30 Nisan 2011 Cumartesi

Zeytin çiçeği (Olea europaea)

Zeytin çiçeği (Olea europaea)

Zeytingiller familyasından ılıman iklimde meyvesi için yetiştirilen uzun ömürlü bir ağaçtır. Ortalama ömrü 300–400 yıldır. Genellikle rakımı düşük coğrafyalarda yetişir. Çok ağır büyüyen ağaç 8 ya da 10 metreye kadar boylanabilir. Gövdesi genellikle yamru yumrudur. Sık dallı, kışın yaprağını dökmeyen zeytin ağacı, yapraklarının koltuğundan çıkan bir sap üzerinde dışı beyaz içi sarı kokulu çiçek açar. Önce yeşil, olgunlaştıktan sonra da parlak siyah bir renk alan etli ve yağlı meyveleri ekim başlarından itibaren toplanmaya başlar. Meyvesinden yağ çıkarıldığı gibi kurularak sofralık olarak da tüketilir. Zeytin ağacı bir yıl bol, ertesi yıl ise yıl az ürün verir.
Yapraklarının çay olarak içildiğinde şeker düşürücü ve tansiyon düzenleyici olduğu söylenir. Zeytinyağı ise A, E vitaminleri bakımından zengindir.
Zeytin ağacı Nuh tufanında şöyle geçer: Nuh, gemiden bir güvercin salar suların çekilip çekilmediğini anlamak için. Ortalık hâlâ sular altında olduğundan kuş geri döner. Bir süre sonra, yeniden yollar güvercini. O da bu kez ağzında taze bir zeytin dalıyla döner. Tanrının öfkesi dinmiş, sular çekilmiştir artık. Güvercin, ağzında zeytin dalıyla geri gelir. O günden bu güne, kurtuluşun, ümidin ve barışın simgesi olur.
Yunan mitolojisine göre gökyüzünün hâkimi, tanrıların babası Zeus, insanlığa en büyük hizmeti sunacak tanrı ya da tanrıçanın, yeni kurulan kentin koruyucusu olacağını duyurur. Bunun üzerine deniz tanrısı Poseidon, Athena ile yarışa girer. Poseidon, üç dişli çatalını kayaya saplar ve bir at çıkarır oradan. Bu at, insanları uzaklara götürecek, malzeme taşıyacak ve onlara savaş kazandıracaktır. Athena ise mızrağını yere saplar ve onu bir zeytin ağacına dönüştürür. Halkoylaması yapılır. Erkekler, Poseidon’u, kadınlar ise zeytin ağacını bolluk simgesi olarak görür ve Athena’yı tutar. Bir oyla fazlasıyla Athena, kentin hükümdarı olur. Tanrıçanın onuruna şehre de Atina adı verilir.
Truva Savaşı’na katılan kocası Odysseus’un uzun süren yokluğunda, Penelope’nin kendisine kur yapan onlarca yakışıklı ve zenginle asla paylaşmadığı yatağı zeytin ağacından bir karyolada bulunduğu için eski zamanlarda zeytin ağacı sadakatin simgesi olarak kabul edilmiştir.

www.gilindire.com

Keçigevişi (anagyris foetida)

Keçigevişi (anagyris foetida) 

Keçigevişi, geçeviş, kokarçalı ya da zivircik adıyla bilinen bu bitkinin Latince adı “Anagyris foetida”dır. Akdeniz bölgesine özgü, kendiliğinden yetişen ve 100 ile 200 cm boylarında değişen bu çalı, baklagiller familyasındandır. Bitkinin yaprakları üç parçalıdır. Yaprakları ezildiği zaman pis bir koku çıkarır. Şubat sonlarında on kadar yeşile çalan gri tomurcuklardan sarı salkım çiçekler kendini gösterir. İnce bir sapla gövdeden ayrılan kapçıktan çıkan, ters çevrilmiş v şeklindeki ilk çiçek üzerinde kahverengi lekeler bulunur. Bundan sonra birbiri içinden iki yapraklı çiçekler gün yüzüne çıkar. Son çiçeğin içinden oldukça koyu yeşil fasulyeyi andıran meyvesi kendini gösterir. 10 ile 15 cm civarında olan meyveler kuruyunca çatlar ve içerisinden tohumları dökülür.Keçigevişinin zehirli olduğu söylenir. Bilinen bir kullanım alanı yoktur. Dallarından ise bir zamanlar eğef (karasabanda, oku boyunduruğa bağlamaya yarayan ağaçtan halka) ve zelve yapılırdı.

