault üzümünden elde edilen şarapların rengi canlı ve koyu kırmızı. Bu üzüm, kırmızı meyveli, baharatlı, kalıcı ve gövdeli şaraplar veriyor.

SEMİLLON

Tekirdağ ve Şarköy yörelerinde yetişen beyaz üzüm çeşidi. Marmara Denizi kıyılarında, ılıman iklimin hüküm sürdüğü 0-100 metreler arasındaki yüksekliklerde yetiştiriliyor. Kalın kabuklu ve sulu.

GAMAY
Kırmızı şaraplık üzüm çeşidi. Canlı kırmızı renkte, meyveli, yuvarlak, gövdeli ve kalıcı şaraplar veriyor.

VE DİĞERLERİ
Yapıncak, Vasilaki, Beylerce, Adakarası ve kökeni başka ülkeler olan Riesling, Clairette, Chardonnay, Merlot, Cabernet Sauvignon, Pinot Noir.

 
EGE BÖLGESİ
Fransa’dan getirilen aşılar burada tuttu

Burada bağlar Denizli, İzmir, Isparta, Manisa, Muğla, Burdur, Aydın illerinde bulunuyor.

ÇALKARASI Roze şarap için kullanılan Çalkarası, az renk veren, etli ve sulu bir kırmızı üzüm çeşidi. Olgunlaştığında asiditesi çok iyi. Denizli yöresinde, az verimli, kumlu topraklı, 1200 metre yüksekliğindeki yaylalarda yetişiyor. Canlı bir renge ve belirgin çilek-kavun aromalarına sahip.

SULTANİYE Etli ve çekirdeksiz bu beyaz üzüm, Manisa ve Denizli taraflarında yetiştiriliyor. Aslında sofralık ve kurutmalık olarak da tüketiliyor. Manisa’da, Akdeniz ikliminin etkisi altındaki 200 metre yüksekliğindeki oldukça verimli kumlu topraklarda yüksek telli terbiye sistemi uygulanarak dikiliyor. Denizli’de, şaraplık üzüm yetiştirilmesi için çok uygun olan verimsiz killi topraklarda, 1200 metre yükseklikteki bağlarda, Akdeniz’den etkilenmiş karasal iklimden yararlanıyor. Sultaniye üzümü hafif, hoş içimli ve meyve aromalı şaraplar veriyor.

BORNOVA MİSKETİ Küçük taneli ve aromatik olan bu beyaz üzüm İzmir yakınlarında yetiştiriliyor. Ege Denizi kenarındaki killi ve kumlu topraklarda yetişiyor. Kalın kabuklu ve sulu olan bu çeşit çok fazla ürün vermiyor.

CABERNET SAUVIGNON 




Kökeni Fransa olan Cabernet Sauvignon üzümü Türkiye’de genellikle Çeşme ilçesi Ovacık Köyü’nde ve Urla’da yetiştiriliyor. İlk olarak 1993-1994 yıllarında dikildi. Bu üzüm için Türkiye’deki yabani fidanlar ve Fransa’dan getirilen aşı kalemleri kullanıldı. Bölgedeki bağların büyük çoğunluğu da, yamaçlı arazilerin kayalık alanlarının teras yapılıp toprakla doldurulmasıyla oluşturuldu. Üzümün yetiştirildiği toprağın killi, kumlu, az çakıllı olması, daha iyi ürün alınması için gerekli bir şart.

CARİGNAN Türkiye’ye getirilen Carignan, kökeni güney Fransa ve İspanya olan kırmızı üzüm türü. Ege’nin yumuşak ikliminde, İzmir yakınlarında, kumlu ve çakıllı topraklarda yetişiyor. Carignan üzümünden üretilen şaraplar meyveli, asitli, gövdeli. Kupajlara (birkaç çeşit üzümün birbiriyle karıştırılması) güzel bir tat katıyor.

