MİDYE YETİŞTİRİCİLİĞİ
Mollusca filumunun Bivalvia klasisi içinde yer alan Mytilidae familyası geniş bir yayılım alanına sahiptir. Bu familyanın en önemli türleri ise kara midye veya Akdeniz midyesi (Mytilus galloprovincialis) ve mavi midye veya Avrupa midyesi (Mytilus edulis), at midyesi (Modiolus barbatus) ve Afrika midyesi (Perna sp.,)’dir. Ülkemiz sularında ise Mytilidae familyasının ekonomik olarak değerlendirilen yukarıdaki türlerden kara midye veya Akdeniz midyesi ve at midyesi olmak üzere 2 türü bulunmaktadır. Kara midye veya Akdeniz midyesi İzmir’den Karadeniz sularına kadar toplanırken, at midyesi avcılığı Ege kıyılarından yapılmaktadır. Toplanan midyelerin bir kısmı taze veya işlenmiş olarak yurt içinde değerlendirilirken önemli bir kısmı yurt dışına pazarlanmaktadır.
Midyelerin morfolojisi ve biyolojisi
Mytilid kabukları mikro yapıya sahiptirler. Ilıman bölgelerde kabuk 2 veya 3 tabakalı argonit ve kalsitten oluşurken diğer bölgelerdeki kabuklar 2 tabaka argonit ve sedef tabakasına sahiptirler. Genel olarak kara midyesi veya Akdeniz midyesinin kabukları ön (anteriör), arka (posteriör), ventral ve dorsal kenar olmak üzere dört kısma ayrılabilir. Ön kenar çok kısa olup kabuklar burada birbirlerine bağlıdır. Ventral kenar, bysus ipliklerinin çıktığı kenardır. Önden arkaya kadar düz bir yapıdadır. Ventralin tam tersi kenar ise dorsal kenarı oluşturur. Kavisli olması dikkat çekicidir. Posterior kenar ise midye kabuklarının açıldığı uç kısma denilmektedir. Anteriör-dorsal kenarda kabukların birbirine bağlı durmasını sağlayan boynuza benzeyen ligament yer alır. Ligament iki kabuk arasında düz bir oluk içersindedir. Ligament kabukların kapama kaslarının kapama kuvvetlerinin tersi yönde bir kuvvete sahiptir. Ölen midyede kaslar kapama kuvvetini kaybettiklerinden ligamentin aksi yöndeki elastikiyetinden dolayı kabuklar açık kalır. Kabukların üzerinde umbodan itibaren küçük eliptik daireler şeklinde başlayan ve kenara paralel olarak devam eden büyüme çizgileri vardır. Midye uygun olmayan ekolojik şartlara maruz kaldığında büyüme çizgilerinde anormal bir sıklaşma, yukarı doğru kabarma veya aşağıya doğru çökme görülür. Midyelerin sağ kabukları sol kabuklarından 1 mm kadar daha yüksektir (Uysal, 1970). Kabuğun ventralinde bysus yarığı vardır. Bu yarık, periostrakum kıvrımları ile örtülüdür. Hayvanın ventralinde bulunan periostrakum kıvrımları, kabuklar kapandığında yastık görevi görürler. Kabuklar kapandığında, bysus ipliklerinin çıktığı bu alandan içeri su veya istenmeyen maddenin girmesini engellerler.