www.gilindire.com

28 Nisan 2011 Perşembe

Çelik alma zamanı

Çelik alma zamanı



Yılın herhangi bir zamamnda çelik hazırlamak mümkündür. Ancak, kışın yaprağını döken bitkilerde odun çelikleri kış dinlenme dönemi içinde, yapraklı yeşil çelikler ise henüz tam odunlaşmamış
sürgünlerden büyüme mevsiminde hazırlanırlar.

Odun çelikleri yaprak dökümünün hemen öncesinden, ilkbaharda tomurcukların kabarmasına kadar geçen dönem içinde her zaman hazırlanabilirler. Zor köklenen türlerde, yeşil çelikler odun çeliklerinden daha kolay köklenme eğilimindedirler. Örneğin kirazlarda, odun çeliklerinin çok zor köklenmelerine karşın, birçok çeşitte yeşil çeliklerle iyi bir köklenme sağlanmaktadır. Yeşil çelikler ilkbaharda mümkün olduğunca erken alınmalıdır. Ancak bu dönemde yapraklar tam iriliğini almış ve sürgünler olgunlaşmış olmalıdır.

Kök çeliklerinin hazırlanmasında da zaman önem taşımaktadır. Örneğin, kırmızı ahududularda yaz aylarında alman kök çeliklerinde hiç başarı elde edilemezken, sonbahardan kışa doğru olan dönemlerde alman çeliklerde başarı, zamandaki ilerletmeye paralel artmaktadır.

Çeliklerde köklenmeyl etkileyen dışsal faktörler 1. Köklenme ortamı; Çelikleri köklendirmek amacıyla kullanılan ortamların havalanma, ısınma, su tutma ve katyon değişim kapasitesi ile hastalıklar ve zararlılarla bulaşık olma durumları farklı olduğundan, ortamlara göre köklenme oranı ve meydana gelen köklerin yapısı değişebilmektedir. Köklenme ortamının, hafif yani çabuk ısmabilen, geçirgen ve kolay havalanabilen yapıda olması, aynı zamanda hastalık ve zararlılardan ari olması gerekir. Köklenme başlangıcına kadar ortamda azot kaynağına gerek yoktur. Köklendirme amacıyla saf veya karışım halinde toprak, kum, turba (peat), perlit ve vermikulit gibi maddeler kullanılmaktadır. Bazı kolay köklenen bitkilerde ise su tek başına köklendirme ortamı olarak kullanılabilir. Ancak bu durumda iyi bir havalandırma gereklidir. Yaygın olarak kullanılan köklendirme ortamlarının bazı özellikleri aşağıda kısaca verilmiştir.

Kum: Yaygın olarak kullanılan, ekonomik olarak sağlanabilen bir ortam olup iyi bir kök gelişimi sağlamaktadır. Ancak su tutma kapasitesi düşük olduğundan sık sık sulamayı gerektirmektedir. Organik madde ve besin kapsamı ya çok azdır veya hiç yoktur.

Genellikle hastalık etmeni taşımamaktadır. Besin maddesi kapsamı çok az olduğu için, çelikler körlendirildikten hemen sonra ya başka bir ortama şaşırtılmalı, ya da yeterli gübreleme yapılmalıdır.

Turba (peat-moss): Yüksek düzeyde organik madde içeren bu materyalin su tutma kapasitesi yüksek ve havalanması iyidir. Yüksek düzeyde azot ihtiva eder. Ancak kuma göre oldukça pahalıdır. Son yıllarda saf ya da karışım halinde köklendirme ortamı olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır. Asit karakterli olanları ise özellikle çay ve yaban mersinlerinin (blueberry) çoğaltılmasında kullanılmaktadır.

Perîit: Volkanik orijinli, gri-beyaz bir mineraldir. Ham materyalin öğütüldükten sonra 760°C de patlatılması sonucu köpük benzeri bir yapı kazanır. pH'sı 6-8'dir. Yüksek su tutma kapasitesinin yamsıra, havalanması iyidir. İnorganik besinler ve organik madde içermez. Bu özellikleri nedeniyle karışım halinde kullanılır. Diğer materyallere göre pahalı olmasına rağmen steril olması, kullanımının kolay olması ve iyi köklenme sağlaması nedeniyle yaygın olarak kullanılmaktadır.