ALİCANTE BOUCHET Fransa’nın güneyi ve İspanya’dan getirilen bu kırmızı üzüm çeşidi Ege Bölgesi ikliminde çok iyi sonuç verdi. İzmir yakınlarında yetiştiriliyor. Alicante Bouchet’nin etli kısmı kabuğu gibi kırmızı. Bu nedenle şaraplık üzümler arasında adı ‘boyacı’ olarak geçiyor. Meyveli ve baharatlı.

MERLOT 






Kökeni Fransa olan kırmızı üzüm, Türkiye’de Ege’de yetiştiriliyor. İlk olarak 1993-1994 yıllarında dikildi, Türkiye’deki yabani fidanlar ve Fransa’dan getirilen aşı kalemleri kullanıldı. Bölgedeki bağların büyük çoğunluğu güneye bakan yamaç arazilerde yer alıyor. Toprak, killi-kireçli ve taşlı. Meyve aromalı ve baharatlı olan Merlot şarabı kısa sürede olgunluk düzeyine erişiyor.

CHARDONNAY Bu beyaz üzüm çeşidi de 1993-1994’te Fransa’dan getirilen aşı kalemleri kullanılarak Ege Bölgesi’ne dikildi. Bu üzümden elde edilen şaraplar, zarif, aromatik, içimi rahat ve meyvemsi. Dünyanın en ünlü beyaz üzümü olarak bilinen Chardonnay, şampanya üretiminde de kullanılıyor.

ŞİRAZ Kökeninin İran olduğu düşünülen, Fransa’nın Rhone bölgesinde ve Avustralya’da bol bol üretilen bu şaraplık üzüm (Syrah veya Siyah olarak da biliniyor), Akşehir ve Çeşme’de bir de Antalya’ya bağlı Elmalı’da üretiliyor.

İÇ ANADOLU BÖLGESİ
Sadece Nevşehir’de 23 bin hektar bağ var

İç Anadolu Bölgesi’nde Ankara’ya bağlı Akyurt ilçesinde Kavaklıdere’nin fabrikası var. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde Kalecik Karası ve Porto şarabı üretiliyor. Eskişehir, Konya, Yozgat, Ürgüp, Nevşehir, Sivas ve Çankarı illeri ve civarlarında ise çok sayıda bağlar var. Sadece Nevşehir ve ilçelerinde 23 bin hektarın üzerinde ekili alan var. Yağışların az olmasından dolayı da Ürgüp Göreme, Avanos ve Gülşehir bağcılığa çok uygun. Nevşehir’deki Kocabağ, Turasan ve Taskobirlik bölgenin diğer üreticileri.

KALECİK KARASI: Orta Anadolu’nun en kaliteli kırmızı şaraplık üzüm çeşidi. Bu nadide çeşit, Ankara’nın Kalecik ilçesinde az miktarda (bu bölge Kızılırmak sayesinde mikroklimatik bir iklim gösteriyor) yetişiyordu. Kaybolmaya yüz tuttuğu sırada başarıyla canlandırıldı. Şimdi de Kalecik’te ve Kırşehir’de üretiliyor, ayrıca farklı üreticiler Kalecik Karası’nı başka bölgelere taşıyarak oralarda üretiyorlar.

EMİR Sulu, beyaz bir üzüm türü olan Emir, Nevşehir, Kırşehir, Kayseri ve Niğde civarında yetişen bir çeşit. Emir üzümünden üretilen şaraplar, yeşil sarı ya da açık sarı renklerinde. Kendine özgü ince aromaları ve serinletici bir lezzeti var. Köpüklü şarap yapımına da elverişli.

BEYLERCE Bilecik bölgesindeki bu üzüm çeşidi şu anda kaybolmaya yüz tutmuş.

NARİNCE Bu kaliteli üzüm, Tokat ve çevresinde yetiştiriliyor. Bağlar genellikle Karadeniz kıyısına yakın dağların güneyindeki Anadolu yaylasında. Karasal iklim koşullarındaki, toprağı kumlu ve çakıllı bağlar 500 metre yükseklikte. Yeşilırmak boyunca devam ediyor. Narince’den elde edilen şaraplar zengin ve dengeli bir yapıya sahip, eskitilmeye uygun. Narince, Türkiye’de tahta fıçıda gelişme gösterebilecek nadir üzümlerinden biri. Tokat’taki Diren Şarapçılık bu üzümleri de işliyor.