Kabuklara içten bakıldığında kolayca fark edilebilen iki renk görülür. Orta kısım beyazımsı sedef parlaklığındadır. Kenarlara doğru renk koyu mavi olur. Bu iki kısım birbirinden manto çizgisi ile ayrılırlar. Manto kabuk üzerinde belirgin bir iz bırakır. Kabuklar kapama kası kesilerek açıldığında manto boşluğunda şu kısımlar göze çarpar: Kabuk içerisine yerleşmiş ve buraya sıkıca bağlanmış manto lobları; anteriörde kabukların kenetlendiği gaga şeklindeki dişli kısmın hemen alt tarafında ligament ekseni üzerinde, ince yarık şeklinde bir ağız; ağız etrafında altta ve üstte birer çift olmak üzere 4 adet ağız kolu(palial palp) bulunur. Bunların birbirine bakan kısımları oluklu olup, üzerleri kirpikli epitel hücreleri ile örtülüdür. Ağızdan sonra özafagus ve ortaya yakın yerde ligament ekseni üzerinde, dil şeklinde koyu kahverengi kızılımsı renkte bir ayak ve ayağı öne, arkaya bağlayan kaslar görülür. Ayağın hemen arka tarafında bysus iplikleri, bunların çıktıkları ve bissogen bezlerinin bulunduğu bir şişkinlik yer almaktadır. Bu şişkinliği takiben, genital kanalların bol olarak bulunduğu mesosoma, ayağın önüne ve arkasına doğru uzanan “V” şeklinde kaslar, özafagusun iki tarafında ve kasların üzerinde, serebral ganglionlar, anteriör kasların altında ve mide etrafında koyu kahverengi karaciğer bezleri bulunur. Bunların üzerinde vücudun iki tarafında labial palplerden posteriör kapama kasına kadar, bir çift bojanus organı uzanmaktadır. Bojanus organlarının dış kenarları boyunca, kenar bantları ile vücut duvarına tespit edilmiş, uçları serbest birçok flamentten oluşan kitap yaprağı şeklinde iki çift solungaç, longitüdinal olarak ağzın dış kenarından posteriör kapama kasına kadar uzanır. Solungaç bantları ile posteriör kapama kası arasında üreme, boşaltım ve anüs açıklıkları, dorsalde ligamentin bittiği yerden posteriöre doğru uzanan perikard boşluğu ve bu boşlukta kalp bulunur (Uysal, 1970; Seed, 1976; Gosling, 1992). Midyeler 2 – 100 μm boyutlarında olan organik ve inorganik her türlü partikülü süzerek beslenirler. Ortalama 7 – 8 cm boyundaki bir midye saatte 10 - 15 lt suyu süzme özelliğine sahiptir. Midyelerin filtrasyon hızı üzerine;
-midye büyüklüğü,
-partikül büyüklüğü,
-partikül yoğunluğu,
-partikül türü,
-su sıcaklığı,
-su akıntısı etkilidir.
Midyelerde beslenme az olduğunda büyüme yavaşlar veya durur. Et verimi düşer ve gonadlarda olgunlaşma tam olmaz, alınan döller dayanıksız ve küçük olur. Sıcaklığın 8 - 10oc civarında olduğu kış aylarında ise midyeler, partikül organik madde içerisinde yer alan ve canlı organizma olmayan kısmı ek besin olarak kullanmaktadırlar.
Midye yetiştirme teknikleri
Midyelerin üreme döneminin uzun olması nedeni ile doğal ortamdan yavru bireyler uygun sistemler ile kolaylıkla temin edilebilmektedir. Laboratuar şartları altında başarılı bir şekilde yumurtlatılıp larva yetiştiriciliği yapılabilmesine karşın larva kültürü üreticilere ek bir maliyet getirmektedir. Bu sebeple tam kontrollü yumurtadan pazara yetiştiricilikten ziyade yarı kontrollü olarak yavru aşamadan pazara kadar kültür uygulamaları yapılmaktadır. Yumurta ve larva çalışmaları daha çok biyolojik, fizyolojik ve genetik çalışmalar için yapılmaktadır. Bir diğer yumurta ve larva üretim nedeni ise deniz balıkları ve Krustase larvalarına zooplankton olarak ek beslemede kullanılmak amacıyla üretilmektedir.
Yavru Toplama
Midye üreticileri için yavru toplama işlemi kültür içim önemli bir bölümü oluşturur. Yetiştiriciler ihtiyaç duydukları yavruları kendileri toplayabilecekleri gibi sadece bu iş ile uğraşan kişilerden de satın alarak yavru ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Genellikle larva biyolojisinden yararlanarak pelajik-planktonik yaşamdan sesil yaşama geçerken midye stoklarının olduğu bölgelere, midye larvalarının yapışmaları için cezbeden kollektörler bırakılır. Bu kollektörlere tutunan genç bireyler kültür alanlarına taşınarak uygun kültür sisteminde büyümeye alınırlar. Doğal ortamdan kollektörler vasıtası ile yavru midyelerin toplanmasında aşağıdaki konulara dikkat edilir:
-Midye yataklarının olduğu bir bölge olmalıdır.