Toprak: Bu amaçla özellikle tınlı topraklar başarılı olarak kullanılmaktadır. Çelik köklendikten sonra ortam içinde belirli süre kalabilmektedir. Süt ve kum karışımları, her iki ortamın uygun özelliklerini taşıyan bir ortam oluşturmaktadır. Süt, yüksek azot kapsamı ve su tutma yeteneğine sahiptir. Ancak iyi havalanmaz, köklenme için daha uzun zaman gereklidir. Ayrıca hastalıklar ve zararlılar nedeniyle pastörizasyon veya fumigasyon gereklidir.

Son yıllarda çeliklerin köklendirümesinde topraksız karışımlar tercih edilmektedir. Bunlar arasında kum, perlit ve turbadan oluşan karışımlar daha başarılı sonuç vermektedir.

2. Sıcaklık: Köklenme ortamlarında, kök bölgesindeki sıcaklığın 24°C dolayında tutulması, hücre bölünmesini teşvik ederek köklenmeyi kolaylaştırmaktadır. Bu sıcaklık seralarda taban ısıtma sistemlerinin kulllanılması ile daha kolay sağlanmaktadır. Ancak şişleme altında yapılan köklendirme süresince hava sıcaklığının ortam ficaklıgmdan daha düşük tutulması gereklidir. Çünkü yüksek hava 
4. Işık: Çeliklerde köklenme üzerinde ışığın etkisi, çelik tipine göre değişmektedir. Kışın yaprağını döken meyve türlerinin, yeterli oksin ve besin maddesi depolamış odun çeliklerinde, en iyi köklenme karanlıkta olmaktadır. Buna karşın yapraklı çeliklerde oksin ve karbonhidrat sentezinin rolü nedeniyle, ışık dolaylı olarak köklenmeyi olumlu yönde etkilemektedir. Eğer oksinler dışardan sağlanırsa, ışığın varlığı köklenme üzerine engelleyici etki yapmaktadır. Işık kaynağı olarak, 1500-2000 lüks ışık şiddeti veren, beyaz floresan lambalar olumlu sonuç vermektedir.


Çeliklerde köklenmeyi uyarıcı özellikler ve uygulamalar

1. Çelik üzerinde tomurcuk ve yaprakların varlığı: Çelik üzerinde
tomurcuk ve yaprakların bulunması köklenmeyi uyarıcı etki
yapmaktadır. Bu olumlu etki, yapraklarda karbonhidratların
sentezlenmesine, tomurcukların ise oksin kaynağı olmasına
bağlanmaktadır. Çelik üzerinde bulunan tomurcuk ve yapraklar,
karbonhidratlar ve oksinlerle birlikte, taşınabilen ve köklenme
üzerinde olumlu etkisi bulunan faktörlerin de kaynağıdır.

2. Polarite: Dal çelikleri, sürgünün ucuna yakın olan kısımda
sürgün, dibe yakm kısmında ise kök oluştururlar. Bu duruma polarite
denilmektedir. Çeliğin durumunun değiştirilmesi, yani ters çevrilerek
dikilmesi, kök ve sürgün oluşan yerleri değiştirmez. Kök çeliklerinde
ise tersi durum söz konusudur.