 
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ
İki tür yetişiyor ama ikisi de esaslı

ÖKÜZGÖZÜ Bu kırmızı üzüm çeşidi, Elazığ ve Malatya köylerinde yetiştirilen, eylül sonu ve ekim ortalarında olgunlaşan bir tür ve şaraplık kullanıma çok uygun.

BOĞAZKERE Diyarbakır’ın kırmızı şaraplık üzüm çeşidi. Çok çakıllı, bazen kalkerli ve killi, kırmızı topraklarda yetişiyor. Anadolu yaylalarını ayıran dağların hemen güneyindeki Mezopotamya yaylasında, Fırat ve Dicle ırmaklarının arasındaki bölgede yaşamını sürdürüyor. Küçük taneli, koyu renkli, kalın kabuklu ve çok taninli bir tür.

AKDENİZ BÖLGESİ
Yabancı türler burada denenmeye başladı

DÖKÜLGEN Çok verimli bir beyaz üzüm çeşidi olan Dökülgen, orta kalitede sofra şaraplarının yapımında kullanılıyor. Altın sarısı bir renge sahip olan şarabın asiditesi oldukça düşük.

VE DİĞERLERİ Bölgede, özellikle Antalya’da son yıllarda Şiraz, Saıvignon Blanc, Chardonnay, Cabernet ve yeni yeni de Öküzgüzü ve Boğazkere yetiştirilmeye başlandı.

ÜZÜMLERİN ENLERİ

Narince
 Tek üzüm kullanılarak üretilen (monocepage) ve fıçıda en uzun süre yıllandırılabilen (ortalama 8 yıl) beyaz şaraplık üzüm

Misket Türkiye’nin en aromatik üzümü

Alicante Bouchet Etli kısmı kırmızı olan tek üzüm türü. Diğer kırmızı şaraplık üzümlerin hepsinin etli kısmı beyaz.

Boğazkere Türkiye’nin en tanenli (buruk) üzümü. Normal olarak bir salkım bile yemek mümkün olmayabilir.

Öküzgözü Türkiye’nin en iri üzüm çeşidi.





Cahit AKYOL





İyi Bal nasıl anlaşılır...

TV izlerken son günlerde sık sık karşılaştığımız, yollarda bilbordlarda sürekli görmeye başladığımız 'ucuz' ballarla ilgili ihbar gerçeği ortaya çıkardı. Akşam Gazetesi'nin haberine göre ne yazık ki bu balların çoğuna hile karıştığı yapılan ihbarlar sonucu ortaya çıktı. Tarım Bakanlığı da bu nedenle bal satışlarını sıkı takibe aldı...


Elinizde kumanda televizyonda seyredecek ne var diye bakarken, uydu kanallarının neredeyse tümünde, bazı ulusal kanallarda ve hatta radyolarda bal satışı yapıldığına rastlayabilirsiniz. Bu reklam ve tanıtımların bazılarında tanıdık simalar, üretici firmanın bir elemanıyla hem balın faydalarını hem de elinde bulunan ürünün ne kadar doğal ve kaliteli olduğunu anlatıyor. Buraya kadar aslında her şey normal görünüyor. Anormal olan durum, ürünün fiyatının anonsuyla ortaya çıkıyor. 


Balın raf satış fiyatının çok altında bir talepte bulunan firma bunun sebebini, 'kısa bir süre için, bu program boyunca indirimli' veya 'hemen arayan ilk 20 kişiye' olarak ifade ediyor. Fakat bu satışlar aylardır bu tarz promosyonlarla devam etmekte ve söylenen o ki fiyatlarda bir değişiklik yapılmıyor. Yani 'kısa bir süre' diye duyurulan rakam ürünün satış fiyatı olarak kabul edilebilir. O zaman ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor; ya daha pahalıya satanlar haksız kazanç elde ediyor ya da bu fiyata gerçek bal satmak mümkün değil! İkinci cevabın doğruluğunu internetteki birçok şikayet sitesi ve forumlarda da bu yöntemle satılan ballardan alan tüketicilerin şikayetlerinin fazlalığı kanıtlıyor. 