-Midyelerin üreme döneminde kollektörler denize bırakılmalıdır.
-Fouling organizmaların az olduğu veya tutunmalarının az olacağı dönemde kollektörler denize bırakılmalıdır. Bu alanlara kollektörler bırakılmadan önce ön çalışmalar yapılmalı ve midyelerin ürediği, fakat fouling organizmaların az olduğu zaman seçilmelidir. Eğer fazla olursa midye yerine bu organizmaların toplanması gerçekleştirilmiş olur.
-Yavruların tutunmak için tercih edecekleri kollektörler seçilmelidir.
-Düz olmayan, pürüzlü ve filamentli yapılar kollektör olarak kullanılmalıdır.
Kollektörler ve Özellikleri
Günümüzde midye yavrularının toplanması için kullanılan birçok kollektör materyali vardır. Bunlar doğal materyaller (bitki liflerinden hazırlanan halatlar, Manila halatları) ile sentetik (polypropilen ) halat ve sentetik (polietilen) ağlardır. Kuzey Amerika’da denize sarkıtılan sentetik halatlar ile denize bir perde gibi bırakılan farklı göz açıklığındaki sentetik ağlar kullanılmaktadır. Günümüzde en fazla kullanılan ve en iyi sonucu veren materyal hindistan cevizi liflerinden hazırlanan halatlardır. Bu halatlar filamentli yapısı nedeni ile midye yavru toplamada etkili sonuçlar vermektedir.
Kollektörlerin denize bırakılma zamanı kadar, denizdeki konumları da önemlidir. Halatlar denize dik durumdan ziyade deniz yüzeyine paralel olacak şekilde bırakılırlar. Kollektörlerin denize bırakılma derinliği de önemlidir. Midye yavruları su yüzeyine yakın yüzeylere yoğun miktarlarda tutunurlar. 3 m derinliğe bırakılan bir sentetik halatın 1cm2’lik yüzey alanına tutunan yavru midye (spat) sayısı 100 iken, 10 m derinliğe bırakılan halat üzerine tutunan yaru sayısı 10’a düşmektedir. Bu sayı farklı bölgelerde değişebilir. Fakat derinliğe bağlı olarak midye yavrularının tutunma oranı azalır. İspanya’da Fuentes ve Molares (1994)’te yaptıkları bir çalışmada 9 metreden 11.2 yavru / 4cm2, 5 metreden 29.1 yavru / 4cm2 ve 1 metreden ise 35.3 yavru / 4cm2 elde etmişlerdir. Eğer kollektör olarak ağlar kullanılıyorsa bu ağların göz açıklıkları önemlidir. 22 mm göz açıklığındaki bir ağa tutunacak yavru sayısı 13 mm göz açıklığındaki bir ağa göre çok daha az olacaktır. Bu şekilde tutunmanın fazla olduğu alanlarda yavru toplama kontrol altına alınabilir. Ayrıca büyük gözlü ağlarda daha az midye tutulduğundan midyelerin büyümesi için daha geniş bir alan sağlar.
Halatların uzunluğu ve çapları, ülkeler ve yavru toplayan üreticilere göre bazı farklılıklar gösterebilir. Maine’de13 mm çapında ve Manila halatları kullanılırken, 16 mm çapında ve 8 m uzunluğunda sentetik halatlar kollektör olarak kullanılmaktadır. Her üretici kendi şartlarında en iyi sonucu veren kollektörü tercih etmelidir. Bir bölgede veya ülkede başarılı bir şekilde kullanılan materyal aynı sonucu başka bir yerde göstermeyebilir. Diğer bir yavru toplama yöntemi ise dreçler ile midye yavrularının bol olduğu alanlarda avlanmasıdır. Pazara sunulmak üzere yapılan midye hasatları esnasında da var olan küçük bireyler ayrılarak tekrar büyümeleri için yetiştirme alanlarına bırakılmaktadırlar. İspanya’da kıyılardan midye yavruları elle toplanmaktadır. Yavru midyelerin yoğun olduğu alanlardan toplanan midyelerin zaman kaybetmeden kültür alanlarına taşınması gerekmektedir. Böylece midyeler daha az strese maruz kalırken büyüme ve yaşama oranları da yüksek olur.