3. Yaralama: Çeliklerde yaralama sonucunda, yara kenarları
boyunca oluşan yara dokusu (kallus) nedeniyle kök oluşumu daha
fazla olmaktadır. Yaralama ile yaralanan kısımdaki hücreler,
bölünmeye ve yeni kök taslakları oluşturmaya teşvik edilmektedir. Bu
durum, yaralanan bölgede hormon ve karbonhidratların doğal olarak
birikmesine bağlanmaktadır.
4. Büyümeyi düzenleyici maddeler: Oksinlerin çeliklerde köklenmeyi uyardığının anlaşılmasından sonra günümüze kadar bu maddeler saf ve karışım halinde birçok bitki türüne ait çeliklerin köklendirilmesinde başarı ile kullanılmaktadır. Bu amaçla kullanılan oksin yapısındaki maddeler, tek doğal oksin olan Indol-3- Asetik asit (IAA) ile sentetik oksinler olan îndol-3-Bütirik asit (IBA), 1-Naftalenasetik asit (NAA), 2-4 Diklorofenoksiasetik asit (2,4-D) dir. Bunlar arasında en başarılı sonuçlar IBA uygulamalarından elde edilmiştir. Son yıllarda özellikle IBA ve NAA'in karışım halinde kullanılması giderek yaygınlaşmaktadır. Ancak bitki türü ve çelik tipine göre, en uygun uygulama şekli ve dozu, denemelerle tespit edilmelidir. Günümüzde köklenmeyi uyarıcı hormon yapısındaki maddeler, çeliklerin 1-1,5 cm'lik dip kısımlarının seyreltik (500 ppm'e kadar) çözeltilere 12 saat, yoğun (500-10.000 ppm) çözeltilere 5 saniye süreyle daldırılması şeklinde yapılmaktadır.

KAYNAK: Genel Bahçe Bitkileri
Prof.Dr.Atila GÜNAY

27 Nisan 2011 Çarşamba

Atatürk Çiçeği (Poinsettia)

Atatürk Çiçeği (Poinsettia)
Euphorbia Pulcherrima - Atatürk Çiçeği


Adı: Euphorbia Pulcherrima
Türkçe Adı: Atatürk Çiçeği
Vatanı: Meksika 
Tanımı: Yaprakları uzun saplı, büyük, sivri uçlu, kenarları düz veya lop'lu; çiçekleri çok küçük sarı renkli ve gösterişsizdir. 

Yetişme İstekleri:

Sıcaklık: Asıl çiçeklenme döneminden önce 15 - 20 derece, çiçeklenme döneminde 13-16 derece, çiçeklenme döneminden sonra 10-12 dereceye gereksinme gösterir. Çiçekli iken 13 derecenin altına düşmemelidir. 

Orantılı Nem: Yüksek orantılı nem (% 70-75) ister.

Işık: Yazın aydınlık yarı gölge yerleri sever. Yaprakların renklenmesi için Eylül'den itibaren yoğun ışık ister.Kışın çiçeklenme döneminde çok aydınlık yerlerde bulundurulmalıdır. Bitki doğrudan güneş ışığından korunmalıdır.

Saksı Harcı: Hacim olarak 3 kısım turba, 3 kısım yaprak çürüntüsü, 2 kısım tınlı toprak, 2 kısım yanmış ahır gübresi, 3 kısım kum ve 2 kısım perlitin karışımıylaelde edilen harç da kullanılabilir. 

Üretim Tekniği: Üretimi çelik ile yapılır. Çelikleri genç sürgünlerden 7,5-10 cm. uzunluğunda olmak üzere tepe çeliği tarzında ve Nisan - Mayıs aylarında alınır. Ancak bu çeliklerden yetişen bitkiler yıl sonunda 15-20 cm. uzunlukta olurlar. Eğer daha bodur bitkiler isteniyorsa çelikler Ağustos ayında alınmaldır. Alınan çelikler, özsuyun akmaması için odun kömürü tozuna batırılarak, hacim olarak eşit miktarlarda turba ve kum karışımına dikilirler. Ortam sıcaklığı 18-21 derece olmalıdır.



Bakım Önlemleri:


Saksı Değiştirme: Her yıl Nisan ayında yapılır.

Gübreleme: Haziran - Ekim ayları arası haftada bir kez 1-2 g/l kompoze gübre verilir.

Sulama: Haziran'dan Eylül'e değin sürgün verme esnasında ılık su ile bolca sulanmalı, sıcak havalarda yapraklarına su püskürtülmelidir. Çiçeklenme süresince (Aralık- Ocak ayları) verilen su miktarı azaltılmalıdır. Çiçekli halde iken bitkiye çok su verilirse yapraklarının döküldüğü görülür. Dinlenme dönemi olan Ocak ortasında Nisan ortasına kadar ise ya çok az su verilmeli veya toprağı tümüyle tutulmalıdır.

Budama: Yaşlı bitkiler çiçeklenmesi bittikten sonra Nisan ayında topraktan itibaren 10-15 cm. kalacak şekilde kesilmelidir.