Bu şikayetler ve medyada yer alan haberler neticesinde, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da bal satışlarını ciddi olarak takip ediyor. Gıda Kontrol Laboratuarlar Daire Başkanlığı, tüm markaları sıkı sıkı incelerken, Daire Başkanı Mehmet Beykaya, Bakanlık tarafından yılda 3-4 kez yapılan bal kontrolünün yaşanan bu olumsuzluklar neticesinde neredeyse her 15 günde bir yapılmaya başlandığını açıkladı. Başkanın bu açıklaması yaşanan endişeleri bir nebze hafifletse de kafalardaki soru işaretlerini tam anlamıyla yok etmeye yetmedi. 


Peki, bu konuda uzmanlar ve uzun yıllardır bal sektörünün içinde yer alan köklü firmalar ne düşünüyor? Tema Vakfı bünyesinde faaliyet veren Temarı, ANG Vakfı Arıcılık Danışmanı Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet İnce ve Altıparmak Gıda Pazarlama Direktörü Gürsal Gürarda, bal hakkında merak edilen soruları yanıtladılar.


Bal aromalı şuruplara dikkat
Altıparmak Gıda Pazarlama Direktörü Gürsal Gürarda; balların elde ediliş kaynaklarına göre çiçek balı ve salgı balı olarak, elde ediliş şekillerine göre de petekli bal, süzme bal ve pres balı olarak sınıflandırıldığını belirtiyor. Türkiye'de ve dünyada üretilen balın büyük bir kısmının nektarının çiçeklerden geldiğini ancak bir miktar balın da çiçek olmayan kaynaklardan elde edildiğini söylüyor. Bu şekilde elde edilen bala da salgı balı deniliyor. Çam balı, ülkemizin dünyaca ünlü salgı balı çeşidi. 


- Bal alırken nelere dikkat etmeliyiz? 
Bal, tüm diğer gıda maddeleri gibi ambalajına, etiketine dikkat edilerek, içeriğinden seri numarasına, üretici firma bilgilerinden son kullanma tarihine kadar dikkatlice incelenerek satın alınması gereken bir ürün. Bal olmadığı halde bazı ürünler 'bal aromalı şurup' adı altında satışa sunulabiliyor. Tüketicilerimize; uzun yıllar içerisinde güvenilirliğini kanıtlamış markalı süzme balları tercih etmelerini öneriyoruz.


- Hangi bal neden pahalıdır? 
'Bal ne kadar pahalıysa, o kadar iyidir', düşüncesi de yanlıştır. Gerçek ve sağlıklı bal için fiyatlandırmada bir alt limit olmakla beraber, az bulunurluğa ve pazarlamaya bağlı olarak fiyat bir miktar artış gösterebilir. Öte yandan bal doğal bir ürün olduğu için doğanın kendisinin fiyat üzerinde belirleyici rolü var. Örneğin üretimin çok olduğu dönemde bal fiyatlarında düşme olabiliyor. 


- Hangi belgeler alınıyor ve nerelerden? 
Tarım Bakanlığı tarafından onay verilmiş firmalardan ve Bakanlıktan alınan sertifikaların olup olmadığına mutlaka dikkat edilmeli. 


- Balların kokusu ve tadı neden farklı olabiliyor? 
Balların tat, koku ve renkleri, üretim yerlerine ve elde edildikleri bitkilerin cinsine göre değişebilmektedir. Ayrıca aynı yörede ya da aynı bitkiden elde edilen ballarda bile mevsimsel değişiklikler olabilmektedir. Balın içine giren her çiçeğin nektarının kendine özgü tat, koku ve rengi vardır. Tüm bu değişkenlikler tamamen doğal bir ürün olan bala yansımaktadır.


Organik bal üretimi gerekiyor
Temarı ve ANG Vakfı Arıcılık Danışmanı Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet İnci, bal üretiminde yaşanan sıkıntıların birçok nedeni olduğunu ve balın kirlendiğini, bu kirliliğin önüne geçilmesi için mutlaka organik bal üretimine ağırlık verilmesi gerektiğini vurguluyor.


- Bal nasıl kirlenir?
Gittikçe kirlenen çevre şartları, arıcıların eğitimsizliği, yanlış koloni dağıtımı, damızlık ana arı yetersizliği, arı sağlığında teşhis ve tedavi yetersizliği, temel peteklerin taşıdığı kimyasallar, ticari şekerlerle besleme yapılarak bal üretimi, GDO'lu şekerlerle bal üretimi, merdiven altında üretilen ve bal diye satılan şeker şurupları ve bal kalite kontrolünün etkin yapılamaması nedenleriyle balda ciddi bir kirlenmeye neden oluyor. Arı kolonilerini früktoz veya sakkaroz gibi ticari şekerlerle beslemeyip, arı hastalıklarında tedavi edici kimyasal madde kullanmadan, organik temel petek, doğal keresteden imal edilmiş boyasız kovanlar ve hijyenik arıcılık ekipmanları kullanarak çevre kirliliği olmayan ormanlar veya meralardaki doğal çiçeklerin nektarlarından üretilen bal temiz, yani organik bal anlamına geliyor.


- Türkiye bal ihracatında söz sahibi mi?
Dünyada 350 bin ton bal ticareti yapılıyor. Fakat Türkiye bu ticaretin içinde yer almıyor. Türkiye'nin bitki örtüsü bal üretimi için uygun ancak arı sayısının çok olmasına rağmen verim ve kalite düşük.


BAL KONUSUNDA BİLİNEN YANLIŞLAR
- Petek bal daha mı sağlıklıdır?

'Petek bal daha sağlıklıdır, daha doğaldır' anlayışı kesinlikle yanlıştır. Petek balmumundan oluşur ve sindirilemez. Ayrıca petekli bal üretiminde daha çok şeker kullanılıyor. Fakat bu yanlış anlayıştan dolayı piyasada alıcı daha çok olduğu için daha yüksek ücretlerde satılıyor. Aslında üretici petek bal alarak bal değil, daha ziyade şeker almış oluyor. Özellikle mısır şekeri kullanılarak üretimi yapılıyor.


- Bal bozulur mu?
Bal değişik ısı şartlarında granüle olur. Bu çok doğal bir evredir. Aynen değişen ısıyla suyun buz haline gelmesi gibi. Fakat bal değerini yitirmez ya da bozulmaz. Çünkü balın yüzde 65'i şekerden oluşur, bu yüzden bozulması imkansızdır. Polen taneciklerinin etrafı yoğunlaşır ve granüle olur. Tekrar akışkan hale gelmesini istiyorsanız, 60 dereceyi geçmemek kaydıyla ısıtarak balı akışkan haline getirebilirsiniz. Piyasada çok akışkan halde satılan ballar 5 yüz derece gibi yüksek ısılar kullanılarak şeffaf kalır. Bu işlem sonrasında bal, içindeki değerleri tamamen yitirir. Bu nedenle bal alırken koyu olmasına dikkat ediniz. Çok akışkan olması iyi değildir. 


- Çok duyulan bir şey var 'bala su kaçırmayın bozulur' doğru mudur?
Balın içine su kaçmasıyla bozulması da söz konusu olmaz. Balın özgül ağırlığı sudan fazladır. Bal ve su bu yüzden birbirine karışmaz. 


- Buzdolabında mı saklanmalıdır?
Balı illaki buzdolabında ya da çok serin bir yerde saklamanızın lüzumu yoktur. Oda sıcaklığında muhafaza edilebilir.
(Akşam)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top