Hastalık ve Zararlılar: Önemli hastalıkları Kloroz, Yaprak Dökülmesi, Kök Kanseri ve Kurşuni Küf; zararlıları ise Kırmızı Örümcek ve Unlu Bitleri'dir.

Kaynak: www.ada.net.tr



http://www.agaclar.net/


Prof. İlknur Güntürkün Kalıpçı'nın İçimizden Biri Atatürk adlı araştırmasında aşağıdaki gibi geçiyor. 


24 Nisan 2011 Pazar

Enerjiye hazır mısın?

Enerjiye hazır mısın?


Osmanlılar'dan beri tanıdığımız yenibahar, hem fiziksel hem de zihinsel olarak enerji veriyor. Baharat, özellikle ete yakışıyor

Anavatanı Güney Amerika olan ve 'Jamaika biber ağacı' diye anılan bu egzotik baharat, Osmanlı mutfağının da vazgeçilmezi olmuş... Hem baharat hem ilaç olarak rağbet gören tohumların; bolluk, bereket ve huzur getirdiğine inanılmış. Bilimsel adı Pimenta officinalis. Kristof Kolomb tarafından Karayipler'de bulunduğuna dair kayıtlar var. Kolomb onu ilk gördüğünde biber sanmış ve 'Pimienta' adını vermiş, dünyadaki ortak adı 'pimento'.

KOKUSU BİLE YETER 



Her dem yeşil olan ağacın, baharat olarak kullanılan kısmı kurutulmuş meyveleri. Acımsı, kuvvetli bir tadı ve karanfile benzeyen bir kokusu var. Meyveler, tane biberden büyükçe ve kahverengi. Bileşiminde çeşitli reçineler ve sineol ve s gibi uçucu yağlar var. Aromatik uçucu yağlar, santral sinir sisteminin güçlü bir uyarıcısı, kokusu bile daha iyi hissetmenizi sağlar. Yenibaharın en çarpıcı özelliği ise hem canlandırıcı hem de yatıştırıcı etkiyi bir arada göstermesi. Kendinizi bedensel olarak daha iyi ve enerjik hissederken, zihinsel fonksiyonlarınızı canlandırıp anksiyetenizi yatıştırıyor. Metabolizmayı canlandırıcı etkisi enerjinizi artırıyor. Yemek sonrası uykuya meyili azaltıyor, iyi bir sindirim yardımcısı. Kuvvetli antioksidan özelliği var, damarları koruyor, damar iç yüzünde plak oluşumunu önleyerek kan dolaşımını rahatlatıyor. Damar sistemine yararlı. 



3-4 GRAM... 
Özellikle et yemeklerine çok yakışan yenibahar meyvelerini hafifçe ezip, yemek pişmeye yakın tencereye eklemenizi öneriyorum. Etli dolmalarda mutlaka kullanın, protein sindirimine önemli katkısı olan bir baharat çünkü. Keklere de çok yakışıyor, koca bir kek için bir çay kaşığı toz yenibahar yeterli. Çorba ve soslara ekleyebilirsiniz. Günlük kullanılacak doz 3-4 gramı aşmamalı. İlk defa kullanacaksanız çok küçük miktarlarda başlayın, ender de olsa bildirilmiş allerjik reaksiyonlar mevcut.



İçine yenibahar yani pimenta doldurulmuş yeşil zeytinler




Takvim

Dünyanın en kötü kokan en büyük çiçeği açtı


Dünyanın en kötü kokan en büyük çiçeği açtı




Tam 2 yıldır açması beklenen dünyanın en büyük ve en kötü kokan çiçeği Titan Arum, nihayet çiçeklendi! Meraklıları, dev çiçeği görmek ve tabii ki koklamak için İsviçre'deki Basel Üniversitesi'nin botanik bahçesine akın etti. Ziyaretçiler, ilk kez dün gece açan çiçeği uzun süre izledi. 


Titan Arum türü bir bitki, İsviçre'de 75 yıldır açmamıştı. Kokusundan ötürü bu bitkiye "leş çiçeği", "ceset çiçeği" veya "ceset bitkisi" de deniyor.


Çiçeğin belgesel videosu


<iframe title="YouTube video player" width="480" height="390" src="http://www.youtube.com/embed/FHaWu2rcP94" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top